Feridun Düzağaç: O kısaca BJK
Duygusal ve romantik şarkıları ile herkesin beğenisini kazanan Feridun Düzağaç bugünlerde yeni bir albüm hazırlığında. Ancak Düzağaç’la sohbetimiz müzikten çok futbol üzerine yoğunlaştı.Sıkı bir Beşiktaş taraftarı olan Düzağaç, altı aydır Radikal Gazetesi’nde spor yazıları yazıyor. Müzikteki yoğunluğuna benzer hazmı zor üslubu spor yazılarına da yansıtan Düzağaç, bu yazıları büyük tirajlı gazetelerde yazamayacağını söylüyor. “Bir kere ben bu işi çıkar için yapmıyorum ve çok rahatım. Rahatlığın verdiği bir üslupla yazıyorum. Yoksa korkarım haklarında yazdığım adamlardan.” diyen sanatçı, şarkılarındaki kelimeleri yazıya yansıtmaktan rahatsız değil. Hatta ileride sporun içindeki bazı terimlerden de bir şarkı yapabileceğini kaydediyor.
Müzik ve futbol, bu ülkede herkesin ilgilendiği, diline doladığı ortak paydalardan ikisi. Müziğinizle dinleyeni yorduğunuz yetmiyormuş gibi Radikal’deki spor yazılarınızda da sanki çift sarı karttan oyun dışı kalmış bir oyuncu gibi genel futbol algısının dışında bir yazı tarzınız var. Sizce bu, okuru yormak değil mi?
Tespitiniz çok doğru. İnternette küçülen dünyada herkesin her şey hakkında ahkâm kesebildiği bir dönemde yaşıyoruz. Ben bir kere futbolu çok seviyorum, yazmayı da seviyorum. Açıkçası futbol yazıları yazarken nasıl bir üslubum olsun diye düşünmedim. Zaten bunları düşünmeye fırsat vermeyecek kadar ani gelişti.
Yani topun gelişine vurdunuz?
(Gülüşmeler) Evet. Malum Beşiktaş’ın tatsız Cola Turka evliliği olunca ben Bozcaada’dan o sinirle bir şey yazdım. Yazıyı Radikal’dekiler çok beğendi ve kullanmak istediler, ama ‘bu yazıyı kullanırsak haftaya da yazacaksın’ diye şart koştular. Açıkçası o yazıdaki hassasiyetim Beşiktaş taraftarlarınca da çok sahiplenilince bir enerji oldu ve motive olarak yazmaya devam ettim. Zaten ‘Ahmet ortaladı, Mustafa vurdu gol oldu’ gibi şeyler yazan çok adam var ve beni beslemez. Bu sayede, cuma, cumartesi ve pazarlarım çok eğlenceli hale geldi. Biraz eğlenmek için yapıyorum yani. Bugüne kadar kendi şarkılarını yazıp söyleyen bir adam oldum, sadece böyle kalmak için çok çaba sarf ettim, hâlâ da ediyorum. Medyayla, müzik kanallarıyla, popüler kültürle mesafem bellidir. Magazinde kullanırlarsa, ertesi hafta düzeltmelerini isterim.
Futbolun ateşten gömlek olduğu ülkemizde yazılarınızın müzisyenlik yönünüzü zedeleyeceğini düşünmediniz mi?
Tabii düşündüm ve oldu da zaten, oluyor. Ama söylediklerim her kimin işine gelmiyorsa, ‘Aman şarkıcıdan spor yazarı mı olur?’ diyorlar. Bazen Beşiktaşlı taraftarlar da bunu söyleyebiliyorlar. Mesela Pascal Nouma’ya ahlaksız dediğim için, onlar da bana ahlaksız dedi. Bir de ‘Neden Aziz Yıldırım hakkında çok yazıyorsun, ya da Yıldırım Demirören hakkında?’ diyorlar. Bir kere ben bu işi çıkar için yapmıyorum ve çok rahatım. Rahatlığın verdiği bir üslupla yazıyorum. Demirören şu anda içeri girse hoş geldiniz der, çay ikram ederim. Korkarım da böyle adamlardan. Futbol dünyasından Feyyaz Uçar dışında tanıdığım futbolcu yok. Keşke Beşiktaş çok iyi olsa da Beşiktaş’ın zaferlerini yazsak, ama olmuyor.
Yani kısaca F.D. aslında futbolla ilişiği olmayan insanlara yazıyor?
Entelektüellik futbolu nedense dışlıyor, basit buluyor. Tabii entelektüellerin futbolla kurduğu köprüde Feridun Düzağaç çok ağdalı ve iddialı bir tanım. Ben ne kadar entelektüelim bilmiyorum ama sonuçta Emre Aköz de son derece entelektüel ve çağdaş bir insandır. Aslında okurlar açıkçası anlıyorlar mı anlamıyorlar mı emin değilim. Çok okunduğumu da düşünmüyorum. Çünkü zaten Radikal’in okur profilinin futbolla mesafesi de belli. Yüksek tirajlı bir gazetede yazamazdım zaten. O zaman rahat bırakılmazdım. Şimdi Aziz Yıldırım’a atıp tutuyoruz, arayan soran yok ne mutlu bana!
Sırf Beşiktaşlılığınız yüzünden müziğinize ilgi duyan ya da futbola ilginizden dolayı müziğinizi bırakanlar var mı?
İkisi de var. ‘Bu adamın Beşiktaşlı olduğunu bilirdim de bu kadar da olduğunu bilmezdim, bundan sonra bütün albümlerini almak lazım’ diyen de oluyor, bir Aziz Yıldırım yazısından sonra ‘Feridun Düzağaç albümlerini boykot edelim’ diye çağrı yapanlar da. Bunlar çok eğlenceli şeyler. Açıkçası bir hanımefendi gelip ‘Bu şarkıları yazan adamın, İnönü Stadı’nda bir fanatik gibi bağırmasını benim mantığım almıyor’ diyorsa da ‘eyvallah’ demekten başka bir şey yapamam.
Albümünüz Beşiktaş mağazalarında satılmaya başlanabilir mi? Gerçi FD kısalttığınızda FB gibi oluyor ama.
(Gülüşmeler) Evet, ucuz atlattık, öyle bir çaba oldu. Kulağıma geldi de. Ama o kadar olacağını sanmıyorum.
Bu iş televizyonda spor yorumculuğuna gider mi? İçinde aşk, sevgilim geçen futbol muhabbeti reyting alır mı? Oldu teklif. Çok erken bana göre. Reyting almaz. (Gülüşmeler) Benim şu anda, Türkiye ligini de takip eden biri olarak, sadece Beşiktaş değil, katlanabildiğim çok az program var. Bütün hafta boyunca sanıyorum 20 saat futbol yayını yapılıyor, ama içinde futbol oyununun taktik ve taktikleri ile ilgili o kadar az şey konuşuluyor ki... Sevmiyorum yani. Ben kendi haline bir gazetede kendi halimde fikirlerimi yazıyorum. Televizyona da çıkarsam fanatiklikleriyle tanınan spor yazarlarına ne söyleniyorsa bana da aynısı söylenir, duymak istemem.
Yazılarınızın başlıklarına bakalım: Alpay’ı da alın artık askere, Sevilla sevil sevilmek gibisi yok, Gel sevgilim bu kaosu tahkimde çözelim, Efkârının hastasıyız, Tiridine bandım tribüne yandım… Müzisyenliğinizden sızan başlıklar bunlar. Peki spor şarkı sözlerinize sızarsa ne olur?
(Gülüyor) Sporun içinde beni şarkı sözü yazma konusunda heyecanlandıran bir dolu deyim var. Mesela kayıp zaman, kart gerektiren sert hareketler, son adam gibi... İsmi ‘ideal 11’ olmaz ama böyle bir şarkı yazabilirim ileride.
Peki bu yazılar sizce neyin eksikliği? Yoksa stadyumda konser vermek için prova mı yapıyorsunuz?
Yok. (Gülüşmeler) Tıpkı şarkılarımdaki gibi olmayanların üzerine yazıyorum ben. Yani kötü olanların, doyurmayanların üzerine yazıyorum. O yüzden tribünde adını bile bilmediğim ve bilmeyeceğim insanlar tarafından seviliyor olması keyif veriyor bana. Bir beklentiyle yazsaydım bu kadar saf ve objektif yazamazdım ve mutlaka başım birileriyle belaya girerdi. Sonuçta bu ülkede Fatih Terim’e, Aziz Yıldırım’a eleştiride bulunmak yürek ister. Ürkme boyutunda değil ama tatsız olurdu.
Son İsviçre maçı için ne diyeceksiniz?
İsviçrelilerin ağır tahrikinin de cezalandırılması şartıyla ben Fatih Terim’in, Şifo Mehmet Özdilek’in, çok olaylara karıştığı iddia edilen; başta Alpay, Emre ve Volkan olmak üzere bir sürü futbolcunun ağır cezalar almasını istiyorum. Öğrendiğim bir şey var: Hakemin kapısı kırılıyor, işte Hamit Altıntop, Alpay, Emre ve Volkan hakeme yöneliyorlar; Serhat ve Fatih Akyel engel oluyor.
Fatih Terim’in gitmesi taraftarı mısınız? O da sizin gibi Adanalı ama?
Yazıda yazdım, ben kötü bir hemşeriyim yani. (Gülüşmeler) Fatih Terim hak mahrumiyeti cezası alırsa zaten uzun bir süre, o başına dert açan onuru gururuyla zaten bırakacaktır.
Beşiktaşlılığın felsefesi ne?
Babamı çok severim, o Beşiktaşlıydı. Daha duygusal, daha içsel unsurlarla açıklanabilir Beşiktaşlılık. FB’deki gibi statü, iktidar, güç, GS’deki gibi centilmenlikle değil. Ben 37 yaşındayım ama o anlamda Süleyman Seba kadar yaşlıyım.
Konserlerin mi, yoksa statların kalabalığını mı tercih edersiniz?
Biri daha çok içimize dokunan bir şey, diğeri daha çok daha çabuk tüketebileceği, anlık keyif.
‘Kale arkalarında da hakem olsun’
Üç korner bir penaltı eder mi?
Eder, etsin. (Gülüşmeler) Yan top çalışmasıyla olur bu. 3 korner 1 penaltı etmiyor da, numaradan sakatlanmaların cezası olmalı.
Futbol afyon mudur, sosyal güvence midir?
İkisi de. Maç, adı olmayan bir sosyal kulüp faaliyetidir. Sosyal güvence, manevi bir şeydir. Maalesef afyondur da.
Doldur/boşalt taktiği her zaman tutar mı?
(Gülüşmeler) Çoğu zaman tutmaz. O bir çaresizliktir zaten, hayatta da öyledir. Rakip doldurulmasını istiyorsa doldurabilirsiniz! Öyle maçlar oluyor. Öyle geçiyor maç ve doldurulan takım kazanıyor.
Derin pas nedir? Futbolun içindeki derin devletle bağlantısı var mıdır?
Eyvah! (Gülüşmeler) Derin pas yetenek ister, ilişki de istermiş.. Anladık.. Derin çok güzel bir laf ama Türkiye’de artık kullanılmasın! Futbolda da zaten “ince pas” demeye falan çalışıyorum ben!
Hakikaten kaleyi görünce vurmak mı lazım?
Evet ya! Bizde çok yok bu.
Bir iki gol yetmez illa beş altı mı atmak gerekiyor? Niye yetmiyor bir iki gol?
O, zamanın Beşiktaş takımına seyircinin bir mütevazı olun çağrısıydı. Çünkü 8, 9, 10 attıkları oluyordu. Zaten en son tepki olsun diye bu nostalji yapıldı.
Futboldaki kayıp zaman geri getirilebilir mi?
Futbolun basketbol gibi oynatılmasını istiyorum. 60 dakika durmadan basketbol gibi oynansın! Kayıp zaman olmasın. Çirkinliklerin sayısı azalır! Kale arkalarına da birer hakem koyalım. Penaltı mı, değil mi görelim. Futbol bu yüzden afyon zaten, çözülmüyor sorunlar.
Futboldaki hareketlerin ne kusuru var?
Bence kusurların üzerine çok gitmemek gerek, azaltmak lazım. Ofsayt da kalksın mesela. Biz mahalle maçlarında öyle yapardık! Beklerdik kale direğinin orada, atardık. Sohbet etsinler kale ağzında, ne olacak! Mesela Beşiktaş’ın kalecisi çok sohbete açık bir kaleci. (Gülüşmeler)
Kimdir sahadaki bu son adam?
Son adam bence, takımın en bilge, en mağrur ve en saygın adamı olsun yani. Çok hızlı olmasına gerek yok. Ağır olsun, oturaklı olsun! (gülüşmeler).
Top yuvarlak, saha düz müdür?
İnşallah öyledir. Top yuvarlak, saha düz ve şartlar eşit olsun. Futbolda adalet yok. Bence bayanların ve entellerin uzak durma sebebi de o.
zaman online
27.11.2005
H. SALİH ZENGİN
Bu sitedeki lavinya.net forum/panolar sayfası bölümü 22 yıl önce yani 2002 yılında kurulmuş, 11 yıl önce 2013 yılında ise aktif kullanımı durmuştur. Güncel/yeni paylaşım yoktur. Yalnızca arşiv/nostalji için yayına açıktır.
Feridun Düzağaç: O kısaca BJK
-
Bozcaada
-
Bugfixed
- Site Admin
- Mesajlar: 2607
- Kayıt: Cuma, Haziran 21, 2002 11:11
- İsim: Murat
- Konum: Giresun
- Yaş: 43
- İletişim:
Evet baya belli etti köşe yazarlığı ile Beşiktaş aşkını kendisi. Ve röpörtajlarla...
Kimileri sırf feridun düzağaç sevgisinden okudu kimisi farklı nedenlerden. Ben ise merak ettim yazılarını ve doğru bulup yazılarını okumaya devam ettim. Şahsi olarak bazı konularda kendisine hak vermesemde.
Kimileri sırf feridun düzağaç sevgisinden okudu kimisi farklı nedenlerden. Ben ise merak ettim yazılarını ve doğru bulup yazılarını okumaya devam ettim. Şahsi olarak bazı konularda kendisine hak vermesemde.
Beklediklerim kalır uçan uçurumlarda..
.Terazinin Hüznü.
.Terazinin Hüznü.
-
andmaiyesi
- Üye
- Mesajlar: 76
- Kayıt: Cuma, Mart 10, 2006 14:42
hseven359 yazdı:polimik yartmak istemem ama..ben bir GS'liyim..hiç değilse FeBeli değil diyorum..
Herşeye muhalefet etmek istemem ama polemik oldu bir kere
...çünkü BÜYÜK FENERBAHÇENİN BÜYÜK TARAFTARI OLMAK HERKESE NASİP OLMAZ VE HERKESTE OLAMAZ ZATEN 
saygısızlık edilmemesini öneririm...Bu arada eşi ölen Deniz Barış' Allah'tan sabır ve başsağlığı diliyorum. 
Bu habere çok canım sıkıldı doğrusu ve bazı kişiler bu gibi durumlara bile duyarlılık göstermiyorlar.çok ilginç... hiç değilse fb li değil öylemi...Fenerbahçenin ne kötülüğünü gördünüz allah aşkına...........herkese saygı duyulmalı bence....f.d.ye de saygı duyarım...ama bunlar geçici şeyler olduğundan fazla takmayada gerek yok diyorum yine de....andmaiyesi yazdı:hseven359 yazdı:polimik yartmak istemem ama..ben bir GS'liyim..hiç değilse FeBeli değil diyorum..
Herşeye muhalefet etmek istemem ama polemik oldu bir kere
arkadaşım şaka olsun diye söyledim ben o lafı..sanki gs-fb rekabetinin farkında değilmiş gibisin....gs liler fb olacağına bjk şampiyon olsun derler..fb liler de gs olacağına bjk şampiyon olsun derler..demek istediğim olay oo.benim Febe'ye de bi saygısılık yaptığım yok..Ayrıca FeBe nin avrupa maçlarında desteklerimde..Gerçi bi kere olsun yüzümüzü güldürmediler o ayrı..Ayrıca GERÇEKLERİ TARİH YAZAR TARİHİ DE GALATASARAY...lafla değil icraatle olur bazı şeyler.
-
bozcaadali
- Üye
- Mesajlar: 479
- Kayıt: Pazar, Kasım 13, 2005 01:56
- İsim: Özlem
- Konum: Yalova