Geldim Bak
geldim bak
eylül'e rağmen
hüzün yumaklarını çözdüm de geldim
arkadaşlarımı arkadaşlığımı
bıraktım yaz akşamlarında
şimdi zavallı
şimdi narince hazır ağlamaklılığa
şimdi sakin senfonili
geldim bak
geldim bak
zencefil kokulu bırakışlarda
hayata böyle umarsızlık kolay değil
gözlerimin sadece ve sadecesi sensin
herşeyin sarımtrak dinlenceli kayboluşu
herşey boş demenin usancı kuşlar hala dallarda
çamurlu bir dereye bakıp düşünmektin anla
anla ispinozların şen vaktidir suskunluğumuz
yanyanaysa dizlerimiz çömelmiş bir zakkumlu ufka
senlik savaşlarındayım anla bıraktım gününü gün etme ölüşlerimi
sırtını dönme üzünçle bana ben senin
umarsızlık hakkınım hayata aşka ve hatta ölüme
belki tamı tamına bir ölüş borçlu olacaksın bana
belki bir temmuz ve ağustosun öğle sonrasına yakınlığını
gölgeleri düşünmenin ve düşlemenin
kullandın umarsızlık hakkını beni sevmemekte
iyi yere ev açtın sevgilim
çamur deryası bir kış özlemli öldüresi aşka açtın kucağını
çocukluğunda kalmış bir yetersizliğe açtın
düşkün zavallı yalnızca düşlemeye vakti olan bir kumrusuzluk bu
o ben:geldim bak
geldim bak
hiç gelmemiş
gelmeyecekmiş gibi
yırtmış gibi işe yaramazlığını mevsimlerin
günbatımının kırmızı pelerini sırtımda
dişlerim kamaşık dudaklarının tadıyla
düşlerim de hala mevsimlerle sevişmenin
karmaşık yorgunluğu
geldim bak
geldim
anladım anlamsızlığı
aşk en yasal iklimsizlik
ama sonuçta yasal
bana hayır yok bakışlarının sıcaklığından
istemem mevsimsiz iki arada bir derede kalmışlığını
göçmen karakterli ara mevsimliliğinle bak bana
dolaşsın her yerime karasızlığın
suçlanayım mahçup düşeyim
bu üşüme senden olsun bu kaçış kararmaya yüz tutmuş
bu eskime tutkusu kılcal
susamak gibi ara bir sokakta yağmurun amansızlığına
geldim bak
geldim bak
anlık değilim artık
seni aştım
gece geceliğini biliyor belki
gündüz gündüzlüğünü
hüküm süren bir benim yalnızlığım
yalnızlığım
evlerde sarı bir hastalıktı ya güncellik
artık herşey aydınlık aynı kitap okur gibi
ben benimim belki de şimdilerin baskınlığında
geldim seni aşarak
geldim şarkısızlığın en güzel öğle vakti şehirliliğine
dükkanlar boş
birahanelerde sırça köşkü abazanlığın
randevularına hep geç kalan bir bahar bakışlılığın sevişkenliği
geldim küçük şehirleri severek
asfalt yollarında markası geçmiş huzur arabaları
kaldırımlarında evlilik düşleri kuran muhacir bakışlı gençkızlar
geldim
turunç akşamlarımızda devrim düşleri kurduğumuz
delikanlıydım delikanlı geldim gelirim
saçları yandan taralı bir yeniden bakış denemesiydi hayat
onunla geldim
küçük şehirleri yakarak
askıya alarak tüm ölüşleri üşengeç acıları tatlıya bağladım
geldim
geldim bak
pervaneler kelebekler tayyare böcekleri
sıcak iklimli bir güney ilinde
avuçlarımızda hala baharkondulu bir köprü
köprülü olmak ne güzel değil mi özlemek aşkım
sen benim özlemek aşkım saçların yeleleri hıçkırıklarımın
geldim
20'liliğimi bıraktım da kondum yüzümü örtüşüne
sen evrensel küskünlüksün çökmüş süresizliğine küstahlığımın
geldim bak
seçerek en seçeneksizliği
kendine bile hayrı yok ışığımızın
şimdilik tüm marifet mevsimlerde sevgilim
aceleye getirilmiş sevişmelere son
susalım artık
yitmişliğimiz konuşsun
gelmemişliğimiz
baharın randevusudur aşmak
kimliksiz bir balkondan izlenen hayatı
geldim bak
geldim
farkında olmayarak
olgunlaştığımızın
çocukça sevişmelere
Kağan İşçen
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Geldim Bak
-
- Takımdan
- Mesajlar: 988
- Kayıt: Cuma, Ağustos 22, 2008 19:59
- İsim: kağan
- Konum: Adana