Bilmem artık bilmek sadece zorlaştırıyor nefes almamı,bu kadar hüzünbaz gelmeseydi seni sevmek herhalde semaya atılan bir çığlık olurdum...
futursuzca ve bilinçsizce...
evrenin ortasında sen olsan ne olurdu?
bu kadarı fazla mı olurdu...
aşkın fazlası olur muydu yada muhabbetin...
bu iş için bir yerleri yaksalardı yada yıksalarda hani adına aşk dedikleri :eğer aşk yakmaksa kendinden başkasını...
eğer aşk yakmaksa kendinden başkasını
-
- Üye
- Mesajlar: 36
- Kayıt: Cumartesi, Ekim 25, 2008 12:34
- İsim: ibrahim
- Konum: Yurt Dışı
-
- Üye
- Mesajlar: 36
- Kayıt: Cumartesi, Ekim 25, 2008 12:34
- İsim: ibrahim
- Konum: Yurt Dışı
Re: eğer aşk yakmaksa kendinden başkasını
Adamın biri elinde büyük bir bıçakla camiye dalar ve yüksek sesle cemaata sorar;
- “Aranızda müslüman olan var mı?” Korkudan kimseden ses çıkmaz. Kısa bir an sonra arkalardan yaşlı bir adam ayağa kalkar ve
- “Ben varım” der. Bıçaklı adam;
- “Gel arkamdan” der ve beraberce camiden çıkarlar. Bıçaklı adam dışarıda ki koyun sürüsünü gösterip;
- “Amca, şu koyunları kurban edicem ama ben beceremem, bana yardım eder misin?” der. Yaşlı adam;
- “Tabii” der ve işe koyulur. Bayağı bir koyunu kestikten sonra;
- “Ben yoruldum evlat, artık başka birini bulsan iyi olur…” der. Adam kan bulaşmış bıçakla yine camiye dalar ve yüksek sesle tekrar sorar;
- “Aranızda başka müslüman var mı? varsa çabuk benle gelsin…” Az önce çıkan yaşlı adamın eli bıçaklı adam tarafından bıçaklandığını düşünen cemaatten çıt çıkmaz ve aynı anda herkes imama bakar. İmam telaşa kapılarak söylenir;
- “Ulan ne diye bana bakıyorsunuz!.. iki rekat namaz kıldırdık diye müslüman mı olduk yani?..”
- “Aranızda müslüman olan var mı?” Korkudan kimseden ses çıkmaz. Kısa bir an sonra arkalardan yaşlı bir adam ayağa kalkar ve
- “Ben varım” der. Bıçaklı adam;
- “Gel arkamdan” der ve beraberce camiden çıkarlar. Bıçaklı adam dışarıda ki koyun sürüsünü gösterip;
- “Amca, şu koyunları kurban edicem ama ben beceremem, bana yardım eder misin?” der. Yaşlı adam;
- “Tabii” der ve işe koyulur. Bayağı bir koyunu kestikten sonra;
- “Ben yoruldum evlat, artık başka birini bulsan iyi olur…” der. Adam kan bulaşmış bıçakla yine camiye dalar ve yüksek sesle tekrar sorar;
- “Aranızda başka müslüman var mı? varsa çabuk benle gelsin…” Az önce çıkan yaşlı adamın eli bıçaklı adam tarafından bıçaklandığını düşünen cemaatten çıt çıkmaz ve aynı anda herkes imama bakar. İmam telaşa kapılarak söylenir;
- “Ulan ne diye bana bakıyorsunuz!.. iki rekat namaz kıldırdık diye müslüman mı olduk yani?..”
-
- Üye
- Mesajlar: 36
- Kayıt: Cumartesi, Ekim 25, 2008 12:34
- İsim: ibrahim
- Konum: Yurt Dışı
Re: eğer aşk yakmaksa kendinden başkasını
sesim içimde yankılanmıyor bile şimdi. kaybettim onu, kaybettiğim onca şey gibi; ansızın ve geç farkederek. üzerime dağlardan devşirilmiş tomruklar düşüyor, hareketsiz kalıyorum nemli toprakların bağrında... kapalı bir sonbahar havası. hafif sis var ve yaprakların, çimenlerin üzerinde çiğ. ara sıra serpiştiren yağmurdan ıslanmışım bihayli. ayaklarımsa ıpıslak... kazağım ıslanmaktan ağırlamış ve uzun olan kolları iyice uzayıp ellerimi görünmez kılmış, ne tuhaf. ağaçlar var koca koca... tanımadığım, görmediğim, hiç bilmediğim ağaçlar... kafamı kaldırıp gözümü açtığımda damlacıklar doluyor gözbebeklerime... kemirecek kurtlar için besliyor bakışlarımı gökler... bir gözüm diğerini hiç görmeden kapanacak... yazık! yapayalnızlık! hem nasıl...
karanlık çökünce böyle zamanlarda, nasıl bir korku filizlenir bilemezsin küçüğüm. tüm seslerden daha korkutucu olanın saf sessizlik olduğunu farkedersin, ve anlarsın aslında kalabalıklığın marifetini. pırıltılı dünyalardan geldim buraya ve tek kat elbise, bir sırt çantası. tüm zorunlulukları ardımda bıraktım, bir kısmını sakladım fakat çantamda. aldıklarım hep kıymetlenmişti gözünüzde ya, o yüzden alırken sakladım, anlatmadım.
şimdi ateş yakmak lazım ıslak ellerle, kuru olanı tutuşturmak... yağması muhtemel bütün yağmurları hiçe sayıp, önemsemeyip bütün iz bırakmaları, canlandırmalı alevi candan can katarak... nefesler, dualar, bakışlar ortaya konmalı, atılmalı küçük parçalar halinde ateşe, ki zamansız bitmesin tüm biriktirilenler.
arkanı sağlama almalısın derler, bilirsin küçüğüm; arkam kapkaranlık şimdi. göremiyor, izleyemiyor, bakamıyor ve bulamıyorum oradan hiçbirşeyi. koyu bir siyah, yapışkan diyordum hani, bulaşkan... evet aynen öyle....
akşam ezanı okundu mu oralarda? ışıldaklarınızla aydınlattınız mı şehirlerinizi? yollarınız temiz ve işaretli olsa gerek. sıkılmadınız mı hiç kaybolmamaktan? korkmadan yaşamak nasıl birşey? yarını elinde tutarcasına avuçlarına bakmak... sigaran var mı küçüğüm? yakarak sigaranı, yaklaştırdın mı bedenini hiç karanlıklara? is bağladı mı ciğerlerin? her gecenin sonunda boğazında birikmiş kurumlarla başladın mı güne?
her yanım savunmasız burada? tedirgin olmanın bittiği yerdeyim anlaşılan. üstüm ıslanmış farketmeden, karanlık da bastırmış, kahretsin... farketmeden gelmişim galiba buralara, farketmeden çıkmışım aranızdan... bilmediğim bir anda sesimi düşürmüşüm içime yine farketmeden, hay aksi... bulmakla uğraşamam şimdi onca karışıklık arasında...
sesim yokken de sever misin beni?
karanlık çökünce böyle zamanlarda, nasıl bir korku filizlenir bilemezsin küçüğüm. tüm seslerden daha korkutucu olanın saf sessizlik olduğunu farkedersin, ve anlarsın aslında kalabalıklığın marifetini. pırıltılı dünyalardan geldim buraya ve tek kat elbise, bir sırt çantası. tüm zorunlulukları ardımda bıraktım, bir kısmını sakladım fakat çantamda. aldıklarım hep kıymetlenmişti gözünüzde ya, o yüzden alırken sakladım, anlatmadım.
şimdi ateş yakmak lazım ıslak ellerle, kuru olanı tutuşturmak... yağması muhtemel bütün yağmurları hiçe sayıp, önemsemeyip bütün iz bırakmaları, canlandırmalı alevi candan can katarak... nefesler, dualar, bakışlar ortaya konmalı, atılmalı küçük parçalar halinde ateşe, ki zamansız bitmesin tüm biriktirilenler.
arkanı sağlama almalısın derler, bilirsin küçüğüm; arkam kapkaranlık şimdi. göremiyor, izleyemiyor, bakamıyor ve bulamıyorum oradan hiçbirşeyi. koyu bir siyah, yapışkan diyordum hani, bulaşkan... evet aynen öyle....
akşam ezanı okundu mu oralarda? ışıldaklarınızla aydınlattınız mı şehirlerinizi? yollarınız temiz ve işaretli olsa gerek. sıkılmadınız mı hiç kaybolmamaktan? korkmadan yaşamak nasıl birşey? yarını elinde tutarcasına avuçlarına bakmak... sigaran var mı küçüğüm? yakarak sigaranı, yaklaştırdın mı bedenini hiç karanlıklara? is bağladı mı ciğerlerin? her gecenin sonunda boğazında birikmiş kurumlarla başladın mı güne?
her yanım savunmasız burada? tedirgin olmanın bittiği yerdeyim anlaşılan. üstüm ıslanmış farketmeden, karanlık da bastırmış, kahretsin... farketmeden gelmişim galiba buralara, farketmeden çıkmışım aranızdan... bilmediğim bir anda sesimi düşürmüşüm içime yine farketmeden, hay aksi... bulmakla uğraşamam şimdi onca karışıklık arasında...
sesim yokken de sever misin beni?
-
- Üye
- Mesajlar: 36
- Kayıt: Cumartesi, Ekim 25, 2008 12:34
- İsim: ibrahim
- Konum: Yurt Dışı
Re: eğer aşk yakmaksa kendinden başkasını
kaç zaman geçer..
aklına insanın bir kelime düşer.
her köyün bir muhtarı vardır ve de olmalıdır.
bu köyün muhtarı o bildiğim muhtar ise
doğru yerdeyimdir.
aklına insanın bir kelime düşer.
her köyün bir muhtarı vardır ve de olmalıdır.
bu köyün muhtarı o bildiğim muhtar ise
doğru yerdeyimdir.
-
- Üye
- Mesajlar: 36
- Kayıt: Cumartesi, Ekim 25, 2008 12:34
- İsim: ibrahim
- Konum: Yurt Dışı
Re: eğer aşk yakmaksa kendinden başkasını
Dil bekası hak fenası istedi mülk-ü tenim
Bir devasız derde düştüm, Ah ki Lokman bi haber
Bir devasız derde düştüm, Ah ki Lokman bi haber
-
- Üye
- Mesajlar: 36
- Kayıt: Cumartesi, Ekim 25, 2008 12:34
- İsim: ibrahim
- Konum: Yurt Dışı
Re: eğer aşk yakmaksa kendinden başkasını
durgun sular gibi azalacağım
birgün birden bire çıkıp gelmezsen
azaldığım yerde birgün
bir damla kalacağım
bir duada olacağım
sana dolacağım bir
gülün solduğu gün
sen olduğunda
birgün
duası bir gülün/gönlün
ben olduğumda
bir(1) gün
içinde gülüşünün/gönlünü
birgün birden bire çıkıp gelmezsen
azaldığım yerde birgün
bir damla kalacağım
bir duada olacağım
sana dolacağım bir
gülün solduğu gün
sen olduğunda
birgün
duası bir gülün/gönlün
ben olduğumda
bir(1) gün
içinde gülüşünün/gönlünü
-
- Üye
- Mesajlar: 36
- Kayıt: Cumartesi, Ekim 25, 2008 12:34
- İsim: ibrahim
- Konum: Yurt Dışı
Re: eğer aşk yakmaksa kendinden başkasını
""Avrupa ve Amerika'da 2-9 yaş çocuklara Tanrı'ya ilişkin düşüncelerini sormuşlar. Dinsel eğitimin bir parçası olarak çocuklara Tanrı'ya bir mektup yazın ve duygularınızı isteklerinizi anlatın demişler.
1) Sevgili Tanrı, şu andaki eksiklerimi yazıyorum: Yeni bir bisiklet, bir kimya seti, köpek, film makinesi, beyzbol eldiveni. Hepsini gönderemezsen birazı da olur.
Seni seven Eric --5 yaşında-
Not: Noel Baba'nın olmadığını biliyorum.
2) Canım canım Tanrı,
Astronotları öyle yukari firlatip firfir döndürmelerinden ödüm kopuyor. N'olur onların bizim evin çatısına düşmelerine izin verme.
Dostun Norman --4.5 yaşında-
3) Sevgili Tanrım,
insanlarin ölmelerine izin verip yenilerini yapmak yerine neden
elindekileri tutmuyorsun? Jane --6 yaşında-
4) Sevgili Tanrı,
Lütfen bana bir midilli gönder. Senden şimdiye kadar hiçbir şey istemedim. Bunu da herhalde unutmazsın.
Bruce --4 yaşında-
5) Sevgili Tanrı,
Babam çok aksi. Onu bu huyundan vazgeçirmeni istiyorum. Ama lütfen canını yakma. Sevgilerle.
Martin --5 yaşında-
6) Sevgili Tanrı,
Bulutlardan biri yüzünü öyle korkunç yaptı ki ödüm koptu. N'olur söyle ona bi' daha öyle yapmasın.
Ellen --3 yaşynda-
7) Sevgili Tanrı,
Sahiden var mısın? Bazıları buna inanmıyor: Eğer varsan gecikmeden bir şeyler yapmanda fayda var.
Harriet Ann --6 yaşında-
Karizmatik Sevgili Tanrı,
Eğer hiç kimse bilmeyecekse iyi olmanın ne yararı var?
Mark --8 yaşında-
9) Tanrı'cım,
Üst kattakiler durmadan bağıra çağıra kavga ediyorlar. Bence yalnızca çok iyi arkadaşların evlenmesine izin vermelisin.
Nan --5 yaşında-
10) Sevgili Tanrım,
Ne diye bu kadar çok insan yarattın. Başka bir dünya daha yapıp
fazlalıkları oraya koyamaz mısın?
J.B. --7 yaşında-
11) Tanrım,
Insanlara ruhları her zaman doğru mu dağıtıyorsun? Yanlış yapabilirsin.
Audrey --8 yaşında-
12) Sevgili Tanrı,
Sen tuhaf ne yaparsan yap herkes hayran oluyor; ama ben ufacık bir şaka bile yapsam yiyorum fırçayı.
Jodie --6.5 yaşında-
13) Sevgili Tanrı,
Bizi hiç merak etme çünkü bizimkiler çok dindar.
Teddy --9 yaşında-
14) Sevgili Tanrı,
Bende senin dışında bütün liderlerin resmi var. Norman --6 yaşında-
15) Tanrım,
Şişman olunca kimse senin arkadaşın olmak istemiyor.
Billy Jean --9 yaşında-
16) Sevgili Tanrım,
Oğlanlar kızlardan daha mi üstün? Biliyorum sen de onlardansın ama gene de dürüst olmaya çalış.
Sylvia --5 yaşında-
17) Sevgili Tanrı,
Kitabını okudum ve beğendim. Bütün o fikirler nereden geldi aklına?
John --8 yaşında-
18) Sevgili Tanrı,
Zürafaların görünümünü isteyerek mi böyle yaptın, yoksa yanlışlıkla mı oldu?
Norman --4 yaşında-
19) Tanrım,
İncil'de neden hiç karının adi geçmiyor? Yoksa İncil'i yazarken daha evlenmemiş miydiniz?
Larry --6 yaşında-
20) Sevgili Tanrım,
Tamam incil'de öbür yanağını çevir dedin biliyorum; ama kardeşim gözüme vurunca ne yapacağım?
Sevgiler, Teresa --5 yaşında-
21) Sevgili Tanrı,
Tanrı oldugunu nasıl bilebildin?
Charlene --3 yaşında-
22) Sevgili Tanrı,
Senin yaşına geldiğimde tıpkı senin gibi olmak istiyorum. Tamam mı?
Tommy --4 yaşında-
23) Sevgili Tanrım,
Eger Tanrı ben olsaydım bu kadar iyi olmazdım. Bunu aklından çıkarma.
Michelle --6 yaşında-"""""
24)Sevgili Tanrım,
Hergün yüzlerce ezdiğim o küçük karıncaların umarım senin için bi önemi yoktur..
25)Sevgili tanrım,
Kiliseye lafım yok ama artık yeni müzikler yapmalısın(ayindeki ilahileri kastediyor)
26)Sevgili Tanrım,
Her zaman bu kadar iyi olma, bunu sakın aklından çıkarma
27)Sevgili Tanrım,
Bugün evini ziyarete geldim, harika bi yerde oturuyorsun..
1) Sevgili Tanrı, şu andaki eksiklerimi yazıyorum: Yeni bir bisiklet, bir kimya seti, köpek, film makinesi, beyzbol eldiveni. Hepsini gönderemezsen birazı da olur.
Seni seven Eric --5 yaşında-
Not: Noel Baba'nın olmadığını biliyorum.
2) Canım canım Tanrı,
Astronotları öyle yukari firlatip firfir döndürmelerinden ödüm kopuyor. N'olur onların bizim evin çatısına düşmelerine izin verme.
Dostun Norman --4.5 yaşında-
3) Sevgili Tanrım,
insanlarin ölmelerine izin verip yenilerini yapmak yerine neden
elindekileri tutmuyorsun? Jane --6 yaşında-
4) Sevgili Tanrı,
Lütfen bana bir midilli gönder. Senden şimdiye kadar hiçbir şey istemedim. Bunu da herhalde unutmazsın.
Bruce --4 yaşında-
5) Sevgili Tanrı,
Babam çok aksi. Onu bu huyundan vazgeçirmeni istiyorum. Ama lütfen canını yakma. Sevgilerle.
Martin --5 yaşında-
6) Sevgili Tanrı,
Bulutlardan biri yüzünü öyle korkunç yaptı ki ödüm koptu. N'olur söyle ona bi' daha öyle yapmasın.
Ellen --3 yaşynda-
7) Sevgili Tanrı,
Sahiden var mısın? Bazıları buna inanmıyor: Eğer varsan gecikmeden bir şeyler yapmanda fayda var.
Harriet Ann --6 yaşında-
Karizmatik Sevgili Tanrı,
Eğer hiç kimse bilmeyecekse iyi olmanın ne yararı var?
Mark --8 yaşında-
9) Tanrı'cım,
Üst kattakiler durmadan bağıra çağıra kavga ediyorlar. Bence yalnızca çok iyi arkadaşların evlenmesine izin vermelisin.
Nan --5 yaşında-
10) Sevgili Tanrım,
Ne diye bu kadar çok insan yarattın. Başka bir dünya daha yapıp
fazlalıkları oraya koyamaz mısın?
J.B. --7 yaşında-
11) Tanrım,
Insanlara ruhları her zaman doğru mu dağıtıyorsun? Yanlış yapabilirsin.
Audrey --8 yaşında-
12) Sevgili Tanrı,
Sen tuhaf ne yaparsan yap herkes hayran oluyor; ama ben ufacık bir şaka bile yapsam yiyorum fırçayı.
Jodie --6.5 yaşında-
13) Sevgili Tanrı,
Bizi hiç merak etme çünkü bizimkiler çok dindar.
Teddy --9 yaşında-
14) Sevgili Tanrı,
Bende senin dışında bütün liderlerin resmi var. Norman --6 yaşında-
15) Tanrım,
Şişman olunca kimse senin arkadaşın olmak istemiyor.
Billy Jean --9 yaşında-
16) Sevgili Tanrım,
Oğlanlar kızlardan daha mi üstün? Biliyorum sen de onlardansın ama gene de dürüst olmaya çalış.
Sylvia --5 yaşında-
17) Sevgili Tanrı,
Kitabını okudum ve beğendim. Bütün o fikirler nereden geldi aklına?
John --8 yaşında-
18) Sevgili Tanrı,
Zürafaların görünümünü isteyerek mi böyle yaptın, yoksa yanlışlıkla mı oldu?
Norman --4 yaşında-
19) Tanrım,
İncil'de neden hiç karının adi geçmiyor? Yoksa İncil'i yazarken daha evlenmemiş miydiniz?
Larry --6 yaşında-
20) Sevgili Tanrım,
Tamam incil'de öbür yanağını çevir dedin biliyorum; ama kardeşim gözüme vurunca ne yapacağım?
Sevgiler, Teresa --5 yaşında-
21) Sevgili Tanrı,
Tanrı oldugunu nasıl bilebildin?
Charlene --3 yaşında-
22) Sevgili Tanrı,
Senin yaşına geldiğimde tıpkı senin gibi olmak istiyorum. Tamam mı?
Tommy --4 yaşında-
23) Sevgili Tanrım,
Eger Tanrı ben olsaydım bu kadar iyi olmazdım. Bunu aklından çıkarma.
Michelle --6 yaşında-"""""
24)Sevgili Tanrım,
Hergün yüzlerce ezdiğim o küçük karıncaların umarım senin için bi önemi yoktur..
25)Sevgili tanrım,
Kiliseye lafım yok ama artık yeni müzikler yapmalısın(ayindeki ilahileri kastediyor)
26)Sevgili Tanrım,
Her zaman bu kadar iyi olma, bunu sakın aklından çıkarma
27)Sevgili Tanrım,
Bugün evini ziyarete geldim, harika bi yerde oturuyorsun..
-
- Üye
- Mesajlar: 28
- Kayıt: Çarşamba, Kasım 5, 2008 15:53
- İsim: nil
- Konum: İstanbul
Re: eğer aşk yakmaksa kendinden başkasını
bu kitabı okumuştum
............... ozaman aşka yeni bir tanım gerek..
............... ozaman aşka yeni bir tanım gerek..
-
- Takımdan
- Mesajlar: 1754
- Kayıt: Salı, Şubat 12, 2008 17:06
- İsim: SERAP
- Konum: Trabzon
Re: eğer aşk yakmaksa kendinden başkasını
''Sesim içimde yankılanmıyor bile şimdi.Kaybettim onu, kaybettiğim onca şey gibi; ansızın ve geç farkederek.Üzerime dağlardan devşirilmiş tomruklar düşüyor, hareketsiz kalıyorum nemli toprakların bağrında...''
Yazılarınız çok güzel yüreğinize sağlık...Bu arada imamın verdiği cevaba bayıldım.Çok güzeldi, paylaşımlarınız için yürekten teşekkürler!..
Yazılarınız çok güzel yüreğinize sağlık...Bu arada imamın verdiği cevaba bayıldım.Çok güzeldi, paylaşımlarınız için yürekten teşekkürler!..
-
- Üye
- Mesajlar: 36
- Kayıt: Cumartesi, Ekim 25, 2008 12:34
- İsim: ibrahim
- Konum: Yurt Dışı
Re: eğer aşk yakmaksa kendinden başkasını
"Hoşnutsuzluğundan rızana, cezalandırmandan bağışlamana, senden sana sığınırım! Senin kendine olan senan gibi sena etmekten aczimi ıtiraf ederim"
-
- Üye
- Mesajlar: 36
- Kayıt: Cumartesi, Ekim 25, 2008 12:34
- İsim: ibrahim
- Konum: Yurt Dışı
Re: eğer aşk yakmaksa kendinden başkasını
güzel insanlar geldiler güzel bir zamanda... güzel güzel gittiler sonra...
bir şiir bıraktılar arkalarında...
"...
sen ey atını kaybeden oyuncu
bir ilkyazdan koca bir güzyontan adam
bırak oyunu
artık
öyle bir ıssızlık düşle ki içinde
yeryüzünü kişnesin
bizim atlar..."
...selam olsun...
bir şiir bıraktılar arkalarında...
"...
sen ey atını kaybeden oyuncu
bir ilkyazdan koca bir güzyontan adam
bırak oyunu
artık
öyle bir ıssızlık düşle ki içinde
yeryüzünü kişnesin
bizim atlar..."
...selam olsun...
-
- Üye
- Mesajlar: 36
- Kayıt: Cumartesi, Ekim 25, 2008 12:34
- İsim: ibrahim
- Konum: Yurt Dışı
Re: eğer aşk yakmaksa kendinden başkasını
Sevmek…
“Sevmek” dedim.
“Yoluna ölmek” dedi.
“Yol” dedim.
“Alıp başını gitmek” dedi.
“Gitmek” dedim.
Bir “Ahh” çekip, “Dostlardan ayrılmak” dedi.
“Dost” dedim.
Durdu. Bana baktı. “Dost” diye mırıldandı.
“Yüreğime nasıl koysam bilemediğim” dedi.
“Yürek” dedim.
“Dünyaları içine sığdıramadığım” dedi.
“Dünya” dedim.
“Hayatın bir yüzü” dedi.
“Yüz” dedim.
“Ardında ne gizli bilemediğim” dedi.
“Giz” dedim.
“Hep çözmeye çalıştığım” dedi.
“Çalışmak” dedim.
“Bitmeyecek öykü” dedi.
“Öykü” dedim.
“Binlercesini içimde gizliyorum” dedi.
“Gizlemek” dedim.
“İşte, her şeyin bitimi” dedi.
“Şey” dedim.
“Sevda” dedi.
“Sevda” dedim.
“Peşinden koştuğum” dedi.
“Koşmak” dedim.
“Hayat, bir maraton” dedi.
“Hayat” dedim.
“Öyle kısa ki!” dedi.
“Niçin kısa?” diye sordum.
“Yaşanacak çok şey var, zaman yok” dedi.
“Yaşanması gereken ne var? ” diye sordum.
“Aşk” dedi.
“Kaç kere?” diye sordum.
“Bin kere” dedi, “Milyon kere”
“Neden bir kere değil?” diye sordum.
“Bütün aşkların toplamı, en yüce ve tek aşk” dedi.
“Önce ona varsan olmaz mı?” diye sordum.
“Keşke olsa” dedi, “Ama önce yoğrulmak gerek”
“Acı çekmek mi?” diye sordum.
“Evet, aşk acısında yok olmak” dedi.
“Yok olunca!” dedim.
“İşte gerçek aşkta o zaman yaşamaya başlarsın” dedi.
“Gerçek aşk!” dedim.
“Büyük o!” dedi.
Durdum. Durdum. Ve sustum!
“Neden sustun?” diye sordu.
“Yüreğim titredi sanki” dedim.
“Neden?” diye sordu.
“Bilmiyorum” dedim. “Büyük O!”
“Evet” dedi, “Büyük O!”
“Nerede?” diye sordum.
“Her yerde” dedi.
“Nasıl?” diye sordum.
“Yüreğini aç” dedi.
“Yüreğimi açmak!” dedim.
“Bir tebessümle bak her şeye” dedi.
“Tebessüm” dedim.
“Her kapının anahtarı” dedi.
“Kapı” dedim.
“Girmeden bilemezsin” dedi.
“Ya korku!” dedim.
“Bilinmeyenden korkar insan” dedi.
“Ben bilmiyorum” dedim.
“Neyi?” diye sordu.
“Ben’i” dedim.
“Sen kimsin?” diye sordu.
“Ben kimim?” diye sordum.
“Sevgiyle beslenensin” dedi.
“Kimin sevgisiyle?” diye sordum.
“Büyük O’nun” dedi.
Durdum. Durdum. Yine sustum.
“Kimsin?” diye sordum.
“SEN’im” dedi.
“Sevmek” dedim.
“Yoluna ölmek” dedi.
“Yol” dedim.
“Alıp başını gitmek” dedi.
“Gitmek” dedim.
Bir “Ahh” çekip, “Dostlardan ayrılmak” dedi.
“Dost” dedim.
Durdu. Bana baktı. “Dost” diye mırıldandı.
“Yüreğime nasıl koysam bilemediğim” dedi.
“Yürek” dedim.
“Dünyaları içine sığdıramadığım” dedi.
“Dünya” dedim.
“Hayatın bir yüzü” dedi.
“Yüz” dedim.
“Ardında ne gizli bilemediğim” dedi.
“Giz” dedim.
“Hep çözmeye çalıştığım” dedi.
“Çalışmak” dedim.
“Bitmeyecek öykü” dedi.
“Öykü” dedim.
“Binlercesini içimde gizliyorum” dedi.
“Gizlemek” dedim.
“İşte, her şeyin bitimi” dedi.
“Şey” dedim.
“Sevda” dedi.
“Sevda” dedim.
“Peşinden koştuğum” dedi.
“Koşmak” dedim.
“Hayat, bir maraton” dedi.
“Hayat” dedim.
“Öyle kısa ki!” dedi.
“Niçin kısa?” diye sordum.
“Yaşanacak çok şey var, zaman yok” dedi.
“Yaşanması gereken ne var? ” diye sordum.
“Aşk” dedi.
“Kaç kere?” diye sordum.
“Bin kere” dedi, “Milyon kere”
“Neden bir kere değil?” diye sordum.
“Bütün aşkların toplamı, en yüce ve tek aşk” dedi.
“Önce ona varsan olmaz mı?” diye sordum.
“Keşke olsa” dedi, “Ama önce yoğrulmak gerek”
“Acı çekmek mi?” diye sordum.
“Evet, aşk acısında yok olmak” dedi.
“Yok olunca!” dedim.
“İşte gerçek aşkta o zaman yaşamaya başlarsın” dedi.
“Gerçek aşk!” dedim.
“Büyük o!” dedi.
Durdum. Durdum. Ve sustum!
“Neden sustun?” diye sordu.
“Yüreğim titredi sanki” dedim.
“Neden?” diye sordu.
“Bilmiyorum” dedim. “Büyük O!”
“Evet” dedi, “Büyük O!”
“Nerede?” diye sordum.
“Her yerde” dedi.
“Nasıl?” diye sordum.
“Yüreğini aç” dedi.
“Yüreğimi açmak!” dedim.
“Bir tebessümle bak her şeye” dedi.
“Tebessüm” dedim.
“Her kapının anahtarı” dedi.
“Kapı” dedim.
“Girmeden bilemezsin” dedi.
“Ya korku!” dedim.
“Bilinmeyenden korkar insan” dedi.
“Ben bilmiyorum” dedim.
“Neyi?” diye sordu.
“Ben’i” dedim.
“Sen kimsin?” diye sordu.
“Ben kimim?” diye sordum.
“Sevgiyle beslenensin” dedi.
“Kimin sevgisiyle?” diye sordum.
“Büyük O’nun” dedi.
Durdum. Durdum. Yine sustum.
“Kimsin?” diye sordum.
“SEN’im” dedi.
-
- Üye
- Mesajlar: 36
- Kayıt: Cumartesi, Ekim 25, 2008 12:34
- İsim: ibrahim
- Konum: Yurt Dışı
Re: eğer aşk yakmaksa kendinden başkasını
canım acıyor... böyle olmamalıydı, bu yürek bu kadar sahipsiz bu kadar yalnız kalmamalıydı...
Şirazlı Sadi’ye sormuşlar; “hayat nedir?” diye, “yek katre-i hunest, hezâr endîşe” demiş… (bir damla kandır binlerce de endişe)
Uzunca zaman oldu yüreğimin buğusunu sağdan besmele ile açıp selamı ve kelamı hemhal etmeyeli…
“Yâre varmak hoştur amma,
Yaren olmak başkadır başka.
Ateş olmak hoştur amma,
Yanık olmak başkadır başka…”
Şirazlı Sadi’ye sormuşlar; “hayat nedir?” diye, “yek katre-i hunest, hezâr endîşe” demiş… (bir damla kandır binlerce de endişe)
Uzunca zaman oldu yüreğimin buğusunu sağdan besmele ile açıp selamı ve kelamı hemhal etmeyeli…
“Yâre varmak hoştur amma,
Yaren olmak başkadır başka.
Ateş olmak hoştur amma,
Yanık olmak başkadır başka…”
-
- Üye
- Mesajlar: 36
- Kayıt: Cumartesi, Ekim 25, 2008 12:34
- İsim: ibrahim
- Konum: Yurt Dışı
Re: eğer aşk yakmaksa kendinden başkasını
Eğer bir gün;
Yurdumun herhangi bir köşesinde, belki muvakkaten nefeslenilen bir çınar ağacı altında belki de kutlu bir yesi yolculuğunda yanağında utangaç bir kırmızı görürseniz bir kızın,
Eğer bir gün;
Bir yayla şöleninde gecenin saat sıfır üçünde davullar vurur ve milletim halaya durur iken, sağ avucunun içini öpmekle öpmemek arası tedirginliği ile tiril tiril yürür gibi kaçtığını görürseniz bir kızın,
Eğer bir gün;
Ebrû teknesi başında kitreyi suya “bismillah” diyerek nefesle salan ve aherlenmiş kağıda çektiği “vav”dan mahcup olup Ulu cami’ye yüzü yerde batı kapısından girip “vav”ın altında edilmiş ve kabul edilmiş bir dua gibi salındığını görürseniz bir kızın,
Eğer bir gün;
Anadolu ikliminde serpilmiş, tezgahında dokuduğu kilimleri namahreme göstermekten ar edip her bir nakışı haclegâh seccadesi olmuş ve gelecek mübarek nesilin serencamını süveydâ örtüsü yapmış, sandığını sırtında taşıdığını görürseniz bir kızın,
Eğer bir gün;
Çobanlar ateş etrafında kır türküleri söylerken “sert oldu hava, çıkma koyundan kuzucağım” duasıyla mavi bir ışık olup bir dağdan bir dağa akan sevda ırmağı gibi şelale olup içinize aktığını görürseniz bir kızın,
Eğer bir gün;
Mushafı yüzünden okumaya niyetlenip ateşlerden “sıdkını ve sadakatini bir kez daha ispat eden” İbrahim gibi sıyrıldıktan ve yüzünde yâr beklerken “nâr” ile kavrulduktan sonra “bu ki, dünyadır; adeti hüzündür.” Sözünü dilinize vird-i zeban ettiğini görürseniz bir kızın,
Galib’e Esrar, Zahir’e Batın, Celaleddin’e Şems kabilinden heftgah bir sükutu ney’e üflediğini görürseniz bir kızın,
Bilmelisiniz ki; mevsim sombahardır ve secde haktır…
Taceddin dergahı haziresi ile Süleymaniye haziresi arasındaki mesafede savruluyorsa yüreğiniz, “mülk Allah’ındır” derken malik olmak hevesiyle şimşirlikte taht ile bahtın muhasebesini tutturamıyor hesapta açık çıkıyor ve sarsılıyorsa avuttuğunuz düşler,
Bilmelisiniz ki; mevsim suskudur ve kelam tahrimen mekruhtur…
Unutmayın ki; sevmek ölmekle başlar…
“Ne içindeyim zamanın, ne de büsbütün dışında…”
Yenilginin gururu ile…
Yurdumun herhangi bir köşesinde, belki muvakkaten nefeslenilen bir çınar ağacı altında belki de kutlu bir yesi yolculuğunda yanağında utangaç bir kırmızı görürseniz bir kızın,
Eğer bir gün;
Bir yayla şöleninde gecenin saat sıfır üçünde davullar vurur ve milletim halaya durur iken, sağ avucunun içini öpmekle öpmemek arası tedirginliği ile tiril tiril yürür gibi kaçtığını görürseniz bir kızın,
Eğer bir gün;
Ebrû teknesi başında kitreyi suya “bismillah” diyerek nefesle salan ve aherlenmiş kağıda çektiği “vav”dan mahcup olup Ulu cami’ye yüzü yerde batı kapısından girip “vav”ın altında edilmiş ve kabul edilmiş bir dua gibi salındığını görürseniz bir kızın,
Eğer bir gün;
Anadolu ikliminde serpilmiş, tezgahında dokuduğu kilimleri namahreme göstermekten ar edip her bir nakışı haclegâh seccadesi olmuş ve gelecek mübarek nesilin serencamını süveydâ örtüsü yapmış, sandığını sırtında taşıdığını görürseniz bir kızın,
Eğer bir gün;
Çobanlar ateş etrafında kır türküleri söylerken “sert oldu hava, çıkma koyundan kuzucağım” duasıyla mavi bir ışık olup bir dağdan bir dağa akan sevda ırmağı gibi şelale olup içinize aktığını görürseniz bir kızın,
Eğer bir gün;
Mushafı yüzünden okumaya niyetlenip ateşlerden “sıdkını ve sadakatini bir kez daha ispat eden” İbrahim gibi sıyrıldıktan ve yüzünde yâr beklerken “nâr” ile kavrulduktan sonra “bu ki, dünyadır; adeti hüzündür.” Sözünü dilinize vird-i zeban ettiğini görürseniz bir kızın,
Galib’e Esrar, Zahir’e Batın, Celaleddin’e Şems kabilinden heftgah bir sükutu ney’e üflediğini görürseniz bir kızın,
Bilmelisiniz ki; mevsim sombahardır ve secde haktır…
Taceddin dergahı haziresi ile Süleymaniye haziresi arasındaki mesafede savruluyorsa yüreğiniz, “mülk Allah’ındır” derken malik olmak hevesiyle şimşirlikte taht ile bahtın muhasebesini tutturamıyor hesapta açık çıkıyor ve sarsılıyorsa avuttuğunuz düşler,
Bilmelisiniz ki; mevsim suskudur ve kelam tahrimen mekruhtur…
Unutmayın ki; sevmek ölmekle başlar…
“Ne içindeyim zamanın, ne de büsbütün dışında…”
Yenilginin gururu ile…
-
- Üye
- Mesajlar: 36
- Kayıt: Cumartesi, Ekim 25, 2008 12:34
- İsim: ibrahim
- Konum: Yurt Dışı
Re: eğer aşk yakmaksa kendinden başkasını
yağmur yağmasaydı bu kahpe şehir nasıl arınırdı...