Haldenanlayana...
ben giderken sen kal orda ırmaklardan ayrılan sular dağlara yanaşır.
bu bi ayrım olmalı gökyüzüne karşı böyle düşünüyorum şu an belki edilen
kavgalardan sonra kan akmazdı. başka bi şey söylemeyeli çok zaman
oldu. İnsan ne düşündüğünü, durmadan bilemez. belki trenler bundan
çocukluğumuzda kaldı
insan en çok gecelere yaslanır. gizli okunan mektuplar gibi. birileri bilir
açık
gezen sokakları. gerisi geceye kalmış. yalanlar unutulur bu saatlerde çünkü
başka şeyler ilgilendirir insan bi kendiyle baş edemez boya kokan odalarda
daha düne kadar önemi olmayan ne varsa tek tek karanlıkta
bazen düne ne savunduğunu bilmez insan. ağaçlar da bilmez şu anda dışarda
karanlık, kalan herkes de. konuşurken de yürümüşüzdür. arayıp bulamadığımız
çocuklarımız olur. giyinmeyle geçer kızların parmak uçları tenimizden. öylesi
geceleri
çok yaşadım... yaşamak biraz da alışkanlık gibi. saksıdaki çiçeğe diyorum
fazla mı su
koydum ne bu gün;
fazla su içinde de ölürmüş çiçekler
sokak lambalarının aydınlattığı sokaklar
bu bi ayrım olmalı gökyüzüne karşı böyle düşünüyorum şu an belki edilen
kavgalardan sonra kan akmazdı. başka bi şey söylemeyeli çok zaman
oldu. İnsan ne düşündüğünü, durmadan bilemez. belki trenler bundan
çocukluğumuzda kaldı
insan en çok gecelere yaslanır. gizli okunan mektuplar gibi. birileri bilir
açık
gezen sokakları. gerisi geceye kalmış. yalanlar unutulur bu saatlerde çünkü
başka şeyler ilgilendirir insan bi kendiyle baş edemez boya kokan odalarda
daha düne kadar önemi olmayan ne varsa tek tek karanlıkta
bazen düne ne savunduğunu bilmez insan. ağaçlar da bilmez şu anda dışarda
karanlık, kalan herkes de. konuşurken de yürümüşüzdür. arayıp bulamadığımız
çocuklarımız olur. giyinmeyle geçer kızların parmak uçları tenimizden. öylesi
geceleri
çok yaşadım... yaşamak biraz da alışkanlık gibi. saksıdaki çiçeğe diyorum
fazla mı su
koydum ne bu gün;
fazla su içinde de ölürmüş çiçekler
sokak lambalarının aydınlattığı sokaklar
Çocuğun biri, babasının tabutu önünde ağlamakta, başına vurmaktaydı. “ Baba, seni nereye götürüyorlar? Nihayet seni toprağın altına yatıracaklar. Öyle bir dar, öyle bir elemli eve götürüyorlar ki orada ne halı var, ne hasır. Ne geceleyin bir ışık var, ne gündüzün bir dilim ekmek. Ne yemek kokusu var, ne yiyecekten eser. Ne mamur bir kapı var, ne damın da bir yol, ne de sığınılacak bir komşu! Halkın öptüğü cismin o elemli yurda nasıl gidecek? Amansız bir ev, dar bir yer orada ne bet kalır ne beniz” demekte. Bu suretle o evin vasıflarını sayıp gözlerinden kanlı yaşlar saçmaktaydı. Cuha babasına dedi ki: “ Babacığım, vallahi bu adamı bizim eve götürüyorlar.” Babası , Cuha’ya “ Ahmak olma” dedi. Cuha, “ Baba, şu nişaneleri dinle. Birer ,birer saydığı bu nişanelerin hepsi, şeksiz şüphesiz bizim evin nişaneleri. Ne hasır var, ne ışık var, ne yemek. Ne kapısı mamur, ne içi, ne damı!” Halkta da bu suretle kendilerine ait yüzlerce alamet olduğu halde azgınlar, bu nişaneleri görmezler. Kibriya güneşinin şuanından mahrum ve ışıksız olan gönül evi, Yahudilerin canı gibi dar ve karanlıktır; muhabbet ihsan eden Tanrının zevkinden mahrumdur. Ne güneşin o gönüle ışığı parlar, ne o gönlün sahası genişler, ne kapısı açılır. Sana böyle bir gönülden mezar yeğdir. Gönül mezarından çık artık! Ey şuh ve neşeli can, dirisin, diri oğlusun. Bu dar gönül mezarında nefesin daralmıyor mu? Sen vaktin Yusuf’un, gökyüzünün güneşi. Bu çölden bu zindandan çık yüzünü göster! Yunus balığın karnında pişti. Yunus Peygamber, bu beladan ancak tespihle kurtuldu. Balık karnında tespih etmeseydi kıyamete kadar o hapiste, o zindan da kalırdı. Yunus balıktan Tanrıyı tespih ederek halas oldu. Tespih nedir? Elest gününün nişanesi. Eğer can tespihini unutursan şu balıkların tespihini dinle. Tanrıyı gören Tanrıya mensuptur, o denizi gören, o balıktır. Bu cihan denizdir, ten balık, ruh da sabah nurundan mahcup Yunus. Yunus Tanrıya tespih ettiği için balıktan kurtuldu, yoksa hazmolur, yok olup giderdi. Bu deniz can balıklarıyla dopdoludur. Sen görmüyorsun amam etrafında uçuşup duruyorlar. O balıklar, sana kendilerini çarpmaktalar. Gözünü aç da apaçık gör. Balıkları görmüyorsan bile bari kulağın, tespihlerini duysan. Sabretmek, canın tespihleridir. Sabret asıl doğru tespih odur. O derecede hiçbir tespih yoktur. Sabret, asıl doğru tespih odur. O derecede hiçbir tespih yoktur. Sabret, “ Sabır, sıkıntının, darlığın anahtarıdır.” Sabır sırat köprüsüne benzer, cennetse öbür tarafta, her güzelin bir çirkin lalası vardır. Kırılan sırça gönüllü, sen sabrın zevkini ne bilirsin? Hele o Çikil güzeline ulaşmak için çekilen sabrın lezzetini! Savaş zevki, kudret ve kuvvetli ere göredir, karı tabiatlı adamsa ancak zekerden zevk alır. Zekerden başka ne dini vardır. Ne zikri; o düşünce , o adamı ta aşağılık yere kadar çekip götürür. Gökyüzüne bile çıksa korkma ondan. Çünkü sesi yukarılardan gelse bile atını aşağıya doğru sürüp durur.! Yoksulların alemlerinden korkulur mu? O alemler lokma elde etmek için bir yoldur. Bir iri adam bir oğlanı ele geçirdi. Bu adam bana kast eder diye çocuğun yüzü sarardı. Adam dedi ki “ güzelim, emin ol. Sen benim üstüme bineceksin. Ben korkunç görünsem de aldırış etme, bil ki ben bir ibneyim. Deveye biner gibi bin üstüme, sür” İnsanların suretleriyle manaları da böyledir. Dışardan adam görünürler, içerden melül Şeytan! Ey Ad gibi ip iri adam, sen rüzgarın tesiriyle dalın vurduğu davula benziyorsun. Tilki hava ile dolu tulum gibi bir davul yüzünden avını yele verdi. Davulda bir can olmadığını, içinin hava dolu olduğunu görünce dedi ki: “ Domuz bile şu bomboş tulumdan yeğ!” davul sesinden tilkiler korkar, fakat akıllı kişi onu öyle döver ki deme gitsin!
Güzelliğin on par'etmez
Şu bendeki aşk olmasa
Eğlenecek yer bulaman
Gönlümdeki köşk olmasa
Tâbirin sığmaz kaleme
Derdin dermândır yâreme
İsmin yayılmaz âleme
Âşıklarda meşk olmasa
Kim okurdu kim yazardı
Bu düğümü kim çözerdi
Koyun kurt ile gezerdi
Fikir başka başk'olmasa
Güzel yüzün görülmezdi
Bu şak bende dirilmezdi
Güle kıymet verilmezdi
Âşık ve maşuk olmasa
Senden aldım bu feryâdı
Bu imiş dünyanın tadı
Anılmazdı Veysel adı
O sana âşık olmasa
Şu bendeki aşk olmasa
Eğlenecek yer bulaman
Gönlümdeki köşk olmasa
Tâbirin sığmaz kaleme
Derdin dermândır yâreme
İsmin yayılmaz âleme
Âşıklarda meşk olmasa
Kim okurdu kim yazardı
Bu düğümü kim çözerdi
Koyun kurt ile gezerdi
Fikir başka başk'olmasa
Güzel yüzün görülmezdi
Bu şak bende dirilmezdi
Güle kıymet verilmezdi
Âşık ve maşuk olmasa
Senden aldım bu feryâdı
Bu imiş dünyanın tadı
Anılmazdı Veysel adı
O sana âşık olmasa
Gönlüm düştü bir sevdaya gel gör beni aşk neyledi
Başımı verdim kavgaya gel gör beni aşk neyledi
Ben yürürüm yana yana aşk boyadı beni kana
Ne âkilem ne divâne gel gör beni aşk neyledi
Ben yürürüm ilden ile dost sorarım dilden dile
Gurbette hâlim kim bile gel gör beni aşk neyledi
Benzim sarı gözlerim yaş bağrım pâre yüreğim baş
Hâlim bilen dertli kardaş gel gör beni aşk neyledi
Gurbet ilinde yürürüm dostu düşümde görürüm
Uyanıp Mecnûn olurum gel gör beni aşk neyledi
Gâh tozarım yerler gibi gâh eserim yeller gibi
Gâh çağlarım seller gibi gel gör beni aşk neyledi
Akar sulayın çağlarım dertli ciğerim dağlarım
Şeyhim anuban ağlarım gel gör beni aşk neyledi
Ya elim al kaldır beni ya vaslına erdir beni
Çok ağlattın güldür beni gel gör beni aşk neyledi
Ben Yûnus-ı bî-çâreyim başdan ayağa yareyim
Dost ilinde avareyim gel gör beni aşk neyledi
Başımı verdim kavgaya gel gör beni aşk neyledi
Ben yürürüm yana yana aşk boyadı beni kana
Ne âkilem ne divâne gel gör beni aşk neyledi
Ben yürürüm ilden ile dost sorarım dilden dile
Gurbette hâlim kim bile gel gör beni aşk neyledi
Benzim sarı gözlerim yaş bağrım pâre yüreğim baş
Hâlim bilen dertli kardaş gel gör beni aşk neyledi
Gurbet ilinde yürürüm dostu düşümde görürüm
Uyanıp Mecnûn olurum gel gör beni aşk neyledi
Gâh tozarım yerler gibi gâh eserim yeller gibi
Gâh çağlarım seller gibi gel gör beni aşk neyledi
Akar sulayın çağlarım dertli ciğerim dağlarım
Şeyhim anuban ağlarım gel gör beni aşk neyledi
Ya elim al kaldır beni ya vaslına erdir beni
Çok ağlattın güldür beni gel gör beni aşk neyledi
Ben Yûnus-ı bî-çâreyim başdan ayağa yareyim
Dost ilinde avareyim gel gör beni aşk neyledi
Sokaktayim, kimsesiz bir sokak ortasinda
Yuruyorum, arkama bakmadan yuruyorum
Yolumun karanliga karisan noktasinda
Sanki beni bekleyen bir hayal goruyorum.
Kara gozler kul rengi bulutlarla kapanik;
Evlerin bacasini kolluyor yildirimlar.
Bu gece yarisinda iki kisi uyanik:
Biri benim, biri de uzayan kaldirimlar
Icimde damla damla bir korku birikiyor;
Saniyorum her sokak basini kesmis devler,
Simsiyah comlarini uzerime dikiyor
Gozleri cikarilmis bir ama gibi evler
Kaldırımlar, istirap cekenlerin annesi
Kaldırımlar, icimde yasamis bir insandir.
Kaldırımlar, duyulur ses kesilince sesi,
Kaldırımlar, icimde uzayan bir lisandir.
Bana dusmez can vermek yumusak bir kucakta,
Ben bu kaldirimlarin emzirdigi cocugum.
Aman sabah olmasin bu karanlik sokakta,
Bu karanlik sokakta bitmesin yolculugum
Ben gideyim yol gitsin, ben gideyim yol gitsin;
Iki yanimdan aksin bir sel gibi fenerler.
Tak, tak, ayak sesimi ac kopekler isitsin;
Yolumda bir tak olsun zulmetten tas kemerler.
Ne isikta gezeyim, ne goze goruneyim;
Gunduzler size kalsin, verin karanliklari.
Islak bir yorgan gibi iyice buruneyim,
Ortun, ustume ortun serin karanliklari.
Yuruyorum, arkama bakmadan yuruyorum
Yolumun karanliga karisan noktasinda
Sanki beni bekleyen bir hayal goruyorum.
Kara gozler kul rengi bulutlarla kapanik;
Evlerin bacasini kolluyor yildirimlar.
Bu gece yarisinda iki kisi uyanik:
Biri benim, biri de uzayan kaldirimlar
Icimde damla damla bir korku birikiyor;
Saniyorum her sokak basini kesmis devler,
Simsiyah comlarini uzerime dikiyor
Gozleri cikarilmis bir ama gibi evler
Kaldırımlar, istirap cekenlerin annesi
Kaldırımlar, icimde yasamis bir insandir.
Kaldırımlar, duyulur ses kesilince sesi,
Kaldırımlar, icimde uzayan bir lisandir.
Bana dusmez can vermek yumusak bir kucakta,
Ben bu kaldirimlarin emzirdigi cocugum.
Aman sabah olmasin bu karanlik sokakta,
Bu karanlik sokakta bitmesin yolculugum
Ben gideyim yol gitsin, ben gideyim yol gitsin;
Iki yanimdan aksin bir sel gibi fenerler.
Tak, tak, ayak sesimi ac kopekler isitsin;
Yolumda bir tak olsun zulmetten tas kemerler.
Ne isikta gezeyim, ne goze goruneyim;
Gunduzler size kalsin, verin karanliklari.
Islak bir yorgan gibi iyice buruneyim,
Ortun, ustume ortun serin karanliklari.
Bilmem artık bilmek sadece zorlaştırıyor nefes almamı,bu kadar hüzünbaz gelmeseydi seni sevmek herhalde semaya atılan bir çığlık olurdum...
futursuzca ve bilinçsizce...
evrenin ortasında sen olsan ne olurdu?
bu kadarı fazla mı olurdu...
aşkın fazlası olur muydu yada muhabbetin...
bu iş için bir yerleri yaksalardı yada yıksalarda hani adına aşk dedikleri :eğer aşk yakmaksa kendinden başkasını...
futursuzca ve bilinçsizce...
evrenin ortasında sen olsan ne olurdu?
bu kadarı fazla mı olurdu...
aşkın fazlası olur muydu yada muhabbetin...
bu iş için bir yerleri yaksalardı yada yıksalarda hani adına aşk dedikleri :eğer aşk yakmaksa kendinden başkasını...
Bir anlık kanıksamalar içinde
öldüğümü zannettim
ölüm bildiğim gibi hala cahiliyim
ızdırapları ilmik ilmik üstüne örüyorum
bir sanatçı edasıyla
kuılaklarım zor duyor bu sessizliği
inleyen, bir yanımı tutan
bu ölümsüz şarkı
huzurum üstüne söylenen
sabahlara kadar süren
bir kavganın ezanla bitmesi
ölüm sarhoşlugunda
merhamete uzanan lütüfkar bir tebessüm
o sensin
öldüğümü zannettim
ölüm bildiğim gibi hala cahiliyim
ızdırapları ilmik ilmik üstüne örüyorum
bir sanatçı edasıyla
kuılaklarım zor duyor bu sessizliği
inleyen, bir yanımı tutan
bu ölümsüz şarkı
huzurum üstüne söylenen
sabahlara kadar süren
bir kavganın ezanla bitmesi
ölüm sarhoşlugunda
merhamete uzanan lütüfkar bir tebessüm
o sensin
ölümü hep merak etmişimdir...
bir inancın gölgesinde;serinlik vaktinde ateşten kaçarken
yine bir başka ateşe doğru...
Sellerinde yokluğun savurduğu kuraklıklar
bir ele tutunmak için
ağlayan yetim bir gözde yaş olma çabası
aşıkların ateşine ...
bilmem aslında bu kelimeyi...
her daim acıtır bir taraflarımı
haykırırken kendime kendimi...
yetinmiyorum gözyaşlarıyla aşıkların...
intikam sarmış etrafımı,bende onu
sarmalamış ruhumu derinlerime doğru
bir hayal vakti durdugumda?
diniyor ateşim ellerinde...
hiç öpmediğim yada öpemediğim..
bileydim layık olmadığımı ,yürümüydüm yolarında
ayyüzlüm...
bir inancın gölgesinde;serinlik vaktinde ateşten kaçarken
yine bir başka ateşe doğru...
Sellerinde yokluğun savurduğu kuraklıklar
bir ele tutunmak için
ağlayan yetim bir gözde yaş olma çabası
aşıkların ateşine ...
bilmem aslında bu kelimeyi...
her daim acıtır bir taraflarımı
haykırırken kendime kendimi...
yetinmiyorum gözyaşlarıyla aşıkların...
intikam sarmış etrafımı,bende onu
sarmalamış ruhumu derinlerime doğru
bir hayal vakti durdugumda?
diniyor ateşim ellerinde...
hiç öpmediğim yada öpemediğim..
bileydim layık olmadığımı ,yürümüydüm yolarında
ayyüzlüm...
bir elinde, nerden geldiği belli olmayan bir mermi parçası
mermide sevdiklerinin resmi...
annesinin neden ayaklarının dibinde ufka baktıgını bilmeden ...
Çığırtkanlık arefesinde bir bilimsel ütopya...
bombaların gölgesinde,ve elinde mermisiyle
varlığa muhabbet gazeli okuyan binlerce ıraklı çocuklardan birinin portresi...
mermide sevdiklerinin resmi...
annesinin neden ayaklarının dibinde ufka baktıgını bilmeden ...
Çığırtkanlık arefesinde bir bilimsel ütopya...
bombaların gölgesinde,ve elinde mermisiyle
varlığa muhabbet gazeli okuyan binlerce ıraklı çocuklardan birinin portresi...