17 Şubat BirGün Gazetesi FD Röportajı

Feridun Düzağaç Hakkında Sorulan Sorular, Bilgiler, Bildiriler, Konser Duyuruları, Biyografi, şarkı sözleri, albümler, incelemeler.. Feridun Düzağaç Biyografi! - Feridun Düzağaç Şarkı Sözleri!
sarven
Üye
Üye
Mesajlar: 32
Kayıt: Perşembe, Mayıs 11, 2006 08:23
İsim: Sarven
Konum: İstanbul

17 Şubat BirGün Gazetesi FD Röportajı

Mesaj gönderen sarven »

Bu ülkede gün geçtikçe yabancılaşacağımızı hissediyorum


"Ülkenin en keyifsiz, huzursuz, ve gerilimli olduğu bir döneme denk düştü albüm. Bu gündemin içinde ne bu albümün ne de başka bir şeyin pek önemi kalıyor. Bir yerden bakıldığında 'Uykusuza Masallar'a gerçekten masal gibi de bakılabilir"

TACIM AÇIK

Eli yüzü düzgün şarkılarla 90'lı yıllardan bu yana hikâyesini anlatan Feridun Düzağaç, kendi dramasına dinleyiciyi ortak eden isimlerden. Bülent Ortaçgil, Fikret Kızılok, Mazhar Alanson ve benzeri şarkıcıların başı çektiği ozan geleneğinin son temsilcilerinden saydığımız şarkıcı, ustalarından edindiği müzikal form ve etkileşimleri kendi müziğiyle harmanlayarak gayet rafine şarkılar icra ediyor. Yerli müziğin üvey evladı muamelesine tabi rock müziğin dar kontenjanında varolan, geride bıraktığı ıo seneye 6 albüm sığdıran müzisyen çağdaşlarına nazaran ön planda tuttuğu müzikal karakterini kimi zaman fazlasıyla kendine dönük tutarak yenilik vaat etmeyen ama genellikle ateşi sıcak tutan şarkılara imza atıyor. 'Uykusuza Masallar' adlı yeni albümü geçtiğimiz günlerde günyüzü gören şarkıcı ilk kez beklenenin aksine mutlu da olabileceğini gösteriyor. Ağır depresyonuna mükerrer şarkıların mimarı rota değişikliğini hayatı daha az sorgulaması ve kara ruhtan uzaklaşmasıyla açıklıyor. Hikâye anlatıcısı bir şarkıcının ikili ilişkilerin sınırlı fotoğrafından çıkıp, perspektifini başka hayatlara da çekmesinin zamanı geldiğine inandığımız Feridun Düzağaç ile yeni albüm, değişen hayatı ve gündem üzerine muhabbet ettik.

»Uykusuza Masallar'ın sound'u diğer albümlerinize kıyasla daha mutlu tınlıyor. Şarkılar mı sizi yönlendirdi, siz mi şarkıları?
"Orijinal Altyazılı"dan beri söylemeye çalıştığım daha eğlenceli ve daha pozitif şarkılar yapma hevesimi bu albümle, özellikle "Hazır Cevap", "Çok Aşık" gibi kimi şarkılarla tatmin ettiğimi düşünüyorum. Kendi albümüm üzerine konuşuyor olmak çok doğru gelemeyebilir ama bence çok neşeli, gülümseyen bir albüm oldu. Ve hafifmeşrep bir algılayış var hayatı. Müzikal olarak da sözlerin geri planda kalmayacağı bir albüm. "Tüm Hakları Yalnızlığıma Aittir" çok kara bir albümdü. Bu hali bence çok daha uygun.

»40 yaşla beraber daha depresif bir sound beklenirken siz tersten aktınız. Yeni seçimlerinizde neler etkili oldu?
30 yaşımı kutladığımda çok rahatsız olmuştum, 'Gençlik gitti galiba' filan diyordum, kendimi kötü hissetmiştim. 35 bir erkek için -gerçekten şairlerin de dediği gibi- bir kırılma noktası. 35'ten sonra her şey geriye döndü benim için. Daha hoşgörülü olmaya başladım. Hep düşümde ve içimde yaşadığım için mutlu olmaya karşı bir açlık vardı demek ki. Yeni yeni bunları çözüyorum ve bir şeyleri çözdükçe insan rahatlıyor, bu rahatlık da hem yazarken hem de müzikal olarak kurgularken söz-yazarlığınızı tetikliyor.

Eskisiyle kıyasla hayatı daha az mı sorgulamaya başladınız?
Eskiden hayatla kavgam çok yoğundu. Şimdi hayata karşı guard'ımı da düşürdüm açıkçası.. Çok 'carpe diem' keskinliğinde olmasa da, ne gelirse hayattan ve ne gelirse insana dair diye bakıyorum artık.

Benzer formüllerle şarkılar yaptığınızı düşünürsek yeni hayat yeni şarkılara kapı açacak mı?
Geride bıraktığınız albüm ve şarkı sayısı hatırı sayılır ve kayda değer bir noktaya geldikten sonra ileriye dair yazacağınız şeyleri daha çok ölçüp biçiyorsunuz. Kendimi tekrar etmekten çok korkuyorum ve böyle bir eleştirinin gelmesi zoruma gider. Ki her şarkıya-zarı, her edebiyatçı, her şairi tehdit eden bir şeydir bu.

Kendi hikâyelerinizi anlatan bir şarkı yazarı olarak kendinizden sıyrılıp başkalarının hikâyelerini yazmayı düşündüğünüz oluyor mu?
Yaşadığınız şey sizin için çok özel ve büyüktür ama insana dair bir sıradanlık içerir. Acı çekerken sadece ben çekiyorum ve neden ben deriz de aslında o acının hepimizin hayatında mutlaka kesiştiğini bilmeyiz. İşin aslı bir kişiyle olan hikâyem beni biraz sınırlandırıyor, kendi koridorlarımdan çıkıp gerçekten tam sokağa şarkılar yapmak istiyorum. Bu noktada verdiğim örnek hep Barış Manço oluyor. Genele hitap etmek, insan ilişkilerini, günlük yaşayışa göre acıtan, hoşa giden şeylerin altını çizebileceğim daha hafifmeşrep şarkılara ulaşmak istiyorum. Aşka şarkı yapmak hem çok kolay hem çok zor. Kendi özelinizle insanları boğmak gibi bir kriterim vardır. Kişiselliğim beni de düşündürüyor açıkçası.

Gelen eleştirilere tahammül durumunuz nasıl?
Önyargısız ve gerekçeli olanlara çok açığım. Öbür türlüsü ahkâm kesmek oluyor. Özellikle internet ortamında herkesin bir klavye ile dünyaya ahkam kesebildiği bir ortamda tabii ki çok rencide edici, çok aşağılayıcı şeyler olabiliyor. Ama yine de eleştiri müessesi ile barışığım ve bundan besleniyorum. Mesela Bülent Ortaçgil'in bana çok hayati bir dokunuşu olmuştur. İlk albümüm için ondan bir şarkı söylemeyi istediğimde, "Kendi şarkılarını yazan bir adamsa kendi şarkılarına devam etsin" demesi benim için çok belirleyici olmuştur. İltifat ve komplimanlarla ruhumu şımartmaktansa, doğru gözlemlenmiş bir eleştiriden kendime pay çıkarmayı bir değer sayarım.

Mazhar Alanson müzisyen kimliğinizin oluşumunda ne kadar önemliydi?
"Köprüden Önce Son Çıkış" albümümü ona ithaf etmiştim. Hatta "Lavinia"yı besteleme sebebim Mazhar Alanson oynuyor diye gittiğim "Arkadaşım Şeytan" filmidir. Birinin izinden gitmek benim söyleyebileceğim bir şey değil. Ama hepsine minnettarım, iyi ki onları dinledim, iyi ki böyle oldu.

Şarkılarınızın politik olmamasında geçerli bir nedeniniz var mı?
Yıllar önce, 19-20 yaşlarında Adana'da gittiğim bir tiyatro oyununda, oyun bir anda yarıda kesildi ve oyuncular sloganlar atmaya başladı. Gerçekten sarsılmıştım... Tabii ki bu ülkede benim de canımı yakan birçok şey oluyor, ama politik şarkıları yazmış olmak için yazmak problemini kendi içimde aşmam gerekiyor. Bu ülkede samimi politik söylem sahibi şarkıcı ve söz yazarı çok az. Birçoğu bunu kullanıyor, ajite ediyor bence. Aslına bakarsanız, müzik benim için çok kırılgan, naif ve içsel bir şey. Ülkenin en keyifsiz, huzursuz ve gerilimli olduğu bir döneme denk düştü albüm. Bu gündemin içinde ne bu albümün ne de başka bir şeyin pek önemi kalıyor. Bir yerden bakıldığında "Uykusuza Masallar"a gerçekten masallar gibi de bakılabilir.

»Ülkenin fotoğrafına baktığınızda nasıl bir manzara seçiyorsunuz?
Türkiye şu anda karşıt görüşlerin ve toleransın sıfıra çekildiği, toplumsal uzlaşı ve hoşgörü ortamının neredeyse ortadan kalktığı, herkesin hayatı hoyratça yaşadığı bir süreçte kaynayan bir kazan aslında. Geleceğimizi aydınlık görmüyorum. Bu ülkede gün geçtikçe yabancılaşacağımızı hissediyorum. Geçen ay hepimiz Hrant Dink olduk, üç gün sonra bir fırtına kopartıldı, gündem değişti, aslında hiçbirimizin Hrant Dink olmadığı görüldü. Bir samimiyetsizlik ve rüzgâra göre yelken açma durumumuz var. Her şeyin içi boşaltıldı. En son büyük bir heyecanla ÖDP'ye üye olup ilk seçimde binde 18'de kalınca büyük bir hayal kırıklığına uğramıştım.

Roll'da olmamak beni çok üzüyor
Roll dergisinde halen hakkınızda tek bir yazının dahi çıkmaması sizi nasıl etkiliyor?
Çoğu zaman albümümü anlatmak için gelen teklifleri kendi hayat görgüm, görüşüm, duruşumla alakalı olarak geri çeviriyorum. Birçok kaynak da "Feridun Düzağaç iyi şarkıcı ama reytingi çok düşük" önermesiyle beni reddediyor. Fakat Koli dergisindeki durum çok enteresan, çok üzücü ve çok hak-kaniyetsiz geliyor bana. Bugün 20 yaşında olan birisi o dergiyi açıp baksa bu ülkede Feridun Düzağaç diye bir şarkıcıyı bulamaz. Bu yok saymaktır bir yerde. Bunun da çok kişisel bir sebebi var. Dergiden birisinin Lavinia adlı bestemi beğenmediği için bana sayfalarında yer vermiyor. Bu yüzden her albüm-promosyon dönemi bu tavrımla da cezalandırıldığımı hissediyorum. Üzülüyorum, hatta sadece bunun için üzülüyorum. Roll dergisiyle benim profesyonel mevcudiyetim dönemdaştır da. Birçok yerde neden olmadığımı anlayabilirim ama orada neden olmadığıma dair en ufak bir fikrim yok.

Kaynak BirGün gazetesi
miyavzi
Üye
Üye
Mesajlar: 319
Kayıt: Perşembe, Temmuz 20, 2006 17:26
İsim: dilek
Konum: Ankara

Re: 17 Şubat BirGün Gazetesi FD Röportajı

Mesaj gönderen miyavzi »

paylaşım için teşekkürler "sarven"
Kullanıcı avatarı
MorYeL
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 14
Kayıt: Perşembe, Haziran 1, 2006 18:38
İsim: İbrahim
Konum: Ankara

Re: 17 Şubat BirGün Gazetesi FD Röportajı

Mesaj gönderen MorYeL »

»40 yaşla beraber daha depresif bir sound beklenirken siz tersten aktınız. Yeni seçimlerinizde neler etkili oldu?
30 yaşımı kutladığımda çok rahatsız olmuştum, 'Gençlik gitti galiba' filan diyordum, kendimi kötü hissetmiştim. 35 bir erkek için -gerçekten şairlerin de dediği gibi- bir kırılma noktası. 35'ten sonra her şey geriye döndü benim için. Daha hoşgörülü olmaya başladım. Hep düşümde ve içimde yaşadığım için mutlu olmaya karşı bir açlık vardı demek ki. Yeni yeni bunları çözüyorum ve bir şeyleri çözdükçe insan rahatlıyor, bu rahatlık da hem yazarken hem de müzikal olarak kurgularken söz-yazarlığınızı tetikliyor.
Düşler nasıl yaşlanmıyor...? Nasıl da güzel bir şekilde bizlere yansıyor...? Bunun örneğini bize sunduğun için teşekkürler Feridun Abi...
yazmeltemi
Üye
Üye
Mesajlar: 59
Kayıt: Perşembe, Ocak 10, 2008 21:31
İsim: Esra
Konum: İzmir

Re: 17 Şubat BirGün Gazetesi FD Röportajı

Mesaj gönderen yazmeltemi »

Çok teşekkürler sarven :)