sıkıntılı kaldırımlardan akıyordu akşam
soğuk ülkeler gibiydi caddeler etrafımda
eski ormanlar gibi kokarken saç diplerinde
kınası bir akdeniz öğleninin
akşamı bir ömür bilsem gene ölmezdim...
tiz sesler zamanlı
bir huzurdan kalkmayı isterdim
anadolu göndermeli gözlerinden
ve kaya ağaçlarına bakmak gibi olmalı aşk
ürkünç olduğu kadar sarplık duygusuyla sarhoş
ki sulu boya bir dünyayla haşır neşir bir umuttan
medet ummaya kalmasın hiçbir yürüyüş...
mavi bir sessizlikten geçmeyi isterdim
sade çiçek dallı bir anıya dönerken özlem
yalnızca özlem
aklımı başımdan alır kitap kokulu odalarda
anlatmayı gözüm kesmez
ellerinin bendeki hallerini
iç dünyası romanlara sığmayan
bu güz güzelliğine bir gülüş
eklemek isterdim sebebi senden
ve eski havalar dönerse birgün
onuru ünlenir çocuk hüznümün
yeni acıda
sensizliğimi saklamam kimseden
daha kolay anlaşırım zamanla...
ağır bir yağmur korkusuyla yorumladım hep
senden uzaklaşmayı
hiçbir yazı gitmekle geçirecek güce sahip değilim
sakız perdelerle beklemenin üzerini örttüğün halde
içinden ırmaklar geçen bir masalsın hâlâ
kepekli düşlerinde gündüz uykularımın
ve hiçbir senaryoyu uyarlayamıyorum sensiz ölmeye
sanki tanrı canımı almayacak benim
varlığımı silecek yeryüzünden
sensiz tüm zamanın bile ömrü yetmez
ömrümü avutmaya...
kağan işçen...
Ellerinin Bendeki Halleri
-
- Takımdan
- Mesajlar: 988
- Kayıt: Cuma, Ağustos 22, 2008 19:59
- İsim: kağan
- Konum: Adana