Boğuluyorum, sen yoksun. Nefes almak bu kadar mı zor gelir? Neydik biz? Şimdi ne yapıyorduk birbirimiz için? Yaşanan onca şey boşuna mıydı? Aslında biz hangi hayatın neyini yaşıyorduk? Keiimeler tıkandı kaldı içimde. Korkak, cesaretsiz; bırak bir başkasıyla konuşmayı, kendisiyle bile yükses sesle konuşmaktan korkan. Kendine kendini itiraf edemeyen biri oldum çıktım.
Neydi bu kadar yaralayan beni? İstemiyorum artık, kapansın bu yara, hatırlatıp durmasın beni bana.
Bir insan korkar mı hiç mutlu olmaktan. Ben korkuyorum işte! Bir yanım hep ürküyor, karamsarlaşıyor, hüzünleniyor. Çünkü biliyorum hayra alamet değil bu kadar mutluluk, içimin bu kadar sevinçle dopdolu olması. Biliyorum bu fırtına öncesi sessizlik diyorum. Bu hangi kıyametin belirtisi diyorum ve evet ne yazık ki yanılmıyorum. Ondan sonra bir hüzündür alıp gidiyor beni kendisiyle beraber. O uzaklara, o kuytulara hem de en zifiri odalarda, köşelerde bırakıp gidiyor beni bir başıma ve yine başlıyor "ben nerde hata yaptım? Hep böyle mi olacak? Ne zaman kabuk tutacak bu yara? Ama yok olmuyor. Yine, yeniden başa...
Bir insan sırf kendini unutmak için gider mi uzak çok uzak diyarlara, olmadık şehirlere. Evet gidiyorum, ama yok öyle "bir adaya düşersen yanında götüreceğin 3 şey filan" sadece ben, gerek yok zaten daha fazlasına yetiyorum ben bu kendime. Ama öyle birşey ki keşke bu beni götürmezsem diyorum. Keşke bir yerlerde bırakabilsem bu beni. Unutsam kendimi bir yerlerde. Ama ne yazık ki yok beni kabul edecek kimsem yok. Ah bunun verdiği acıyı bir bilseniz.
Boğuluyorum, Sen Yoksun!
-
- Üye
- Mesajlar: 106
- Kayıt: Çarşamba, Aralık 5, 2007 21:42
- İsim: kevok
- Konum: Muğla