Çatlak
kişisel kırmızılarım vardı kusursuz
kış gelirdi ya çocuk olurdum
sırtımdaki yeşil parkaya sığmazdı ellerim
kişisel kırmızılarım kusursuz ilk gençliğimde
gizli ve utangaç dinlediğim şarkının yansımasıydı
ergen isteklerime şubat tatili bulutlu
şarkımda o hep aynı okulun dağılışı
cıvıl cıvıl evlerin bacalarına bakarak
ısınırdı ya içim
ılık ılık saçların kokardı
bütün yalın yakınlık
akşam kuşları kestane ağacına düşük
gözlerinin arkadaş içliliği üşüyüşlü
bilirsin ki sevgilim
aşk kuru kuruya gitmez
bizim her zaman bir yağmurumuz eksik
ve ne zaman bitecek olsa
şu kahrolası kurşunî yoğunluk
aklından zoru olurdu
uzayan acıların
ellerimizdeki çatlak üşümüşlük
zorlardı
yanaklarımızı okşama şansımızı
koca ömrümüz belalı gençliğiyle
adam olmazdı bir türlü
hem de sabahın saat altıyı iki geçesinde
çatlağı önce sen gördün
her milimimde keşfettiğin
kargaların serseriliğine hayranlığım
çamurlara bata çıka kapardım ya
ellerimdeki yara çatlaklarını
en azından kapamaya çalışırdım
anlamazdım aşk sızılı yanağına
dokunamamaktan olduğunu
uzay boşluğunu bile ürperten
bu çatlağın...
bütün bir ömrün ötesine işleyecek
yalnızlığın çok denklemli hiçliğini...
Kağan İşçen
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir