HAYATTAN ANLADIKLARIM
HAYATTAN ANLADIKLARIM
Sevgili Arkadaşlarım,
Sevgi öyle bir şey ki elde edildiği zaman bir basitliği zaten insana sunuyor.Bir erkeğin veya bir kızın elini tuttuğunuzda,gözlerine baktığınızda sevginin aslında ne kadar da basit şeylerden ibaret olduğunu anlıyorsunuz.
Sonra bir diğer önemli nokta da,sevginin,insanların sahip olduğu niteliklerin göreceliği.Iyi,kötü,güzel,çirkin,mutluluk,keder gibi bu kavramların göreceliği.Ayrıca insanların salt olarak ,tek başına ,herşeyden soyutlanmış birtakım duyguları yaşayamaması.Mesela insanlar önce kendilerini eğlendirmeliler ki başkalarını mutlu etsinler denmiş bir yazıda.Aslında önce insan,ruhunu geliştirmeli denmeliydi.Çünkü insan öyle bir varlık ki sürekli koşullardan etkileniyor.Ve yıllar önce taptığınız bir adamdan bir bakıyorsunuz ki seneler sonra nefret edebiliyorsunuz.Peki insan ruhunu bu kadar etkileyen nedir?Tabii ki, içinde bulunulan ve sürekli devinim içinde olan koşullar.Duygular hiçbir zaman durağan değil,o halde yaşamı da bu devinim içinde düşünmeli ve kalıplarla anlatmamalıyız.Çünkü kalıplar durağandır,zamana ayak uyduramaz.
Aslında bence insanoğlu,yaşamı sorgularken,doğaya bakmalı.Doğaya baktığımızda hep negatif ile pozitifin bir arada olduğunu görüyoruz.Tırtıl ağacın yapraklarını yiyip,ağaca zarar verdiğinde,diğer yandan toprağa gübre sağlıyor ve bu da ağaçları besliyor.Bundan çıkardığımız bir sonuç var ki o da,canlıların kendi içlerinde barındırmış oldukları negatif ve pozitif birtakım nitelikler.Insanoğluna baktığımızda öyle bir varlık ki,bedeni çok kolay birtakım hastalıklardan etkileniyor ama Tanrı,ona öyle bir akıl vermiş ki bu rahatsızlığı beyniyle dahi giderebiliyor.Örneğin kanser hastaları.Buradan da bir şey anlıyoruz ki insanlara Tanrı beyin denilen büyük gücü vermiş.Ama ya hayvanlar,onları ele aldığımızda hayvanlar büyük bir çemberdeler.İnsanlar da öyle.Bu çemberi düzen olarak düşünelim.Aramızda tek fark, düzen denilen bu çemberin bizim farkında oluşumuz, hayvanların ise farkında olmayışı.
Sevgi kavramı aslında çok basit.Anlatmaya aslında gerek yok sadece yaşanılması gereken bir kavram,hepsi bu.Tabii ki çıkar olacak,Nietzsche'nin dediği gibi sevilmek,sevmek hepsinde çıkar vardır.Çıkar nedir yarar elde etme.Alkolik bir koca düşünün her gün karısını dövüyor ama karısı,kocamı seviyorum diyor.Demek başkalarının fark etmediği bir çıkarı var mutlaka.Kadınlık ve erkeklik duygularını tatmin etme,bir anlamda karı kocalık dediğimiz.Karı koca arasında bile çıkar var.Ama yapmamız gereken tek şey var, bu çıkarları kabul edip,hayatın koşullarını birlikte yaşayıp,bu anları iyi kötü birlikte,birlik içinde değerlendirebilmemiz.Ve global olarak düşünmemiz ve bu düşünce tarzına kendimizi hazırlamamız.Örneğin ilerde dünyanın başka bir yerinde,farklı koşullarda da yaşayabilirim deyip,kendimizi buna hazırlamamız.Hiçbir zaman ben memurum kahretsin memur olarak kalacağım dememeliyiz.Yeniliklere açılıp,kalıpsal düşünceden mümkün olduğunca uzaklaşmamız ve takıntılarımızdan kurtulmalıyız.Aslında ne kadar da takıntılıyız toplum olarak.Yıllarca din üzerinde durduk ya da büyük aşk olarak benimsediğimiz aşkları yıllarca benimsemeye devam ettik.Aşık olduğumuz kişi bizi sildi ama biz silemedik.Işte takılmamalıyız,o sildiyse,biz de silmeliyiz ve kendimizi yeni koşullara bırakmalıyız.Hiçbir zaman hayatımın erkeğiydi,kadınıydı deyip de kendimizi üzmemeliyiz.Olmadı deyip bitirmeliyiz.Işte,ben bunu yapamayan bir insandım,oldukça takıntılı olduğumu farkettim.Hem bedenen hem de ruhen.Kendimi teşhis ettiğimde bunun hayatım üzerinde oluşturduğu büyük zararı farkettim ve bu yüzden diyorum ki siz de bunu kendi içinizde sorgulayın ve en kısa zamanda takıntılarınızı yok etmeye bakın.
Lütfen siz de görüşlerinizi belirtiniz.Sevgilerimle.
Sevgi öyle bir şey ki elde edildiği zaman bir basitliği zaten insana sunuyor.Bir erkeğin veya bir kızın elini tuttuğunuzda,gözlerine baktığınızda sevginin aslında ne kadar da basit şeylerden ibaret olduğunu anlıyorsunuz.
Sonra bir diğer önemli nokta da,sevginin,insanların sahip olduğu niteliklerin göreceliği.Iyi,kötü,güzel,çirkin,mutluluk,keder gibi bu kavramların göreceliği.Ayrıca insanların salt olarak ,tek başına ,herşeyden soyutlanmış birtakım duyguları yaşayamaması.Mesela insanlar önce kendilerini eğlendirmeliler ki başkalarını mutlu etsinler denmiş bir yazıda.Aslında önce insan,ruhunu geliştirmeli denmeliydi.Çünkü insan öyle bir varlık ki sürekli koşullardan etkileniyor.Ve yıllar önce taptığınız bir adamdan bir bakıyorsunuz ki seneler sonra nefret edebiliyorsunuz.Peki insan ruhunu bu kadar etkileyen nedir?Tabii ki, içinde bulunulan ve sürekli devinim içinde olan koşullar.Duygular hiçbir zaman durağan değil,o halde yaşamı da bu devinim içinde düşünmeli ve kalıplarla anlatmamalıyız.Çünkü kalıplar durağandır,zamana ayak uyduramaz.
Aslında bence insanoğlu,yaşamı sorgularken,doğaya bakmalı.Doğaya baktığımızda hep negatif ile pozitifin bir arada olduğunu görüyoruz.Tırtıl ağacın yapraklarını yiyip,ağaca zarar verdiğinde,diğer yandan toprağa gübre sağlıyor ve bu da ağaçları besliyor.Bundan çıkardığımız bir sonuç var ki o da,canlıların kendi içlerinde barındırmış oldukları negatif ve pozitif birtakım nitelikler.Insanoğluna baktığımızda öyle bir varlık ki,bedeni çok kolay birtakım hastalıklardan etkileniyor ama Tanrı,ona öyle bir akıl vermiş ki bu rahatsızlığı beyniyle dahi giderebiliyor.Örneğin kanser hastaları.Buradan da bir şey anlıyoruz ki insanlara Tanrı beyin denilen büyük gücü vermiş.Ama ya hayvanlar,onları ele aldığımızda hayvanlar büyük bir çemberdeler.İnsanlar da öyle.Bu çemberi düzen olarak düşünelim.Aramızda tek fark, düzen denilen bu çemberin bizim farkında oluşumuz, hayvanların ise farkında olmayışı.
Sevgi kavramı aslında çok basit.Anlatmaya aslında gerek yok sadece yaşanılması gereken bir kavram,hepsi bu.Tabii ki çıkar olacak,Nietzsche'nin dediği gibi sevilmek,sevmek hepsinde çıkar vardır.Çıkar nedir yarar elde etme.Alkolik bir koca düşünün her gün karısını dövüyor ama karısı,kocamı seviyorum diyor.Demek başkalarının fark etmediği bir çıkarı var mutlaka.Kadınlık ve erkeklik duygularını tatmin etme,bir anlamda karı kocalık dediğimiz.Karı koca arasında bile çıkar var.Ama yapmamız gereken tek şey var, bu çıkarları kabul edip,hayatın koşullarını birlikte yaşayıp,bu anları iyi kötü birlikte,birlik içinde değerlendirebilmemiz.Ve global olarak düşünmemiz ve bu düşünce tarzına kendimizi hazırlamamız.Örneğin ilerde dünyanın başka bir yerinde,farklı koşullarda da yaşayabilirim deyip,kendimizi buna hazırlamamız.Hiçbir zaman ben memurum kahretsin memur olarak kalacağım dememeliyiz.Yeniliklere açılıp,kalıpsal düşünceden mümkün olduğunca uzaklaşmamız ve takıntılarımızdan kurtulmalıyız.Aslında ne kadar da takıntılıyız toplum olarak.Yıllarca din üzerinde durduk ya da büyük aşk olarak benimsediğimiz aşkları yıllarca benimsemeye devam ettik.Aşık olduğumuz kişi bizi sildi ama biz silemedik.Işte takılmamalıyız,o sildiyse,biz de silmeliyiz ve kendimizi yeni koşullara bırakmalıyız.Hiçbir zaman hayatımın erkeğiydi,kadınıydı deyip de kendimizi üzmemeliyiz.Olmadı deyip bitirmeliyiz.Işte,ben bunu yapamayan bir insandım,oldukça takıntılı olduğumu farkettim.Hem bedenen hem de ruhen.Kendimi teşhis ettiğimde bunun hayatım üzerinde oluşturduğu büyük zararı farkettim ve bu yüzden diyorum ki siz de bunu kendi içinizde sorgulayın ve en kısa zamanda takıntılarınızı yok etmeye bakın.
Lütfen siz de görüşlerinizi belirtiniz.Sevgilerimle.
-
- Admin
- Mesajlar: 786
- Kayıt: Pazar, Eylül 18, 2005 22:22
- İsim: Serkan
- Konum: İstanbul
Aşk, sevgi, karşılıklı çıkarlar, karı kocalık ve tüm bunların çerçevesinde kısır bir döngü. İnsanlığın var oluşundan bu yana çözülememiş ve asla çözülemeyecek kompleks bir fenomen. Takıntılarınızdan vazgeçmeliyiz evet, ama genlerimizle taşınan ve beynimizin, bütün bedenimizin ve ruhumuzun en ücra köşelerinde yuvalanmış bu takıntıları arayıp bulmak, bulsak bile onları yerlerinden söküp atmak çok güç bir iş olmalı. Kolay olduğunu, bunlardan düşünme yöntemiyle kurtulabildiğini söylemişsin. O derinliklerden söküp aldığımız her şey geriye kocaman bir yara bırakır. Unuttuğumuzu sandığımız şey içten içe kanamaya devam eder ve beklemediğimiz bir anda karşımıza çıkıverir. İnsan olarak bu bilince sahibiz ve o en derinlerimize atılmış olan tohumları yok edemiyoruz. Unutamamak bundan ibaret. Sanırım unutmak için Ahmet Telli'nin bir şiirindeki gibi "jiletle kazımalıyız" onları.
Yetmiş ki gündür bir dolapta kilitliyim. Yalnızca
anahtar deliğinden hava giriyor ve ölü bir ışık sı-
zıyor içeri. Yalnızlık hiç de tanrısal değil, gör-
kemli değil. O yalnızca geçmişle gelecek, ölümle
yaşam arasında kocaman bir karanlık nokta. Geç-
mişi ve geleceği olmayan, ölümle yaşam arasında
irinli bir leke yalnızlık denilen. Şimdi ne varsa,
anahtar deliğinden sızan havayla ışıkta... (Farkına
varsalar, kapatırlar mıydı onu da?) Bütün belle-
ğimdekileri yokettim. Elektrikli bir aygıtla yaktım,
jiletle kazıdım. Çığlıkların aralığından uçurdum
hepsini, kül edip savurdum.
Adımdan gayrısını bilmiyorum.
(Ahmet Telli, Su Çürüdü)
Yetmiş ki gündür bir dolapta kilitliyim. Yalnızca
anahtar deliğinden hava giriyor ve ölü bir ışık sı-
zıyor içeri. Yalnızlık hiç de tanrısal değil, gör-
kemli değil. O yalnızca geçmişle gelecek, ölümle
yaşam arasında kocaman bir karanlık nokta. Geç-
mişi ve geleceği olmayan, ölümle yaşam arasında
irinli bir leke yalnızlık denilen. Şimdi ne varsa,
anahtar deliğinden sızan havayla ışıkta... (Farkına
varsalar, kapatırlar mıydı onu da?) Bütün belle-
ğimdekileri yokettim. Elektrikli bir aygıtla yaktım,
jiletle kazıdım. Çığlıkların aralığından uçurdum
hepsini, kül edip savurdum.
Adımdan gayrısını bilmiyorum.
(Ahmet Telli, Su Çürüdü)
-
- Kıdemli üye
- Mesajlar: 1044
- Kayıt: Salı, Kasım 8, 2005 21:46
- İsim: Mehtap
- Konum: Ankara
hayattan...
artık anlamsızlığımı anladım, bu sabahta kendimden ve hayattan çok uzak bi iklimde uyandım... üzgünüm:((
sevmek sevilmek insanların doğası gereği değilmidir?Sadece katlanabilmek gerekir;eğer çekemezsen gülün nazını,ne dikene dokun ,ne gülü incit;diyor bir türkümüz.Sen çekeceksin o nazı sevdiğin çekmeyecek derken ayrılıklar derken gözyaşları,bunalmalar,bunalımlar ama bir an ayılıp baktığımızda kendimize görürüzki yaşadığımız güzelliklerde olmuş.Güzellikleri nasıl severek kabul ediyorsak ayrılıklarıda öylece kabul edebilmeliyiz derim ben ayrılığı hala yaşayan bir insan olarak
-
- Admin
- Mesajlar: 2107
- Kayıt: Perşembe, Haziran 3, 2004 21:31
- İsim: Ersin
- Konum: Giresun