AYRILIK SEVDAYA DAHİL
Açılmış sarmaşık gülleri kokularıyla baygın
En görkemli saatinde yıldız alacasının
Gizli bir yılan gibi yuvarlanmış içimde keder
Uzak bir telefonda ağlayan yağmurlu genç kadın
Rüzgar uzak karanlıklara sürmüş yıldızları
Mor kıvılcımlar geçiyor dağınık yalnızlığımdan
Onu çok arıyorum, onu çok arıyorum
Heryerimde vücudumun ağır yanık sızıları
Bir yerlere yıldırım düşüyorum
Ayrılığımızı hissettiğim an demirler eriyor hırsımdan
Ay ışığına batmış karabiber ağaçları gümüş tozu
Gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar
Yaseminler unutulmuş tedirgin gülümser
Çünkü ayrılık da sevdaya dahil
Çünkü ayrılanlar hala sevgili
Hiç bir anı tek başına yaşayamazlar
Her an ötekisiyle birlikte, herşey onunla ilgili
Telaşlı karanlıkta yumuşak yarasalar
Gittikçe genişleyen yakılmış ot kokusu
Yıldızlar inanılmayacak bir irilikte
Yansımalar tutmuş bütün sahili
Çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
Öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil
Çünkü ayrılıklar da sevdaya dahil
Çünkü ayrılanlar hala sevgili
Yalnızlık hızla alçalan bulutlar karanlık bir ağırlık
Hava ağır, toprak ağır, yaprak ağır
Su tozları yağıyor üstümüze
Özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır?
Eflatuna çalar puslu lacivert bir sis kuşattı ormanı
Karanlık çoktu denize
Yalnızlık çakmak taşı gibi sert, elmas gibi keskin
Ne yanına dönsen bir yerin kesilir fena kan kaybedersin
Kapını bir çalan olmadı mı hele elini bir tutan
Bilekleri bembeyaz kuğu boynu, parmakları uzun ve ince
Sımsıcak bakışları suç ortağı, kaçamak gülüşleri gizlice
Yalnızların en büyük sorunu tek başına özgürlük ne işe yarayacak
Bir türlü çözemedikleri bu ölü bir gezegenin soğuk tenhalığına
Benzemesin diye özgürlük mutlaka paylaşılacak suç ortağı bir sevgiliyle
Sanmıştık ki ikimiz yeryüzünde ancak birbirimiz için varız
İkimiz sanmıştık ki tek kişilik bir yalnızlığa bile rahatça sığarız
Hiç yanılmamışız
Her an düşüp düşüp kristal bir bardak gibi
Tuz parça kırılsak da hala içimizde o yanardağ ağzı
Hala kıpkızıl gülümseyen
Sanki ateşten bir tebessüm zehir zemberek Aşkımız...
ATTİLA İLHAN ve ŞİİRLERİ
-
- Takımdan
- Mesajlar: 1754
- Kayıt: Salı, Şubat 12, 2008 17:06
- İsim: SERAP
- Konum: Trabzon
-
- Takımdan
- Mesajlar: 1754
- Kayıt: Salı, Şubat 12, 2008 17:06
- İsim: SERAP
- Konum: Trabzon
Re: ATTİLA İLHAN ve ŞİİRLERİ
AH
Yüzünün yarısı göz kadife yansıması
Bulutlu siyah ah bulutları eflatun
O boy aynasından çıktı fransızın malı
Vişne asidi vardı tadında rujunun
Ah sinema yıldızı filan olmalı
Ağızlığı kristal son derece uzun
Bir kiprit çakıldı mı ah yağmurluklu kız
Alevinden anlamlı dumanlar üfürüyor
Ah çocuk yüzünde gül goncası ağız
Saçlarından incecik su tozu dökülüyor
Sığınak gibi derin ağaçlar gibi yalnız
Karartma başlamış ışıklar örtülüyor
Ellerinde ruh gibi ah portakal kokusu
Kırkmaları mor salkım göz kapakları saydam
Çok vapurun battığı bir liman orospusu
Bir hırsla öptüm ki ah unutamam
Ay ışığında deniz akordeon solosu
Pırıl pırıl yaşadım üç dakika tastamam
Görkemli çadırında italyan lunaparkın
Sanki zeytin düşürür yerlere gözlerini
Ah tahtına kurulmuş bol sakallı bir kadın
Sutyenler tutmuyor çılgın göğüslerini
Kaşları ip incesi kumral kirpikleri kalın
Kim görse şaşırır sakalının süslerini
Tavana asılmış sosyalist saçlarından
Ah sabah sabah omuzları kan içinde
İşkence sonrası genç bir kadın militan
Yığınlar uğulduyor hummalı gençliğinde
Adı bile çıkmamış dudaklarından
Doğru yaşadığının sımsıkı bilincinde...
Yüzünün yarısı göz kadife yansıması
Bulutlu siyah ah bulutları eflatun
O boy aynasından çıktı fransızın malı
Vişne asidi vardı tadında rujunun
Ah sinema yıldızı filan olmalı
Ağızlığı kristal son derece uzun
Bir kiprit çakıldı mı ah yağmurluklu kız
Alevinden anlamlı dumanlar üfürüyor
Ah çocuk yüzünde gül goncası ağız
Saçlarından incecik su tozu dökülüyor
Sığınak gibi derin ağaçlar gibi yalnız
Karartma başlamış ışıklar örtülüyor
Ellerinde ruh gibi ah portakal kokusu
Kırkmaları mor salkım göz kapakları saydam
Çok vapurun battığı bir liman orospusu
Bir hırsla öptüm ki ah unutamam
Ay ışığında deniz akordeon solosu
Pırıl pırıl yaşadım üç dakika tastamam
Görkemli çadırında italyan lunaparkın
Sanki zeytin düşürür yerlere gözlerini
Ah tahtına kurulmuş bol sakallı bir kadın
Sutyenler tutmuyor çılgın göğüslerini
Kaşları ip incesi kumral kirpikleri kalın
Kim görse şaşırır sakalının süslerini
Tavana asılmış sosyalist saçlarından
Ah sabah sabah omuzları kan içinde
İşkence sonrası genç bir kadın militan
Yığınlar uğulduyor hummalı gençliğinde
Adı bile çıkmamış dudaklarından
Doğru yaşadığının sımsıkı bilincinde...
-
- Takımdan
- Mesajlar: 1754
- Kayıt: Salı, Şubat 12, 2008 17:06
- İsim: SERAP
- Konum: Trabzon
Re: ATTİLA İLHAN ve ŞİİRLERİ
ELİMDEN GELEN BU
Elimden gelen bu ben iki kişiyim
Çoğalmak neyse ne, azalmak zor!
Birisi; seni her an bırakıp gittiğim
Öbürü; kan gibi tutulmuş seviyor
Ağzındaki acı, alnındaki çizgiyim
Gözlerine kirli bir bulut getirdim
Hiçbir sevinç aydınlığı onu silemiyor
Elimden gelen bu ben iki kişiyim
Birisi; kapadığın kapılardan gitmiyor
Yağmur yağmaksa o, güneş açmaksa o
Bir yerin üşüse onun sıcaklığı
Öbürü; en içten çağrını işitmiyor
Alıp tutmaksa o, basıp gitmekse o
Bakışları kıyısız deniz uzaklığı
Elimden gelen bu ben iki kişiyim
İkisi birden çıkmaya uğraşıyor
Bilmem ki hangisinden nasıl vazgeçeyim
Birisi; yeni baştan serüvene başlamış
Öbürü; silahında son mermiyi sıkıyor
Çoğalmak neyse ne, azalmak zor!..
Elimden gelen bu ben iki kişiyim
Çoğalmak neyse ne, azalmak zor!
Birisi; seni her an bırakıp gittiğim
Öbürü; kan gibi tutulmuş seviyor
Ağzındaki acı, alnındaki çizgiyim
Gözlerine kirli bir bulut getirdim
Hiçbir sevinç aydınlığı onu silemiyor
Elimden gelen bu ben iki kişiyim
Birisi; kapadığın kapılardan gitmiyor
Yağmur yağmaksa o, güneş açmaksa o
Bir yerin üşüse onun sıcaklığı
Öbürü; en içten çağrını işitmiyor
Alıp tutmaksa o, basıp gitmekse o
Bakışları kıyısız deniz uzaklığı
Elimden gelen bu ben iki kişiyim
İkisi birden çıkmaya uğraşıyor
Bilmem ki hangisinden nasıl vazgeçeyim
Birisi; yeni baştan serüvene başlamış
Öbürü; silahında son mermiyi sıkıyor
Çoğalmak neyse ne, azalmak zor!..
-
- Takımdan
- Mesajlar: 1754
- Kayıt: Salı, Şubat 12, 2008 17:06
- İsim: SERAP
- Konum: Trabzon
Re: ATTİLA İLHAN ve ŞİİRLERİ
RÜZGAR GÜLÜ
Önümden çekilirsen İstanbul görünecek
Nerede olduğumu bileceğim
Sisler utanacak eğilecek
Ağzının ucundan öpeceğim
Saçına kalbimi takacağım
Avcunda bir şiir büyüyecek
Nerede olduğumu bileceğim
Bu çıplak geceler yok mu!
Bu plak böyle ağlamıyor mu!
Camları kırmak işten değil
Delirecek miyim neyim
Kirpiklerimden mısra dökülüyor
Kenya'da simsiyah yalnızım
Yoksul bir şilepte gemiciyim
Malezya'da yük bekliyorum
Önümden çekilirsen İstanbul görünecek
Nerede olduğumu bileceğim
Gözlerini söndürme muhtacım
Ben senin aydınlığına muhtacım!
Yepyeni bir ilkbahar harcayıp
Bir yaz boğup bir sonbahar harcayıp
Rüzgar gülünü arayacağım
Oran'da Pernanbouc'ta Tombuktu'da
Vinçler yine akşamları indirecekler
Yine karanlığa bulaşacağım
Gözlerin rüzgarda savrulacak
İkimiz iki sap buğday olsak
Sen benim olsan, ben senin olsam!
Bir gece vakti aklına gelsem
Uykunu tutsam, bırakmasam
Seni kucaklasam, kucaklasam
Birbirimizin kalbini dinlesek!
Dünyanın kalbini dinlesek!
Büyük ateşler yaksalar
İki güvercin uçursalar
Nerede olduğumuzu bilsek!..
Önümden çekilirsen İstanbul görünecek
Nerede olduğumu bileceğim
Sisler utanacak eğilecek
Ağzının ucundan öpeceğim
Saçına kalbimi takacağım
Avcunda bir şiir büyüyecek
Nerede olduğumu bileceğim
Bu çıplak geceler yok mu!
Bu plak böyle ağlamıyor mu!
Camları kırmak işten değil
Delirecek miyim neyim
Kirpiklerimden mısra dökülüyor
Kenya'da simsiyah yalnızım
Yoksul bir şilepte gemiciyim
Malezya'da yük bekliyorum
Önümden çekilirsen İstanbul görünecek
Nerede olduğumu bileceğim
Gözlerini söndürme muhtacım
Ben senin aydınlığına muhtacım!
Yepyeni bir ilkbahar harcayıp
Bir yaz boğup bir sonbahar harcayıp
Rüzgar gülünü arayacağım
Oran'da Pernanbouc'ta Tombuktu'da
Vinçler yine akşamları indirecekler
Yine karanlığa bulaşacağım
Gözlerin rüzgarda savrulacak
İkimiz iki sap buğday olsak
Sen benim olsan, ben senin olsam!
Bir gece vakti aklına gelsem
Uykunu tutsam, bırakmasam
Seni kucaklasam, kucaklasam
Birbirimizin kalbini dinlesek!
Dünyanın kalbini dinlesek!
Büyük ateşler yaksalar
İki güvercin uçursalar
Nerede olduğumuzu bilsek!..
-
- Takımdan
- Mesajlar: 485
- Kayıt: Pazartesi, Mart 19, 2007 01:53
- İsim: emel sevgi
- Konum: Çanakkale
Re: ATTİLA İLHAN ve ŞİİRLERİ
bu adam olmasa ben nasıl aşklarımı anlatacak sözler bulurdum hiç bilmiyorum hayranım ya bu kadar güzel mi anlatılır birşey, bu kadar güzel mi kullanılır akla gelmeyecek kelimeler birlikte..
-
- Takımdan
- Mesajlar: 1754
- Kayıt: Salı, Şubat 12, 2008 17:06
- İsim: SERAP
- Konum: Trabzon
Re: ATTİLA İLHAN ve ŞİİRLERİ
ELDE VAR HÜZÜN
Söyleşir
Evvelce biz bu tenhalarda
Ziyade gülüşürdük
Pır pır yaldızlanırdı kanatları kahkaha kuşlarının
Ne meseller söylenirdi mercan koz nargileler
Zamanlar değişti
Ayrılık girdi araya
Hicrana düştük bugün
Ah nerde gençliğimiz!
Sahilde savruluşları başıboş dalgaların
Yeri göğü çınlatan tumturaklı gazeller
Elde var hüzün!
O şehrayin fakat çıkar mı akıldan
Çarkıfeleklerin renk renk geceye dağılması
Sırılsıklam aşık incesaz
Kadehlerin mehtaba kaldırılması
Adeta düğün
Hayat zamanda iz bırakmaz
Bir boşluğa düşersin bir boşluktan
Birikip yeniden sıçramak için
Elde var hüzün!..
Söyleşir
Evvelce biz bu tenhalarda
Ziyade gülüşürdük
Pır pır yaldızlanırdı kanatları kahkaha kuşlarının
Ne meseller söylenirdi mercan koz nargileler
Zamanlar değişti
Ayrılık girdi araya
Hicrana düştük bugün
Ah nerde gençliğimiz!
Sahilde savruluşları başıboş dalgaların
Yeri göğü çınlatan tumturaklı gazeller
Elde var hüzün!
O şehrayin fakat çıkar mı akıldan
Çarkıfeleklerin renk renk geceye dağılması
Sırılsıklam aşık incesaz
Kadehlerin mehtaba kaldırılması
Adeta düğün
Hayat zamanda iz bırakmaz
Bir boşluğa düşersin bir boşluktan
Birikip yeniden sıçramak için
Elde var hüzün!..
-
- Takımdan
- Mesajlar: 1754
- Kayıt: Salı, Şubat 12, 2008 17:06
- İsim: SERAP
- Konum: Trabzon
Re: ATTİLA İLHAN ve ŞİİRLERİ
İKİ YÜZLÜ MELEKLER
Sayende sayeban olduk İstanbul şehri
Sayende sebil olduk, aç kaldık, sefil olduk
Yıldızlar dem çekti güvercinler gibi başucumuzda
Ve yaktı perişan eyledi sine-i sad-paremizi
Saplanıp hançer misali bir hilal
Sokaklar serseri, biz serseri
Yüksekkaldırım'da
Bir Cezayir şarkısını dile getirdi plaklar
Cadde-i kebir: bütün ışıklarını yakmış bir gemidir
Sinemalar neredeyse boşalacaklar
Vay anam vay
Sen ne dersin İstanbul
Sen garip bir şair olsan söyle ne halt edersin
Kimin gücü yeterse kahretsin pazarlığı
Sefalet akıyor gürül gürül sokaklardan
Yol üstünde bir şehvet çarşısı tıklım tıklım
Yol üstünde sevda pazarlığı, aşk pazarlığı
Kurtulmadık gitti bu denli kepaze hayattan!
Hep böyle gecelerin koynunda yaşadık
Geceler serseri, biz serseri
Karakoldaki aynada safran gibi kirli yüzümüz
Gözlerimiz hasta gözleri, ellerimiz hasta elleri
Kırılmış kavala dönmüşüz
Sen söyle serseriler kralı İstanbul
Sen söyle iki gözüm
Hangi merhem çaredir şu bizim yaramıza
Yel üfürdü, su götürdü geçliğimizi
Elimiz boşa geldi, meydanlarda kaldık
Meydanlar serseri, biz serseri
Sağımız sefalet solumuz ölüm
İşte geldik gidiyoruz
Kahrolasın
Kahrolasın İstanbul şehri!..
Sayende sayeban olduk İstanbul şehri
Sayende sebil olduk, aç kaldık, sefil olduk
Yıldızlar dem çekti güvercinler gibi başucumuzda
Ve yaktı perişan eyledi sine-i sad-paremizi
Saplanıp hançer misali bir hilal
Sokaklar serseri, biz serseri
Yüksekkaldırım'da
Bir Cezayir şarkısını dile getirdi plaklar
Cadde-i kebir: bütün ışıklarını yakmış bir gemidir
Sinemalar neredeyse boşalacaklar
Vay anam vay
Sen ne dersin İstanbul
Sen garip bir şair olsan söyle ne halt edersin
Kimin gücü yeterse kahretsin pazarlığı
Sefalet akıyor gürül gürül sokaklardan
Yol üstünde bir şehvet çarşısı tıklım tıklım
Yol üstünde sevda pazarlığı, aşk pazarlığı
Kurtulmadık gitti bu denli kepaze hayattan!
Hep böyle gecelerin koynunda yaşadık
Geceler serseri, biz serseri
Karakoldaki aynada safran gibi kirli yüzümüz
Gözlerimiz hasta gözleri, ellerimiz hasta elleri
Kırılmış kavala dönmüşüz
Sen söyle serseriler kralı İstanbul
Sen söyle iki gözüm
Hangi merhem çaredir şu bizim yaramıza
Yel üfürdü, su götürdü geçliğimizi
Elimiz boşa geldi, meydanlarda kaldık
Meydanlar serseri, biz serseri
Sağımız sefalet solumuz ölüm
İşte geldik gidiyoruz
Kahrolasın
Kahrolasın İstanbul şehri!..
-
- Üye
- Mesajlar: 79
- Kayıt: Pazar, Haziran 14, 2009 18:33
- İsim: dicLe
- Konum: Sakarya
Re: ATTİLA İLHAN ve ŞİİRLERİ
Boynuna o yeşil fuları sarma çocuk
Gece trenlerine binme, kaybolursun
Sokaklarda mızıka çalma çocuk
Vurulursun..
.. .
Gece trenlerine binme, kaybolursun
Sokaklarda mızıka çalma çocuk
Vurulursun..
.. .
-
- Takımdan
- Mesajlar: 1754
- Kayıt: Salı, Şubat 12, 2008 17:06
- İsim: SERAP
- Konum: Trabzon
Re: ATTİLA İLHAN ve ŞİİRLERİ
GEÇ KALMIŞ ÖLÜ
Korkacak bir şey yok, hesap tamam
Sıram geldi mi hatta güleceğim
Kendimi hazırladım biliyorum
Önce Turgut arkasından Ömer Heybo
Daha sonra Varujan sonra Nurettin
Sonra ben değilsem demokrat Toni
Sonra o değilse mutlaka benim
Kendimi hazırladım biliyorum
Aysel'in gölgesine saklandım
Hep susamışım su içiyorum...
Korkacak bir şey yok, hesap tamam
Sıram geldi mi hatta güleceğim
Kendimi hazırladım biliyorum
Önce Turgut arkasından Ömer Heybo
Daha sonra Varujan sonra Nurettin
Sonra ben değilsem demokrat Toni
Sonra o değilse mutlaka benim
Kendimi hazırladım biliyorum
Aysel'in gölgesine saklandım
Hep susamışım su içiyorum...
-
- Takımdan
- Mesajlar: 1754
- Kayıt: Salı, Şubat 12, 2008 17:06
- İsim: SERAP
- Konum: Trabzon
Re: ATTİLA İLHAN ve ŞİİRLERİ
HAYIR
Bu döşeği sen mi serdin?
Elin dert görmesin ana!
Ana uyuyacağım!
Ninni çağır, danalar girsin bostana
Çetin bir yörük kızı hoyrat Murat Dağı'ndan
Bir papatya getirsin bir gelincik getirsin
Elimden tutsun beni Metristepe'ye götürsün
Gönlümce bir hu diyeyim hısımım Ali Osman'a
Yamacına yöresine rüzgarlı camlar dikeyim
Bu höşmerimi sen mi ettin?
Eline sağlık ana!
Ana lokma dökelim, aşure kaynatalım
Hayır dağıtalım, hayır Osman dayıma.
Ördüğün bu çorabı sağlıcakla giyiyorsam,
Tuzladığın bu ayranı afiyetle içiyorsam,
Tuttuğun bu yoğurdu, yoğurduğun bu ekmeği,
Kaynattığın bu bulguru çalakaşık yiyorsam,
Etime ve sütüme, ineğimin ıslıklı memelerine,
Kabıma kaçağıma, toprağıma bu benim diyebiliyorsam
Ali Osman dayımın yoksul yüreği bunun bedeli!
Metristepe göğüne uğru yıldız uğramaya
Ana bu benim yüreğim hısımım Ali Osman'ın yüreği...
Bu döşeği sen mi serdin?
Elin dert görmesin ana!
Ana uyuyacağım!
Ninni çağır, danalar girsin bostana
Çetin bir yörük kızı hoyrat Murat Dağı'ndan
Bir papatya getirsin bir gelincik getirsin
Elimden tutsun beni Metristepe'ye götürsün
Gönlümce bir hu diyeyim hısımım Ali Osman'a
Yamacına yöresine rüzgarlı camlar dikeyim
Bu höşmerimi sen mi ettin?
Eline sağlık ana!
Ana lokma dökelim, aşure kaynatalım
Hayır dağıtalım, hayır Osman dayıma.
Ördüğün bu çorabı sağlıcakla giyiyorsam,
Tuzladığın bu ayranı afiyetle içiyorsam,
Tuttuğun bu yoğurdu, yoğurduğun bu ekmeği,
Kaynattığın bu bulguru çalakaşık yiyorsam,
Etime ve sütüme, ineğimin ıslıklı memelerine,
Kabıma kaçağıma, toprağıma bu benim diyebiliyorsam
Ali Osman dayımın yoksul yüreği bunun bedeli!
Metristepe göğüne uğru yıldız uğramaya
Ana bu benim yüreğim hısımım Ali Osman'ın yüreği...
-
- Takımdan
- Mesajlar: 1754
- Kayıt: Salı, Şubat 12, 2008 17:06
- İsim: SERAP
- Konum: Trabzon
Re: ATTİLA İLHAN ve ŞİİRLERİ
HARP KALDIRIMINDA AŞK
Sen şimdi yanımda yepyeni bir türkü gibisin
Hiç görmediğim yıldızlar gözlerine doğmuş
Bir büyüklük duygusu, dağlar gibi yüreğinde
Ah biz mutluluğu böyle aranıp duracak mıyız?
Yağmur hep böyle yağacak mı hatıralara?
Eksik olan bir şey var sana bana dair!
Belki bir rüzgar belki rüzgardan da hafif
Ama kalbimiz yine uzak, bir deniz gibi boş
Heybetli gurupların belirdiği saatlerde
Sen şimdi yanımda yepyeni bir türkü gibisin
Acaba nasıl öğrenmişim nasıl farkında olmadan
Her şey nasıl olup geçmiş, nasıl barut yağmış
Nasıl güneş vurmuş zehirlenmiş şehrin üstüne
Şimdi hangi kıyılarda gemiler demir alıyor
Güney rüzgarlarına açıp yelkenlerini
Belki bir italyan kızı tüfeğine dayanmış
Senin gibi barışı tasarlıyor dağlarda
Mahzun esirler harp şarkıları kadar mahzun
Gizlice talim ediyor hürriyet adımlarını
Sen şimdi yanımda yepyeni bir türkü gibisin
Ah şu harp bitse, rüzgar gibi bir nefes alabilsek
Kimseler, kimseler çıkmasa yolumuzun üstüne
Yağmur yağsın, varsın ıslansın saçlarımız
Yalnız duyulmaz olsun göğsümüzdeki darlık
Dilimizdeki kilit, kolumuzdaki zincir
Ömrümüz meçhullerden meçhullere akıyor
Saatler bizim değil, kitaplar bizim değil
Bizim değil yaşamak, bizim değil hiç bir şey
Kendi dünyamızda yabancılar gibiyiz
Ya çok erken ya çok geç doğmadık mı sevgilim
Buna rağmen mutluluğa inanıyoruz...
Sen şimdi yanımda yepyeni bir türkü gibisin
Hiç görmediğim yıldızlar gözlerine doğmuş
Bir büyüklük duygusu, dağlar gibi yüreğinde
Ah biz mutluluğu böyle aranıp duracak mıyız?
Yağmur hep böyle yağacak mı hatıralara?
Eksik olan bir şey var sana bana dair!
Belki bir rüzgar belki rüzgardan da hafif
Ama kalbimiz yine uzak, bir deniz gibi boş
Heybetli gurupların belirdiği saatlerde
Sen şimdi yanımda yepyeni bir türkü gibisin
Acaba nasıl öğrenmişim nasıl farkında olmadan
Her şey nasıl olup geçmiş, nasıl barut yağmış
Nasıl güneş vurmuş zehirlenmiş şehrin üstüne
Şimdi hangi kıyılarda gemiler demir alıyor
Güney rüzgarlarına açıp yelkenlerini
Belki bir italyan kızı tüfeğine dayanmış
Senin gibi barışı tasarlıyor dağlarda
Mahzun esirler harp şarkıları kadar mahzun
Gizlice talim ediyor hürriyet adımlarını
Sen şimdi yanımda yepyeni bir türkü gibisin
Ah şu harp bitse, rüzgar gibi bir nefes alabilsek
Kimseler, kimseler çıkmasa yolumuzun üstüne
Yağmur yağsın, varsın ıslansın saçlarımız
Yalnız duyulmaz olsun göğsümüzdeki darlık
Dilimizdeki kilit, kolumuzdaki zincir
Ömrümüz meçhullerden meçhullere akıyor
Saatler bizim değil, kitaplar bizim değil
Bizim değil yaşamak, bizim değil hiç bir şey
Kendi dünyamızda yabancılar gibiyiz
Ya çok erken ya çok geç doğmadık mı sevgilim
Buna rağmen mutluluğa inanıyoruz...
-
- Takımdan
- Mesajlar: 1754
- Kayıt: Salı, Şubat 12, 2008 17:06
- İsim: SERAP
- Konum: Trabzon
Re: ATTİLA İLHAN ve ŞİİRLERİ
HERŞEYİ BİRDEN İSTEMEK
O kitabı da okudum bitirdim
Hani o genç kızın beni unuttuğu!
Bir ara fena halde fikrindeydim
Dudağındaki nem gözündeki buğu
Durmadan hayal değiştiriyorduk
Çetrefil bir hayat herkesin korktuğu
Kaderlerimiz kalındı, sevinçlerimiz çabuk
Yaşamadan dağılıyor yarısından çoğu
Erteleyip durduk suç ortalığımızı
Asıl mutluluğun içinde bulunduğu
Bazı ben yanlıştım, o yanlıştı bazı
Çünkü gecikmenin ağır yorgunluğu
Yanıldığımız herşeyi birden istemekti
İsteği gerçekleştirmez isteğin yoğunluğu
İhtiyaç başka bir boyuta geçmekti
Devreden çıkarıp gereksiz sorumluluğu
Tekrar loş yalnızlıkların en dibindeyim
Sararmış yaprakların usulca savrulduğu
Köprüler yıkıldı artık, kendimleyim
Parmak uçlarımda ölümün soğukluğu...
O kitabı da okudum bitirdim
Hani o genç kızın beni unuttuğu!
Bir ara fena halde fikrindeydim
Dudağındaki nem gözündeki buğu
Durmadan hayal değiştiriyorduk
Çetrefil bir hayat herkesin korktuğu
Kaderlerimiz kalındı, sevinçlerimiz çabuk
Yaşamadan dağılıyor yarısından çoğu
Erteleyip durduk suç ortalığımızı
Asıl mutluluğun içinde bulunduğu
Bazı ben yanlıştım, o yanlıştı bazı
Çünkü gecikmenin ağır yorgunluğu
Yanıldığımız herşeyi birden istemekti
İsteği gerçekleştirmez isteğin yoğunluğu
İhtiyaç başka bir boyuta geçmekti
Devreden çıkarıp gereksiz sorumluluğu
Tekrar loş yalnızlıkların en dibindeyim
Sararmış yaprakların usulca savrulduğu
Köprüler yıkıldı artık, kendimleyim
Parmak uçlarımda ölümün soğukluğu...
-
- Takımdan
- Mesajlar: 1754
- Kayıt: Salı, Şubat 12, 2008 17:06
- İsim: SERAP
- Konum: Trabzon
Re: ATTİLA İLHAN ve ŞİİRLERİ
IŞIK MEZARLIĞI
Birden demir kuşlar fazla şehir
Demir ağaçların tamamladığı
Yeşilden sarıya gözleri değişir
Gagaları kırmızı neon yaprağı
Asmalımesçit'te dolmuş durağı
Yarı gece açıkça geçilmiştir
Meçhul katillerin bıraktığı
Bir silah gibi parlıyor şiir
Uykusuzların ateş aldığı
Gece barlarında içkiler zehir
Kınından çıkar öfke bıçağı
Sabaha karşı cinayet işlenir
Ölen kim aslında öldüren midir
Besbelli hiç anlaşılamayacağı
Karakolda intihara heveslenir
Bir acil serviste hazır yatağı
Korku yalnızlığın gelişmesidir
Gece hiç kimsenin kurtulamadığı
Ay şimşek mavisi belirmiştir
Bıçak parıltısıyla yalar sokağı
Sarhoş bir fahişenin ağladığı
Gözlerinde kahır birikmiştir
Sevdiği itlerin farkına varmadığı
Parasını yiyorlar Allah bilir
Geceleyin beyoğlu ışık mezarlığı...
Birden demir kuşlar fazla şehir
Demir ağaçların tamamladığı
Yeşilden sarıya gözleri değişir
Gagaları kırmızı neon yaprağı
Asmalımesçit'te dolmuş durağı
Yarı gece açıkça geçilmiştir
Meçhul katillerin bıraktığı
Bir silah gibi parlıyor şiir
Uykusuzların ateş aldığı
Gece barlarında içkiler zehir
Kınından çıkar öfke bıçağı
Sabaha karşı cinayet işlenir
Ölen kim aslında öldüren midir
Besbelli hiç anlaşılamayacağı
Karakolda intihara heveslenir
Bir acil serviste hazır yatağı
Korku yalnızlığın gelişmesidir
Gece hiç kimsenin kurtulamadığı
Ay şimşek mavisi belirmiştir
Bıçak parıltısıyla yalar sokağı
Sarhoş bir fahişenin ağladığı
Gözlerinde kahır birikmiştir
Sevdiği itlerin farkına varmadığı
Parasını yiyorlar Allah bilir
Geceleyin beyoğlu ışık mezarlığı...