F.D Dishy de
-
- Üye
- Mesajlar: 528
- Kayıt: Pazar, Ocak 30, 2005 19:09
- İsim: Şahika
- Konum: İstanbul
-
- Site Admin
- Mesajlar: 2607
- Kayıt: Cuma, Haziran 21, 2002 11:11
- İsim: Murat
- Konum: Giresun
- Yaş: 44
-
- Üye
- Mesajlar: 249
- Kayıt: Çarşamba, Eylül 6, 2006 15:57
- İsim: Ayşe Nur
-
- Üye
- Mesajlar: 479
- Kayıt: Pazar, Kasım 13, 2005 01:56
- İsim: Özlem
- Konum: Yalova
-
- Üye
- Mesajlar: 479
- Kayıt: Pazar, Kasım 13, 2005 01:56
- İsim: Özlem
- Konum: Yalova
Feridun Düzağaç
"KENDİME ARTIK ÇOK ROMANTİK KAÇIYORUM"
Feridun Düzağaç'ın son albümü "Bir Devam Filmi / Siyah Beyaz Türkçe Dublaj" da, eski eşine ve kızına yazdığı şarkılar var.Kendi deyimiyle, gerçek hayatının kahramanlarının kahramanlaştığı bir albüm hazırlamış.Bundan sonra ise başka şarkılar yazmak ve şimdiye kadar gördüğümüz adamı, kucağına albümleride verip geride bırakmak istiyor.
Oyuncuların "rollerinin üzerlerine yapışması" gibi bir dertleri vardır ya, müzik dünyasında da bunun örnekleri yok değil. Mesela Feridun Düzağaç, artık ne yaparsa yapsın, "melankolik insan" imajı üzerine yapışmış bir kere. Bundan bıktım dese de kurtulamıyor. Bu hal hepimizin merakını gıdıklıyor tabii. O, ayrılık acısını anlattığı şarkılar yaptıkça, ayrılık artık hiçbirimize o kadar acılı gelmediğinden, hayatını kurcalamak, onun acılarının da ipliğini pazara çıkarmak istiyoruz. Bunu yapıyoruz ki, aşkın o kadar da acıklı bir şey olmadığını bir kez daha kendimize kanıtlayalım; aşk ve acılar sıradanlaşsın, içimiz rahatlasın.
Yeni albümünüz"Bir Devam Filmi"nin sizin olgunluk döneminizi yansıttığını söyleyebilir miyiz?
Geride kalanların üstüne bir şeyler ekliyorum. Ama aynı temalar üzerinden gittiğimden, daha sade bir metin dili kullandım. Daha dolaysız bir albüm oldu bu açıdan. Müzikal olarak da birçok noktaya dikkat ettik. Yine de, bu albüm de diğerleri gibi sözleriyle öne çıkmış bir albüm gibi duruyor.Bunun yanında, "Tüm Hakları Yalnızlığıma Aittir" albümünden sonra kendimden çok beslendiğim bir albüm oldu. Kızım, babam, eski eşim dahil gerçek hayatımdaki kahramanların kahramanlaştırıldığı bir albüm.
"Müzik bir kenara, ama sözleri güzel" gibi eleştiriler mi alıyorsunuz?
Müzik bir kenara değil diyen değil de, bu zamana kadar ne yapmış olursam olayım, sözler hep ön plana çıktı.Her ne kadar şairlik, ozanlık gibi yakıştırmalar hoşuma gidiyorsa da, ben öyle olduğunu düşünmüyordum.Çünkü yazdığım sözlerfon müziği eşliğinde şiir gibi okunacak şeyler değil. Şiirin unsurlarını taşısa da herkes konuşma balonunun içini doldurabilir...
"KENDİME ARTIK ÇOK ROMANTİK KAÇIYORUM"
Feridun Düzağaç'ın son albümü "Bir Devam Filmi / Siyah Beyaz Türkçe Dublaj" da, eski eşine ve kızına yazdığı şarkılar var.Kendi deyimiyle, gerçek hayatının kahramanlarının kahramanlaştığı bir albüm hazırlamış.Bundan sonra ise başka şarkılar yazmak ve şimdiye kadar gördüğümüz adamı, kucağına albümleride verip geride bırakmak istiyor.
Oyuncuların "rollerinin üzerlerine yapışması" gibi bir dertleri vardır ya, müzik dünyasında da bunun örnekleri yok değil. Mesela Feridun Düzağaç, artık ne yaparsa yapsın, "melankolik insan" imajı üzerine yapışmış bir kere. Bundan bıktım dese de kurtulamıyor. Bu hal hepimizin merakını gıdıklıyor tabii. O, ayrılık acısını anlattığı şarkılar yaptıkça, ayrılık artık hiçbirimize o kadar acılı gelmediğinden, hayatını kurcalamak, onun acılarının da ipliğini pazara çıkarmak istiyoruz. Bunu yapıyoruz ki, aşkın o kadar da acıklı bir şey olmadığını bir kez daha kendimize kanıtlayalım; aşk ve acılar sıradanlaşsın, içimiz rahatlasın.
Yeni albümünüz"Bir Devam Filmi"nin sizin olgunluk döneminizi yansıttığını söyleyebilir miyiz?
Geride kalanların üstüne bir şeyler ekliyorum. Ama aynı temalar üzerinden gittiğimden, daha sade bir metin dili kullandım. Daha dolaysız bir albüm oldu bu açıdan. Müzikal olarak da birçok noktaya dikkat ettik. Yine de, bu albüm de diğerleri gibi sözleriyle öne çıkmış bir albüm gibi duruyor.Bunun yanında, "Tüm Hakları Yalnızlığıma Aittir" albümünden sonra kendimden çok beslendiğim bir albüm oldu. Kızım, babam, eski eşim dahil gerçek hayatımdaki kahramanların kahramanlaştırıldığı bir albüm.
"Müzik bir kenara, ama sözleri güzel" gibi eleştiriler mi alıyorsunuz?
Müzik bir kenara değil diyen değil de, bu zamana kadar ne yapmış olursam olayım, sözler hep ön plana çıktı.Her ne kadar şairlik, ozanlık gibi yakıştırmalar hoşuma gidiyorsa da, ben öyle olduğunu düşünmüyordum.Çünkü yazdığım sözlerfon müziği eşliğinde şiir gibi okunacak şeyler değil. Şiirin unsurlarını taşısa da herkes konuşma balonunun içini doldurabilir...
-
- Üye
- Mesajlar: 479
- Kayıt: Pazar, Kasım 13, 2005 01:56
- İsim: Özlem
- Konum: Yalova
"Herkes", fazla iddialı bir genelleme bence. Bu sözler, daha çok sizinn yaşamınızın konuşma balonlarını dolduruyor olmalı.
Hepimiz hayatımızda çok sevdiğimiz birini kaybedebiliriz, buna yapmış olduğumuz bir hata neden olmuş olabilir. İnsana dair duygular olduğu için söylüyorum, hepimiz pişmanlık hissettmiş olabiliriz. "Beni Unutma", eski eşim için yazılmış bir şarkı ve elbette o şarkıyı benim için özel kılan şeyler var.Yazdıklarıma böylesi ekstra anlamlar yüklenmesi karşılığında, refleks olarak "Hayır, bunlar çok özel şeyler değil" savunmasına çok alışkın bir insanım. Çünkü yaptığım şeylerin çok beğeniliyor olmasının, etten kemikten bir insan olarak bende bırakacağı şey bir nekroz, bir rehavet etkisi olmamalı diye düşünüyorum.
En başında söylediğiniz, doğrudan ve sade anlatım, CD'nin kartonetine de yansımış.Genel olarak bir dinginlik havası var sanki.
İlk albümden bu yana 10 yıl geçti ve ben 10 yıl daha yaşlandım.Yaşlanmak, yani yaşını alıyor olmak hali, insana çok da istemsiz, kontrolsüz bir dinginlik, bir barışma hali kazandırıyor.Yaşadığımız her şeyin, size biçilmiş roller olduğu gerçeğinden yola çıkarak daha sade oluyorsunuz.Sözler ve müzik anlamında da yapmak istediğim buydu. Ama bundan sonra, bu albümü de içine alan bir dönemi milat kabul edip, yeni bir şeyler yapma heyecanım var.Daha çok tüketilir, üzerine bu kadar konuşulmayan şarkılar yapmak istiyorum.
Nasıl olacak bu şarkılar?
Daha tüketilir, daha gülmeye, yaşayıp geçmeye yönelik şarkılar yapmak istiyorum. Çünkü "Yürüdüm","Beni Umutma" gibi şarkılar, her çalışta her söyleyişte kendi hayatımı bana hatırlatan şarkılar ve hem sahnede hem günlük hayatımda bazen beni acıtıyorlar. İlk konserimde "Beni Unutma" yı söylemedim mesela. Çok romantik geliyor artık bunlar bana. Kendime artık çok romantik kaçıyorum.Bana ağır geliyor. Dinleyicilerimden böyle bir tepki almadım şimdiye kadar görfükleri adamı, kucağına albümlerini de verip geride bırakmayı düşünüyorum.Bu bir hedef değil, hayata böyle hırsla katılan bir adam da değilim amai bundan sonra daha farklı, daha sürpriz bir şarkıcı olmak istiyorum.
Ama sizin aynı çizgide devam etmenizi isteyen hayranlarınız var.
Tamam, vu 10 yıl içinde güzel bir iletişim oluştu.Mesela FD, Alev Alev gibi şarkıları sevenler, bu adam yıllardır müzik yapıyormuş deyip, "İçimden Şehirler Geçiyor"u da dinlemeye başladılar.Bu benim için çok besleyici bir şey.Ama konserlerde görmüşsünüzdür, orada 15-25 yaş arasında insanlar var. Onlar her ne kadar benden kalbi kırık şarkılar dinlemek istese de, benim orada gördüğüm bir enerji bir ışık var. Bu yüzden artık onlara başka şeyler söylemek istiyorum.Üstüne bu kadar konuşmayacağım, söyleyip geçivereceğimiz, etkiside çok sürmeyen şarkılar yazmak istiyorum. Çünkü insanlar sahnede gördüklerio çok derinlikli, ruhaniadamı günlük hayatta da didiklemek istiyorlar. Bu da beni çok rahatsız ediyor.
Yeterince fark edilmedim, değerim bilinmedi gibi düşünceleriniz mi var?
İlk üç albümde çok sınırlı bir dinleyicim oldu. tabii ilk iki albümde. Prestij Müzik döneminde, çok dünyevi, çok dokunnulabilir acılar çektim. Para pul sorunları yaşadım,ailemin hayatını da maceraya attığımı düşündüm. Ama sonuçta herkes hak ettiğini yaşar. Bu ülkenin ortalama seviyesine bakıyorsunuz, beyin durumuna; böyle şarkılar yazan bir adamın daha fazla sevilme imkanı yok.Sahnede söylediğim bir şey var,"Bugün de kendimi bir şey sandım" diyorum. Kısacası benim, fark edilmedim, değerim bilinmedi gibi kaygılarım yok.
Değişiklik yapmak istiyorum dediniz, albümünüzdeki "Deli" şarkısındaki oryantal ezgi, bu değişime bir işaret mi?
Benim birçok şarkımda var.Kendi şarkılarımın arabeskini yapacağım diye takılıyorum bazen. Müslüm Gürses'in bildiğimiz şarkılara, çok güzel sözler yazılarak yaptığı albümün negatifini yapacağım diyorum.
Buyurun, bizde bunlar var diye mi?
Şimdi anlatırken kendini bilmecemin şifrelerini deşifre etmek istemiyorum ama karşılıksız aşkla ilgili üç beş tane şarkı yazdıysanız, altıncısını yazma zorunluluğunuz varsa, oradabaşka bir açıdan bakmak gerekir. Yani ben aslında kendi temalarımı yeterince tükettim, benim anlattığım zaman çok köklü gelen, olası değişikliği yapmak için yeterince gerekçem var."Deli" şarkısı bundan sonrası için bir referanstır. Bir şekilde yaptıklarımla çok barışık bir adam olmadığım için, biraz da maymun iştahlı olduğum için, daha birçok şeyi deneyebilirim. Açıkçası, bunu yaptığım zaman da sınırlarımın çok genişlediğinin farkındayım...
Hepimiz hayatımızda çok sevdiğimiz birini kaybedebiliriz, buna yapmış olduğumuz bir hata neden olmuş olabilir. İnsana dair duygular olduğu için söylüyorum, hepimiz pişmanlık hissettmiş olabiliriz. "Beni Unutma", eski eşim için yazılmış bir şarkı ve elbette o şarkıyı benim için özel kılan şeyler var.Yazdıklarıma böylesi ekstra anlamlar yüklenmesi karşılığında, refleks olarak "Hayır, bunlar çok özel şeyler değil" savunmasına çok alışkın bir insanım. Çünkü yaptığım şeylerin çok beğeniliyor olmasının, etten kemikten bir insan olarak bende bırakacağı şey bir nekroz, bir rehavet etkisi olmamalı diye düşünüyorum.
En başında söylediğiniz, doğrudan ve sade anlatım, CD'nin kartonetine de yansımış.Genel olarak bir dinginlik havası var sanki.
İlk albümden bu yana 10 yıl geçti ve ben 10 yıl daha yaşlandım.Yaşlanmak, yani yaşını alıyor olmak hali, insana çok da istemsiz, kontrolsüz bir dinginlik, bir barışma hali kazandırıyor.Yaşadığımız her şeyin, size biçilmiş roller olduğu gerçeğinden yola çıkarak daha sade oluyorsunuz.Sözler ve müzik anlamında da yapmak istediğim buydu. Ama bundan sonra, bu albümü de içine alan bir dönemi milat kabul edip, yeni bir şeyler yapma heyecanım var.Daha çok tüketilir, üzerine bu kadar konuşulmayan şarkılar yapmak istiyorum.
Nasıl olacak bu şarkılar?
Daha tüketilir, daha gülmeye, yaşayıp geçmeye yönelik şarkılar yapmak istiyorum. Çünkü "Yürüdüm","Beni Umutma" gibi şarkılar, her çalışta her söyleyişte kendi hayatımı bana hatırlatan şarkılar ve hem sahnede hem günlük hayatımda bazen beni acıtıyorlar. İlk konserimde "Beni Unutma" yı söylemedim mesela. Çok romantik geliyor artık bunlar bana. Kendime artık çok romantik kaçıyorum.Bana ağır geliyor. Dinleyicilerimden böyle bir tepki almadım şimdiye kadar görfükleri adamı, kucağına albümlerini de verip geride bırakmayı düşünüyorum.Bu bir hedef değil, hayata böyle hırsla katılan bir adam da değilim amai bundan sonra daha farklı, daha sürpriz bir şarkıcı olmak istiyorum.
Ama sizin aynı çizgide devam etmenizi isteyen hayranlarınız var.
Tamam, vu 10 yıl içinde güzel bir iletişim oluştu.Mesela FD, Alev Alev gibi şarkıları sevenler, bu adam yıllardır müzik yapıyormuş deyip, "İçimden Şehirler Geçiyor"u da dinlemeye başladılar.Bu benim için çok besleyici bir şey.Ama konserlerde görmüşsünüzdür, orada 15-25 yaş arasında insanlar var. Onlar her ne kadar benden kalbi kırık şarkılar dinlemek istese de, benim orada gördüğüm bir enerji bir ışık var. Bu yüzden artık onlara başka şeyler söylemek istiyorum.Üstüne bu kadar konuşmayacağım, söyleyip geçivereceğimiz, etkiside çok sürmeyen şarkılar yazmak istiyorum. Çünkü insanlar sahnede gördüklerio çok derinlikli, ruhaniadamı günlük hayatta da didiklemek istiyorlar. Bu da beni çok rahatsız ediyor.
Yeterince fark edilmedim, değerim bilinmedi gibi düşünceleriniz mi var?
İlk üç albümde çok sınırlı bir dinleyicim oldu. tabii ilk iki albümde. Prestij Müzik döneminde, çok dünyevi, çok dokunnulabilir acılar çektim. Para pul sorunları yaşadım,ailemin hayatını da maceraya attığımı düşündüm. Ama sonuçta herkes hak ettiğini yaşar. Bu ülkenin ortalama seviyesine bakıyorsunuz, beyin durumuna; böyle şarkılar yazan bir adamın daha fazla sevilme imkanı yok.Sahnede söylediğim bir şey var,"Bugün de kendimi bir şey sandım" diyorum. Kısacası benim, fark edilmedim, değerim bilinmedi gibi kaygılarım yok.
Değişiklik yapmak istiyorum dediniz, albümünüzdeki "Deli" şarkısındaki oryantal ezgi, bu değişime bir işaret mi?
Benim birçok şarkımda var.Kendi şarkılarımın arabeskini yapacağım diye takılıyorum bazen. Müslüm Gürses'in bildiğimiz şarkılara, çok güzel sözler yazılarak yaptığı albümün negatifini yapacağım diyorum.
Buyurun, bizde bunlar var diye mi?
Şimdi anlatırken kendini bilmecemin şifrelerini deşifre etmek istemiyorum ama karşılıksız aşkla ilgili üç beş tane şarkı yazdıysanız, altıncısını yazma zorunluluğunuz varsa, oradabaşka bir açıdan bakmak gerekir. Yani ben aslında kendi temalarımı yeterince tükettim, benim anlattığım zaman çok köklü gelen, olası değişikliği yapmak için yeterince gerekçem var."Deli" şarkısı bundan sonrası için bir referanstır. Bir şekilde yaptıklarımla çok barışık bir adam olmadığım için, biraz da maymun iştahlı olduğum için, daha birçok şeyi deneyebilirim. Açıkçası, bunu yaptığım zaman da sınırlarımın çok genişlediğinin farkındayım...
-
- Görevli
- Mesajlar: 509
- Kayıt: Çarşamba, Eylül 15, 2004 14:58
- İsim: güLşah
- Konum: İstanbul
-
- Üye
- Mesajlar: 78
- Kayıt: Çarşamba, Temmuz 5, 2006 16:14
- İsim: Mustafa
- Konum: Bursa
-
- Üye
- Mesajlar: 249
- Kayıt: Çarşamba, Eylül 6, 2006 15:57
- İsim: Ayşe Nur
-
- Üye
- Mesajlar: 479
- Kayıt: Pazar, Kasım 13, 2005 01:56
- İsim: Özlem
- Konum: Yalova
-
- Üye
- Mesajlar: 479
- Kayıt: Pazar, Kasım 13, 2005 01:56
- İsim: Özlem
- Konum: Yalova
-
- Yeni Üye
- Mesajlar: 17
- Kayıt: Pazartesi, Mayıs 30, 2005 14:35
- Konum: ankara
-
- Üye
- Mesajlar: 528
- Kayıt: Pazar, Ocak 30, 2005 19:09
- İsim: Şahika
- Konum: İstanbul
-
- Üye
- Mesajlar: 479
- Kayıt: Pazar, Kasım 13, 2005 01:56
- İsim: Özlem
- Konum: Yalova
Gözlük saçlar, bize bir imaj çalışması yapıldığını düşündürdü. Buna karşı olduğunuzu düşünüyorduk.
İki yıl kadar önce saçlarımı kestirdiğimde, kızımla birbirimize söz verdik uzatıyoruz diye. Çünkü o beni kısa saçlı halimle sevmiyor. Gözlük de, gözlerimin rahatsızlığından. Ama bu gözlükler yüzünden Güneri Cıvaoğlu'ndan Bono'ya kadar herkese benzetildim ve ben benzetilmekten hiç haz etmeyen biriyim. Hem yazdığınız şarkılar yüzünden insanlar size saygı duyuyorlar, hem de ancak ona buna benzeterek size dokunabiliyorlar. Bu imaj olayı falan da, bana göre tamamen yalandır. Çünkü böyle bir müzik yapıyorsanız, buna imaj biçemezsiniz. Zaten kozmetik, imaj makyaj gibi unsurlarla beslenen mecralarla mesafem de bundan olmuştur. Mesela aylık dergiler, insanların olduklarından daha güzel göründüğü, günlük hayatta konuşmadıkları şeyler söyledikleri yerlerdir bence.
Bize de gıcık olmuyorsunuz inşallah.
Ben aylık dergileri reddediyorum diye bir şey söylemiyorum. Ama bu memlekette popüler kültür malzemesi olmak için çırpınan, kendini ortalara atan bu bu kadar çok "yıldız" varken, birbirimizden uzak duralım durumu benimkisi. Bugünkü kültürümüzde nefret ekseninde bir iletişim çabası var. Sevdiklerimizi yüceltmek yerine sevmediklerimize bulaşmak gibi bir refleksimiz var. Bu ülkenin en sevilen insanlarıyla ilgili methiyeler duymak nmümkün değil de, nefrete ve hazımsızlığa dönük şeyler duymak mümkün. Futbol hakkında yazıyorum bir senedir. Orada da aynı düşünce yapısı var.
Öyleyse spor yazarlığından bahsedelim. Radikal Gazetesi'nde yazıyordunuz. Nasıl başladı?
Ben 3,5 yaşından beri Beşiktaşlıyım. Fanatik diyeceğim ama onun da tanımı değişti, bizim zamanımızda fanatik olamak güzel bir şeydi. Beşiktaş basketbol takımıyla ilgili talihsiz bir gelişme olmuştu, Radikal Gazetesi'nden de böyle bir istek vardı zaten. Ben de o gelişmeyle ilgili yazdım ilk olarak. Konu, tüm Beşiktaşlıların refleksi olduğu için gayet iyi bir başlangıç oldu. Arkası da geldi. Ama bir yıl boyunca elli yazı yazdım ve şimdi sanıyorum ki kimse futbolu benim sevdiğim gibi sevmiyorç Futbola sonradan bulaşmış en saygın yazarlardan biri Tanıl Bora'dır. O da "Karhanedeki Romantizm" adında bir kitap yazdı. Yani ben oradaki romantik gibi kaldım. Bu yüzden mevcut şartlar değişmedikçe yazmayı düşünmüyorum.
Şarkı sözleri, köşe yazarlığı derken, kitap yazmak aklınızdan geçiyor mu?
Bilmediğim şeylerin kullanma kılavuzu diye bir kitap yazabilirim: Futbol ve aşk! Bir de Orijinal Altyazılı albümüne kadar, tanınmakla ilgili çok trajikomik hikayelerim oldu benim. Onların arasında aslında yazmış bulunduklarım da var. Hatta adını " Yasemin Kozanoğlu'nın klibindeki adam" koymuştum. Çünkü bir gün sokakta bir lise öğrencisi beni böyle tanımlamıştı. Ama şimdi böyle bir kitabın çok değeri yok, belki yıllar sonra popüler kültürün ortasında kalmaktan rahatsız bir adam feryadı adında bir kitap yazabilrim.
Yaşamınıza geçersek, hayatınız nasıl geçiyor?
7 yaşında bir kızım var.Onunla büyük aşk yaşıyorum. Onun dışında her şey yalan ve tek önceliğim o. Bir erkeğin hayatta başarabileceği en önemli şeyin iyi bir baba olmak olduğunu düşünüyorum ve o nasıl isterse öyle yaşıyorum. Yalnızım. Zaten kızımın varlığından dolayı da açıkçası kimse ikinci sırada olmak istemiyor. Ben de umursamıyorum. Mutluyum böyle.
Babalarla kızlar arasında hep özel bir ilişki vardır zaten. Ama siz onu göz önüne pek çıkarmıyor, adını bile telaffuz etmiyorsunuz.
Ben biraz sakınıyorum bu tür şeylerden. Zaten kızım da istemiyor. Bazen onu okuldan almaya gittiğimde, özellikle büyük sınıflar sürekli beni işaret ediyorlar ve bu onu mutlu etmiyor. Zaten bana ara ara söylüyor, senin niye normal bir işin yok diye. Anormal bir baba olmadığımın ispatındayken onu da kendi dünyama çekmeyi çok yanlış buluyorum. Bunu yapan insanlar var... Onları çok kötü bir geleceğinbeklediğini düşünüyorum.
Kızınız,eşinizle ayrılmanızın sıkıntılarını yaşadı mı?
Ayrılık olsa da benim kızımla ilişkim eskisi gibi devam ediyor. Şimdiki çocuklar her şeyi zaten çabuk fark ediyorlar. Bunun cezasını çektiriyor bana ara ara. Boca kırmızı kart görüyorum ama bu hayat böyle. Bunun onda çok yara olmaması için gerekeni yapıyoruz. Biraz ona bağlı, onun patronluğu altında yaşamak da zaten bunun faturasıyla ilgili. Tabii ki optimum bir tablo değil ama var olanların içinde en iyisini, en zararsızını, en hasarsızını yaşaması için yanıdayım. Hayatımın da kalan kısmının yönü bu olacak.
İki yıl kadar önce saçlarımı kestirdiğimde, kızımla birbirimize söz verdik uzatıyoruz diye. Çünkü o beni kısa saçlı halimle sevmiyor. Gözlük de, gözlerimin rahatsızlığından. Ama bu gözlükler yüzünden Güneri Cıvaoğlu'ndan Bono'ya kadar herkese benzetildim ve ben benzetilmekten hiç haz etmeyen biriyim. Hem yazdığınız şarkılar yüzünden insanlar size saygı duyuyorlar, hem de ancak ona buna benzeterek size dokunabiliyorlar. Bu imaj olayı falan da, bana göre tamamen yalandır. Çünkü böyle bir müzik yapıyorsanız, buna imaj biçemezsiniz. Zaten kozmetik, imaj makyaj gibi unsurlarla beslenen mecralarla mesafem de bundan olmuştur. Mesela aylık dergiler, insanların olduklarından daha güzel göründüğü, günlük hayatta konuşmadıkları şeyler söyledikleri yerlerdir bence.
Bize de gıcık olmuyorsunuz inşallah.
Ben aylık dergileri reddediyorum diye bir şey söylemiyorum. Ama bu memlekette popüler kültür malzemesi olmak için çırpınan, kendini ortalara atan bu bu kadar çok "yıldız" varken, birbirimizden uzak duralım durumu benimkisi. Bugünkü kültürümüzde nefret ekseninde bir iletişim çabası var. Sevdiklerimizi yüceltmek yerine sevmediklerimize bulaşmak gibi bir refleksimiz var. Bu ülkenin en sevilen insanlarıyla ilgili methiyeler duymak nmümkün değil de, nefrete ve hazımsızlığa dönük şeyler duymak mümkün. Futbol hakkında yazıyorum bir senedir. Orada da aynı düşünce yapısı var.
Öyleyse spor yazarlığından bahsedelim. Radikal Gazetesi'nde yazıyordunuz. Nasıl başladı?
Ben 3,5 yaşından beri Beşiktaşlıyım. Fanatik diyeceğim ama onun da tanımı değişti, bizim zamanımızda fanatik olamak güzel bir şeydi. Beşiktaş basketbol takımıyla ilgili talihsiz bir gelişme olmuştu, Radikal Gazetesi'nden de böyle bir istek vardı zaten. Ben de o gelişmeyle ilgili yazdım ilk olarak. Konu, tüm Beşiktaşlıların refleksi olduğu için gayet iyi bir başlangıç oldu. Arkası da geldi. Ama bir yıl boyunca elli yazı yazdım ve şimdi sanıyorum ki kimse futbolu benim sevdiğim gibi sevmiyorç Futbola sonradan bulaşmış en saygın yazarlardan biri Tanıl Bora'dır. O da "Karhanedeki Romantizm" adında bir kitap yazdı. Yani ben oradaki romantik gibi kaldım. Bu yüzden mevcut şartlar değişmedikçe yazmayı düşünmüyorum.
Şarkı sözleri, köşe yazarlığı derken, kitap yazmak aklınızdan geçiyor mu?
Bilmediğim şeylerin kullanma kılavuzu diye bir kitap yazabilirim: Futbol ve aşk! Bir de Orijinal Altyazılı albümüne kadar, tanınmakla ilgili çok trajikomik hikayelerim oldu benim. Onların arasında aslında yazmış bulunduklarım da var. Hatta adını " Yasemin Kozanoğlu'nın klibindeki adam" koymuştum. Çünkü bir gün sokakta bir lise öğrencisi beni böyle tanımlamıştı. Ama şimdi böyle bir kitabın çok değeri yok, belki yıllar sonra popüler kültürün ortasında kalmaktan rahatsız bir adam feryadı adında bir kitap yazabilrim.
Yaşamınıza geçersek, hayatınız nasıl geçiyor?
7 yaşında bir kızım var.Onunla büyük aşk yaşıyorum. Onun dışında her şey yalan ve tek önceliğim o. Bir erkeğin hayatta başarabileceği en önemli şeyin iyi bir baba olmak olduğunu düşünüyorum ve o nasıl isterse öyle yaşıyorum. Yalnızım. Zaten kızımın varlığından dolayı da açıkçası kimse ikinci sırada olmak istemiyor. Ben de umursamıyorum. Mutluyum böyle.
Babalarla kızlar arasında hep özel bir ilişki vardır zaten. Ama siz onu göz önüne pek çıkarmıyor, adını bile telaffuz etmiyorsunuz.
Ben biraz sakınıyorum bu tür şeylerden. Zaten kızım da istemiyor. Bazen onu okuldan almaya gittiğimde, özellikle büyük sınıflar sürekli beni işaret ediyorlar ve bu onu mutlu etmiyor. Zaten bana ara ara söylüyor, senin niye normal bir işin yok diye. Anormal bir baba olmadığımın ispatındayken onu da kendi dünyama çekmeyi çok yanlış buluyorum. Bunu yapan insanlar var... Onları çok kötü bir geleceğinbeklediğini düşünüyorum.
Kızınız,eşinizle ayrılmanızın sıkıntılarını yaşadı mı?
Ayrılık olsa da benim kızımla ilişkim eskisi gibi devam ediyor. Şimdiki çocuklar her şeyi zaten çabuk fark ediyorlar. Bunun cezasını çektiriyor bana ara ara. Boca kırmızı kart görüyorum ama bu hayat böyle. Bunun onda çok yara olmaması için gerekeni yapıyoruz. Biraz ona bağlı, onun patronluğu altında yaşamak da zaten bunun faturasıyla ilgili. Tabii ki optimum bir tablo değil ama var olanların içinde en iyisini, en zararsızını, en hasarsızını yaşaması için yanıdayım. Hayatımın da kalan kısmının yönü bu olacak.