Orjinal- Alt Yazılı diyorsun albümün için, bunu hangi kaygıyla söyledin? Bunlar gerçek Feridun Düzağaç şarkıları mı demek istiyorsun?
İçinde biraz enteresanlık olsun istedim. Biraz da benim başımdan geçen hikayeler bunlar. Daha önce hiç olmadığı kadar bana ait. Birinci tekil şahıs benim. Son iki albümün arasında yaşadığım süreç aslında.
Alt yazılı durumu biraz beni düşündürüyor. Sanki hayatımızın birçok alanında alt yazı geçiyormuş gibi hissediyorum, öyle değil mi?
Dinleyiciler algılanması zor bir müzik yaptığımı söylüyorlar. Çok uç şeyler yazmadığımı sanıyorum. Ama insanlar çok farklı bakıyor. Beni ilk baştan beri dinleyenler de, adımım duyup tarzımla ilgili ahkam kesenler de böyle düşünüyor. Neyin nasıl anlaşıldığını takip edemiyorum açıkçası, çok ilginç şeyler oluyor. İnsanlar müziği, benim yıllar önce, amatörken dinlediğim gibi dinlemiyorlar artık. Yaftalar yapıştırıp, ikonlar yakıştırarak dinliyorlar.
Bunun nedeni ne olabilir?
Nedeni seksen sonrası uygulanan politika ve bu politikanın sonunda yetişen farklı nesil. Duvarlar örerek, korunmacı savunmacı yetiştiriliyor bu gençler. Reklamlar bile öyle. Bankanın minik kart reklamında, hayat adı verilen vahşi bir kedi ocağı kaynatmış, çocuğu içine atmaya çalışıyor. Hayat böyle bir şey değil ki! Dinleyicinin tercihleri, standartları çok değişti. Evet alt yazı da banim için, hala anlamayanlar varsa buyrun işte; alt yazılı. Aslında biraz sitem de var. Dönemsel olarak yaşadığımız şeylerle ilgili. Çok yoğun bir turne programının ardından albümün Rest of F.D (Feridun’dan geriye kalanlar) olmasının istedim. Kendimi çok yorgun hissettiğim bir dönemdi. Çaktırmadan ufak bir vedaydı o aslında. Depresyon şarkısıyla konser yapmaya başladım ve çok zaman kaybettim aslında. Son ikliyıldır çıktığım turnelerde benim dinleyiciler için ne ifade ettiğim konusunda farklı şeyler hissetmeye başladım. İlk zamanlar bana mektup ve e-mail atanların yüzünde başka bir Feridun varmış gibi geldi bana. Kendimim anlatmaktan yoruldum. Bu albüm aslında bir sadeleşme çabası.
Bazı söyleşilerde depresyon modundan uzaklaştığın, neşeli şarkılara imza attığın ifade edildi, sen de bunu onaylar gibi konuştun. Ama ben hiç öyle algılamadım şarkılarını. Belki sesin, duruşun, bakışın bunu engelliyor. Hani masaya rakı şişesini vurmak gibi bir şey.
Doğru, duruşum engelliyor olabilir. Ama ben depresyondaydım da çıktım meselesi değil bu. Çünkü benim kişisel olarak depresyon sorunum yoktu. Tarımla ilgili depresif bir sound, depresif bir söylem tespitleri yapıldı. Aslında, sadece hayata bakış noktasında kendimde değişiklikler hissediyorum, yaşımın getirdiği bir tavır. Bunda, kızım da çok büyük etken. Depresyondan çıkmışsınız, artık eğleniyorsunuz diyenler sanırım şarkılardaki ritimden, hareketten etkilenip, bu yorumu yapıyorlar. Ama senin söylediğinde beni dinlemenin başka bir yorumu.
F.D adlı şarkında bir anlamda kendinle sevişmeyi öneriyorsun. İşe önce kendini sevmekle başla der gibisin.
F.D sevgiye, koşulsuz sevmeye olan inançsızlığımın şarkısı. Hoş geldin diyorum ama bunları yapabilecek misin diye de soruyorum kendime. Çünkü bugüne kadar bunları yapabileni görmedim. F.D hüzünlü, aynı zamanda da bir yoksunluk şarkısı. Bu şarkıyı dinleyip ticari bulanları şaşkınlıkla karşılıyorum. Bu şarkı üslup açısından benim için dönüm noktası. F.D sadeleşme, bir anlamda kedime eğlenme albümü. Bu şarkının dışında Boş Ders Şarkısı ve Tesadüfler üslup, anlatım ve yazın tarzı anlamında benim ilerideki yönümü gösteriyor.
Aynalara düşkünlüğünü biliyoruz. Orada ne kadar çıplaksın? Kendine bu anlamda bakabiliyor musun?
Bakabildiğimi sanıyorum. Kendini benim kadar deşifre eden başka sanatçı var mı bilmiyorum. Her albümde dinleyen bir çok ipucu bulabilir.
İnsanlar kendi vücutlarına ve ruhlarına yeterli özeni gösterebiliyorlar mı sence?
Ben sadece kendi geçtiğim, soluduğum hayatın yorumunu yapabilirim. O nedenle söylediğim genel bir ifade olarak algılanmasın. Bence bakamıyorlar, sürekli kaçıyorlar. Değer taşıyan, taşımayan şeyleri inceleyerek bunu anlayabiliriz. Müziğin, popüler kültürün hakim olduğu günden bu yana saygınlığının kaybetmesi bu sorunla ilgili diye düşünüyorum.
Şarkılarında kendini de arıyorsun. İnsanın kendini anlaması bir başkasının seni kendinde bulmasıyla paralellik gösterebilir mi? Yoksa bu arayış ya da yalnızlık kişinini kendisiyle halledebileceği bir şey mi?
Sen sorunsalı bu albimde minimalize ettim. Yaşadıklarımın öznesi benim. Yazarken rutine düşünme aynı kıyılarda yürüme riski de var. Söz ettiğim yalnızlığın çok da doğru algılanmadığını düşünüyorum. Yüce kalabalıklar içinde yalnız kalmaktan çok, paylaştığım ve değer verdiğim şeylerin insanlar tarafından algılanması konusunda yalnızlık hissediyorum. Durumsal bir yalnızlık değil benimki.
Alev Alev adlı şarkında “al beni ne yaparsan yap” diyorsun. Bu teslimiyet aşk için mi geçerli? Hayatta nasılsın?
Ulaşılması zor olan aşkları tercih eden bir adam olarak bu şarkıda bu durumdan intikam alıyorum. Ama hayatta böyle değilim. İnisiyatif hep bende olmalı. Güdülebilen, yönlendirilen biri değilim. Belki estetik kaygılarımın çok yukarıda olmasıyla ilgili.
İlk iki albümle son iki albüm arasında çok fark var. Özellikle sesinde bariz bir değişim olmuş. Nasıl oluyor bu?
İlk iki albümde şarkı söylemeyi çok önemsemedim. Biraz ıskaladım. Olduğu haliyle kaldı. Şarkı yazarlığı kimliği daha ön plandaydı. Şarkıcı olma iddiam çok yoktu. Şimdi de yok, ama şarkı söylemeyi, düzenlemeyi bir iş olarak algılıyorum artık.
Hayvan Dergisi