sensiz bir vapur eskiziyim
dudağındaki o titrek ürperti
denizimdi kan deryası
tınısında damarlarımda akan ırmağımın
sessiz bir vapur eskiziyim
konuşmuyor ihanetin
koşmuyor sözlerindeki deniz
limanlarımın şehvetine
gerçekleri bilmiyorum
dokunma yerinden oynamasın
ışıklarım yalancı bej oynak
dokunma sıkılmasın karanlık
kendimi sensizlikten saklıyorum
dağıtma çocuksuluğumu
ellerini bir başka zamana kaldır
kirli sıcaklarımla
yokuşlu bir tedavüldeyim
konuşmayalım istersen
ayrılık konuşsun
sesinsiz bir vapur eskiziyim
limansız ağlamaklı
martılarım saçlarında kaldı
her ikindi sığındığım
saçak altı üşüşmelerine
eskidik mi dersin
anıları konuşacak kadar
üzüldük mü?...
anılar hakimse bir aşka
kitaplarda bile
okuyacak bir şey kalmamış demektir
ayrılık ayracı saplanmıştır gönül sayfasına
bir daha hiç çıkmamak üzere
sevda kuşum
o tatlı ve uzak masalına dön sen yine
ben de kendi çocukluğumda kalayım
karışmasın birbirine umut öykülerimiz
saatleri çalışsın yalnızlığımızın
gece on ikiyi çeyrek geçe gölgeni de alıp
çekip gidişinle
sonu hüzünlü masalına
çocukluğumda dondum
ne zaman büyüsem güneş küçücük geliyor düşlerime
hülyalarımda yaşadığım
sabahı asla gelmeyecek hülyasızlığım
bu olmalı diyorum
sabahsız bir hülya hülya mıdır ey kalbim ?...
ve hangi düş yarım kalmazsa
en acımasız gerçek kadar tatlıdır...
kağan işçen