İBRAHİM SADRİ ve ŞİİRLERİ

Kültür-Sanat yazılar, makaleler, incelemeler, kültür sanat haberleri..
Kullanıcı avatarı
SERAPben
Takımdan
Takımdan
Mesajlar: 1754
Kayıt: Salı, Şubat 12, 2008 17:06
İsim: SERAP
Konum: Trabzon

İBRAHİM SADRİ ve ŞİİRLERİ

Mesaj gönderen SERAPben »

NAN GİBİ

Ve gözlerin gelir geçer içimden
Su içerken sen sokulurken akşam kızıllığına
Ekmeği bölerken
Yalnızsam, yıllar nasıl geçmişse aradan
Unutmak kolay sanmışsa şarkılar
Şiirler yalan yazmışsa ayrılığı
Kör olsun sözlerim, unuttuysam adını
An gibi aklımdasın

Gelir geçer gemiler
Belki sende geçersin diye
Bir kumru konar her sabah pencereye
Bir miladı taşır gece bir yıldız
Soğuk olur, üşürsün ya adamakıllı
Hani sarılırsın kendine
Hani aklın karışır
Bu bir divaneliktir gönül ah'a alışır
Ömrüm bitse ne çıkar
Can gibi aklımdasın

Gündür bu geçer gider
Belki bir şey kalmaz sanırsın
Yani bir sabah uyandığında
Ne hayatın tortusu, ne kokusu alışmışlığın
Her şey başka olacaktır
Başka bir otobüs, başka bir gazete
Resimlerden silinecek yüzün belki de ne adın ne sanın
Bir şafak vakti açınca gözlerini
Bir merhabayla
Yeniden kurulacak dünya
Ve sen her şafak
Nan gibi aklımdasın

Bazen bir şey geçer içinden insanın
En ücra yerlerinden cesaret gibi bir şey
Ne olacak işte kömür yanmıyorsa eskisi kadar güzel
Fasulyenin tadı yoksa
Şarkılar yakmıyorsa içini
Sadri Alışık öyle güzel ağlamıyorsa
Aşık olmayı beceremiyorsa İzzet Günay
Mahallenin en güzel kızına
Denizin tuzu
Yalnızlığın bahanesi yoksa
Bir bıcak saplanınca yüreğinin tam ortasına
Zannetme ki ölmek zor
Ölmek kolay kolay da
Kan gibi aklımdasın

Bu da geçer
Her sabah kanayacak değil ya
Bakarsın taze ekmek çıkarır köşedeki fırın
Biraz da helvası bizim bakkalın
Senden ayırdığım üç beş zeytin
Otururum sofraya
Her lokmada geçer acısı belki bırakılmışlığın
Bende unuturum nasıl unutulursa sana susuzluğum
Ve nasıl becerdiysem kahrolmayı
Öyle unuturum
Ekmek gibi nan gibi aklımdasın

Ve gözlerin gelir geçer içimden
Su içerken sen sokulurken akşam kızıllığına
Ekmeği bölerken
Yalnızsam, yıllar nasıl geçmişse aradan
Unutmak kolay sanmışsa şarkılar
Şiirler yalan yazmışsa ayrılığı
Kör olsun sözlerim, unuttuysam adını
An gibi aklımdasın
An gibi aklımdasın
Aklımdasın...
antisosyal
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 13
Kayıt: Çarşamba, Temmuz 30, 2008 11:34
İsim: cem
Konum: İstanbul

Re: İBRAHİM SADRİ ve ŞİİRLERİ

Mesaj gönderen antisosyal »

çözemediğim bir zattır kendisi , hayata karşı duruşunu anlayamadığım bir insan ama güzel şiirleri yok değil tabi...
Kullanıcı avatarı
SERAPben
Takımdan
Takımdan
Mesajlar: 1754
Kayıt: Salı, Şubat 12, 2008 17:06
İsim: SERAP
Konum: Trabzon

Re: İBRAHİM SADRİ ve ŞİİRLERİ

Mesaj gönderen SERAPben »

ÖZLEDİM

Yağmur da var
Çok sevdiğim rüzgar da
Bugün pazar
Daha uyanmadı komşular
Damların üzerinde kuşlar
Daha rahatlar.
Radyolarda eski şarkılar çalıyorlar bu saatlerde
Gönül penceresinden ansızın bakıp geçenlere doğru
Yağmur da var
Çok sevgiğim rüzgar da
Daha uyanmadı komşular
Bugün pazar
Ve ben seni çok özledim...
Dışarı çıkmak istiyor canım
Tek başına haytalık etmek
Islanmak pazar sabahında, yağmurda
Boş caddelerde dolaşmak
Vitrinlerine bakmak mağazaların
Sinemaların afişlerine
Sokakların isimlerine
Telefon kulübelerinde uyuyan çocuklara
Bir merhaba demek sessizce
Sahilde martılara simit atmak
Otobüslerin ilk seferlerine binmek
Gitmek istiyor canım
Hayatın gittiği yere.
Islık çalıp şarkılar uydurmak kendi kendine
Fırından taze ekmek alıp
Buğusunu çekmek içine.
Ve ben seni çok özledim...
Tam böyle bir şey;
Çiçeğe su yürümesi
Bebeğin ağlaması
Toprağın uyanması
Yağmurun yağması
Ateşin sıcağı
Bu pazar sabahı
Tam böyle bir şey
Bir sabahçı kahvesine uğramak
Bir bardak çay
Taze dem kokusu
Hayatın atardamarlarında dolaşmak
Bölmeden şehrin uykusunu
Bir şiir yazmak
Pazar bulmacasının boş karelerine
Şiirde tam da bunu anlatmak delice
Tam böyle bir şey
Hesapsız, gölgesiz, bedelsiz, kimsesiz
Bir şiir yazmak
Bir bardak çay içmek
Sokaklarda gezmek
Yağmurda ıslanmak
Ve ben seni çok özledim...
Kullanıcı avatarı
CANER
Görevli
Görevli
Mesajlar: 807
Kayıt: Cumartesi, Ağustos 19, 2006 13:33
İsim: Caner
Konum: İstanbul

Re: İBRAHİM SADRİ ve ŞİİRLERİ

Mesaj gönderen CANER »

Aldırma Reis

Sen içerdeyken ben
Sinemalara gittim
Bütün filmlerini seyrettim
O sevdiğimiz artistin
Sen içerdeyken ben
Vita kutularında çiçek yetiştirdim
Sokakta top oynadım çocuklarla
Ayakkabılarımı eskittim
Güneşe karşı durdum sabahları
Geceleri bir başıma yıldızları bekledim
Annenin gönlüne su serptim
Aldırma dedim aldırma
Bir şarkı söyle bir dilek tut herkes için
Bir ada rüzgarı gibi
Sürtünerek geç hayata
Bir sarmaşık gibi tutun
Ve değer ver hatıralara
Aldırma dedim
Sen annesin, aldırma
Sen içerdeyken ben
Kiramı ödedim pijamalarımı giydim
Haber bültenlerini izledim
Gazetelerden kupon kestim
Sen içerdeyken ben
Sigara içtim, öksürdüm
Otobüse bindim
Fotoğraflarımıza baktım
Acıyan yanlarımı körelttim
Deniz kıyısında yürüdüm
Manavdan soğan aldım
Yeni çıkan şarkıları dinledim
Kafeste beslediğimiz kuşu saldım
Islık çaldım
Sen içerdeyken ben
Hep uyandım, sayıkladım
Kanadım boyuna
Takvimlur aldım
Her gün bir yaprağını kopardım
Deli ayrılığın
Sen içerdeyken ben
Gömleğimi ütüledim
Sobada elimi yaktım
Bir şiir yazdım
Bir hercai menekşe aldım çiçekçiden
Hani o alnına kader değmiş
Hani o dudaklarına deniz tuzu dokunmuş
Hani o erken vurulmuş
Gençliğimiz gibi dağıldım
Sen içerdeyken ben
Bir adını söyleyemedim
Şöyle bağıra bağıra
Bir yüzünü göremedim
Görüş günlerinde
Bir de eline değemedim
Bir de yüreğine
Şöyle kucaklayamadım bir de
Ölümüne
Sen içerdeyken ben
Kapı kapattım, pencere açtım
Mutfakta oyalandım
Kanepede yattım
Hatta bir yolluk aldım odaya
Çok ta kulak asmadım
Çokta koymadı bu bana
Alt tarafı içerdeydin
Alt tarafı bir yanımı alıp götürmüştün
Bir yanımı
Yani adamlığımı
Yani gözlerimin ferini
Yani canımı
Alt tarafı şarkılar ölecekti
Alt tarafı kanayacaktı kalbim
İşte sensiz
İşte nefessiz
İşte kimsesiz bir sesti alt tarafı
Her tarafım
Yıldızlar yine oradaydı oysa
Yazdıklarım
Gözden kaçan o defter yapraklarında
Boşver yüzyirmisekiz
Hayat bir gemi
Yürüt onu göreyim seni
Boşver yüzyirmisekiz ha...
Boşveriyor ya
Aldırma reis
Reis aldırmıyor ya
Bir adını söyleyemedim
Şöyle bağıra bağıra
Bir yüzünü göremedim
Görüş günlerinde
Bir de eline değemedim
Bir de yüreğine
Şöyle kucaklayamadım bir de
Ölümüne
Sen içerdeyken ben
Vitrinlerin önünden geçtim
Minibüs duraklarında bekledim
Simitçilerle yarenlik ettim
Üstüme bir ceket aldım
El tezgahlarında kitaplara baktım
Sen içerdeyken ben
Hiç oturup ağlamadım
Hiç karartmadım umudu
Hiç bulandırmadım onuru
Öyle dimdik durdum ortada
İşte burada ulan işte burada
Böyle burada
Hiç yıkılmadan
Hiç utanmadan
Ve hiç unutmadan
Sen içerdeyken ben
Gülen resmimi yaptırdım
Sokaktaki ressama
Her zaman yaptığım gibi
Buzdolabını ayağımla kapadım
Parkların banklarına adını kazıdım
Adını kazıdım duvarlara
Adını, adımın yanına yazdım
Hiç unutmadım, utanmadım
Korkmadım
Kullanıcı avatarı
SERAPben
Takımdan
Takımdan
Mesajlar: 1754
Kayıt: Salı, Şubat 12, 2008 17:06
İsim: SERAP
Konum: Trabzon

Re: İBRAHİM SADRİ ve ŞİİRLERİ

Mesaj gönderen SERAPben »

ONYEDİ YAŞIM

Sen benim onyedi yaşımsın,
Deli çağımsın...
Sen benim ayakkabılarımın arkasına ilk basışımsın.
İlk cigaram, ilk ıslığım, ilk kızgınlığım, ilk aldanışımsın.
Sen benim ilk ütülü beyaz gömleğim,
İlk şiirim, ilk kavgam,
Yaşamı ilk farkedişimsin.
Sen benim onyedi yaşımsın...

Yazlık sinemanın kapısında saçları taralı bir oğlan.
Cebinde iki gazoz parası
Gönlüne tarifsiz rüzgarlar dolan.
İki film bu aşkam,
Birinde Yılmaz Güney oynuyor, birinde Fikret Hakan.
Bak Suat Sayın söylüyor cızırtılı plaktan;
''...Rüyadır gördüğün bütün düşler,
Gözlerin beni perişan eyler,
Aşk masalından şarkılar söyler,
Beni hülyalara salan gözlerin...''
Yazlık sinemanın kapısında saçları taralı bir oğlan,
Bir küllah çekirdeği, mangal gibi yüreği var, bilesin...

Sen benim onyedi yaşımsın,
Deli çağımsın...
Aynaya ilk bakışım,
Babamla ilk kavgam,
Evden ilk kaçışımsın.
Serçeleri sevdimse senden,
Minibüslerde muavinlik ettiysem
''Bir Teselli Ver'' i dinlediysem Orhan Gencebay'dan,
Emirganda çay içtiysem,
Tophane'de sabahçı kahvelerini öğrendiysem,
Nerden bildiysem şiirlerini Ümit Yaşar'ın,
Pazar sabahları kapının önünden geçtiysem,
İçimdeki kıpır kıpır bu soluk nereden...

Sen benim onyedi yaşımsın,
Deli çağımsın...
Okulu ilk asışım,
İlk kez birine gümüş kolye alışımsın.
Sen benim ilk sakarlığım, ilk tuhaflığım, ilk yakalanışımsın.
Sen benim onyedi yaşımsın...

Mahallenin delikanlısı,
Elleri ceplerinde, dudağında ıslığı,
Başında kavak yelleri.
Şarkılar mırıldanıyor
''Zalimin zulmü varsa sevenin Allahı var'' yeni çalıyor 45lik plaklardan
Hayri Şahin ortalığı kavuruyor.
Mahallenin delikanlısı,
Cebinde iki gazoz parası.
Yüreğinde garip bir pıtırtı
Alışmaya çalışıyor sana alışmaya.
Akşamları işportaya çıkıyor,
Bir defter, bir kalem, bir de çakı alana aynayı bedava veriyor.
Yani günler geçiyor onyedi yaşının bütün tadıyla...

Sen benim onyedi yaşımsın,
Deli çağımsın...
İlk maça gidişim, Cemil Turan'ı ilk seyredişim, ilk sevincimsin.
Ben anamın nuskasını nasıl astıysam göğsüme öyle güvendiğimsin.

Sabahları eskici geçiyor kapıdan
Karşı komşu Nafile Teyze bakkaldan ekmek istiyor
Çocuklar top kovalıyor mahallenin arsasında
Bir bakıyorum cama da iki güvercin konuyor iyi mi,
Herşey güzel oluyor.
Bu hengame nasıl yakışıyorsa İstanbul'a bana da aşk öyle yakışıyor.
Anam; koş kapa diyor muslukları, üç gündür akmayan sular geliyor.
Ben onyedi yaşındayım, hayat benden yana duruyor...

Sen benim onyedi yaşımsın,
Deli çağımsın...
Sen benim ayakkabılarımın arkasına ilk basışımsın.
İlk cigaram, ilk ıslığım, ilk kızgınlığım, ilk aldanışımsın.
Sen benim ilk ütülü beyaz gömleğim,
İlk şiirim, ilk kavgam, yaşamı ilk farkedişimsin...

Sen benim onyedi yaşımsın,
Sen benim, sen benim, sen benimsin.
Sen benim herşeyimsin.
Hiçbirşeyimsin, hiçbirşeyimsin...
Kullanıcı avatarı
SERAPben
Takımdan
Takımdan
Mesajlar: 1754
Kayıt: Salı, Şubat 12, 2008 17:06
İsim: SERAP
Konum: Trabzon

Re: İBRAHİM SADRİ ve ŞİİRLERİ

Mesaj gönderen SERAPben »

GERİYE DÖNEN ADAM

Yağmur yağıyordu
Benim saçalarımda kırağılar vardı
Omuz omuza konmuş bir gül
Kapıyı açtım, elinde eski bir bavul
Yüzünde daha da eski bir hikaye
Geldim dedi, geldim işte...
Sana kendimi getirdim, belki unutmuşsundur
Birlikte söylediğimiz şarkıları getirdim
Bir kaç gömlek, bir pijama attı
Tuttuğum notları, serin volta boylarında adımları sayıp susuşlarımı
Ellimle büyüttüğüm nazlı bir menekşeyi
Gökyüzüne verdiğim dualarımı
Çakmağımı, sigaramı, tabakamı ve kitaplarımı getirdim
Döndüm dedi, döndüm işte...
İçeri girdi, aksıyordu bir ayağı
Oysa nasılda akardı bayrak gibi önümüzde
Nasılda oynardı saçları rüzgarı bulanda
Bir ceylan gibi nasıl da koşardı
Ayağım dedi, derin bir nefes aldı
İçerde dedi, bir bakır tas bıraktım bir kehribar tesbih
Birkaç kitap, birkaç iyi arkadaş
Tüketilmiş bir ceza ve bir ayak,
Güldü sonra
Dedemin Yemen Çölünde bıraktığı ayağı ben içerde bıraktım
Kurban olsun ikimizinki de memlekete
Oturduk, uzun uzun baktık kendimize
Onüç yıl sonra yeniden karşı karşıya
Bir deli gençliği birlikte düşürmüştük yollara
Bir yüreğimiz vardı ve onu koymuştuk ortaya
Ben başımı onun omzuna yaslardım
O taleal okurdu kulağıma
Ben bazı geceler oturup ağlardım
O dua ederdi hepimiz adına
Ve pis bir sonbahar akşamında ayrılmıştık
Caddelerde arabalar akıyordu, yağmur yağıyordu
Babalar ekmekleri saklamış ceketlerinin altına
Korkuyla evlerine koşuyordu
Düdükler çalıyordu, sirenler çalıyordu, şehri kimler çalıyordu?
Oysa biz onunla yüreğimizi koymuştuk ortaya
Arkasından baktım, elinde tahta bir bavul, cebinde ikimizin yüreği
Şifadan ayrılık, rahmetten yoksulluk
Şen olasın mapusluk
Kaldır gözlerini yerden, onüç yıl dediğin ne ki?
Bana mektup yaz, bir de menekşe resmi yap
Ve bir gül gönder anama
Kaldır gözlerini yerden, onüç yıl dediğin ne ki?
Ve yürüdü Yusuf
Yanıp sönen mavi ışıklar düştü gölgesine
Ben onüç yıl bekleyecektim, onüç yıl, kavuşmak için
Cebinde rehin götürdü yüreğimi...
Kullanıcı avatarı
vErda
Takımdan
Takımdan
Mesajlar: 606
Kayıt: Perşembe, Mart 6, 2008 02:17
İsim: vErda
Konum: İstanbul

Re: İBRAHİM SADRİ ve ŞİİRLERİ

Mesaj gönderen vErda »

Çok severek dinlediğim bir şairdir kendisi...
Aldırma Reis ayrı bir güzeldir ama...Bir şiirinide ben ekleyeyim ...

SEVDA SOKAĞI

ben sevdanın oturduğu sokakta oturuyorum
geceler hiç bitmiyor ben hiç uyumuyorum
gecenin efkarı iniyor perde perde
sevdanın hayali vuruyor arada bir içime
ben sevdanın oturduğu sokakta oturuyorum
hani şu perdelerinde mavi kuş resimleri olan
ali bakkalın hemen yanında 17 numara
o kırgın hayatın tam ortasında
hani duvarlarında hala yazılar olan o sokakta
biri gurbetin ,biri ihanetin,
biri de seni böyle sevmenin hikayesi
sevdanın camı bana bakıyor ben cama
ve bak sen şu serencama
pencere önünde menekşeler ,hatmiler
bide gece sefası ,bide haytalığı adamın
abi bide sevdanın hayali vuruyor arada içime
iyi oluyor diyorum bu sana iyi oluyor
arada bir arkadaşlar geliyor laflıyoruz ordan burdan
anlarsın ya güzel abim
iç cebimde bir umut doğuyor
bide nerden bulduysam resmi sevdanın
resimde sevda inadına gülüyor
sevdam gayri resmi bilmekteyim
gel ki benim abim
birazda üstümüzde macera güzel duruyor
yani yakışıyor adama yakışıklı bir sevda
hayat haybeye vurmuyor yüzümüze belasını
hayat sokağımızda bir kehribar tespih gibi
dokuyor tanelerini takır takır yüzümüze

ben sevdanın oturduğu sokakta oturuyorum
geceler hiç bitmiyor ben hiç uyumuyorum
ağzımda fiyakalı bir ıslık
zulamda ağır yarası sevdanın
ali bakkalın çırağı metin anlıyor halinden insanın
metin nedir senin niyetin
kap bakalım abine bir taze ekmek biraz zeytin
bu akşam yine odamda efkar var
anlarsın ya metin adamın halinden adam anlar...
hoca1982
Üye
Üye
Mesajlar: 382
Kayıt: Salı, Nisan 3, 2007 11:02
İsim: selçuk
Konum: Rize

Re: İBRAHİM SADRİ ve ŞİİRLERİ

Mesaj gönderen hoca1982 »

KIRMIZI ARABA

Süleyman kara bıyıklı bir işçidir
Ve bu kara bıyıklı Süleyman'ın hikayesidir
İş bulduğu günlerde evine dik dönmekte
Ve götürdüğü ekmeği yemektedir
Karısı Neriman ve oğlu Cevahir'le birlikte

Ne kadar zalim esse de rüzgar
Ne kadar belini bükse de ekmek parası
Aslan gibi bir adamdır işçi Süleyman

Onun Cevahir’i vardır
Cevahir altı yaşındadır
Çünkü gözleri çakmak çakmaktır
Çünkü Süleyman’a bir başka bakmaktadır

Bir pazar sabahı
Tutar babası Süleyman; Cevahir'in elinden
Ve yanında kader yoldaşı karısı Neriman
Çıkarlar gezmeye İstanbul’u inadına
Bir yol düşünür Süleyman
Ulan bu bahtı kapalı kentte
Yürümek de parayla değildir elbette
Üstelik Neriman’a hanidir istediği o naylon terlikle
Canından özgü Cevahirine
Bir gazozla bir simidi alabilecek kadar
Para da vardır cepte

Yürürler İstanbul şehrinin kalbine
Önce Nerimanın naylon terliği alınır bir seyyardan
Sonra da beğenirler simidin en hasosunu umutları Cevahir’e

Anlatır işçi baba Süleyman
İş ararken adım adım arşınladığı sokakları
Bak Cevahir işte şu Yeni Cami
Hem cami hem güvercinlerinin bakması nasılsa bedavadır

Bak Cevahir şu dumanı tütenler vapur
Şu çığlık çığlığa ağıt yakanlar martılardır
Hem vapurun dumanı hem vapurun düdüğü de bedavadır
Bak Cevahir şu uzakta görünen de köprüdür
Geçmesi değilse de onun da bakması bedavadır

O pazar günü
Kara bıyıklı işçi Süleyman
Karısı can yoldaşı Neriman
Ve gözleri çakmak çakmak olan oğulları Cevahir
Gezerler İstanbul şehrini böyle bedavadan

Ve birden mumun alevi söner
İstanbul’un yalanı biter
Nasıl olur bilinmez takılır Cevahir’in gözü
Bir oyuncakçı vitrininde
Pırıl pırıl yanan kırmızı oyuncak arabaya
Döner karabıyıklı dağ gibi babası Süleyman’a
Bana şu kırmızı arabayı alsana baba
Alsana be Süleyman
Canına can parçana
Bir oyuncak araba almayacaksan eğer
Yuh olsun sana
Nasıl olsa babası onu çok sevmektedir
İşin belası küçük Cevahir bunu bal gibi bilmektedir

Bir vitrindeki kırmızı arabaya bakar Süleyman
Bir karısı Neriman’a
Sonra takılır gözleri Cevahirin gözlerindeki umuda inadına
Ulan alt tarafı bir oyuncak araba
Dünya yansa yorganın yok içinde Süleyman
Alem çökse üstüne hayıfın çok Süleyman
Bakarsın cepteki son gazoz parasına
Cevahir’in o kocaman umuduna
Yakışır şu kırmızı araba

Bırakır karısı Neriman’la Cevahir’i dışarda
Girer iflah etmez bir umutla dükkana
Sorar dağ gibi Süleyman
Usta şu vitrindeki nazlı gelin
Şu zalımın ışıltısı
Şu bahtımın kara yıldızı
Şu İstanbul ağrısı
Şu Cevahir’in çakmak çakmak gözleri
Şu kırmızı araba kaç para
Bir Süleyman’a bakar adam bir arabaya
Çok para der hemşerim yani çok para
Süleyman cebinde bir gazoz parası
Yıkılmış bir dağ artığı
Bir tufan sonrası perişanlığı
Döner kapıya çıkmak için dışarı
Oğlu Cevahir
Kırmızı arabayla getirecek
Babasını beklemektedir
Nasıl olsa babası ordan
O kırmızı arabayla çıkacaktır
Nasıl olsa
Kara bıyıklı dağ gibi
İşçi Süleyman babasıdır
Yani Cevahir’in gözünde o
Dünyanın en güçlü
Dünyanın en zengin
Dünyanın en büyük adamıdır
Süleyman

Ama Süleyman
Eli boş çıkar dükkandan
Sorar Cevahir hani baba
Hani kırmızı araba
Sorar hesabı bulutlar dağa
Nasıl desin Süleyman
Nasıl desin adam yüreği
Ben onu sana alamadım
Benim ona param yetmedi diye
Başlar ağlamaya Cevahir
Başlar bulutlar ağlamaya
Yanar yerin yedi arzı
Ve güvercinlerin kalbi başlar kanamaya
Ulan istanbul yanar içine Süleyman’ın
Sorar Cevahir
Hani baba hani kırmızı araba
Martıları gösterir Süleyman
Bak ne güzel uçuyor
Cevahir martılar havada
Boş ver kırmızı arabayı
Baksana martılara
Bakmaz martılara Cevahir
Bakar yangın gibi arabaya
Ama bak der Süleyman
Ne güzel uçuyor martılar havada
Cevahir bir çocuktur küçük yüreğinde yer çoktur
Takılır gözü martılara
Gözünden sel olup akan kan rengi yaşlarını siler
Evet der ne güzel uçuyor martılar havada
Ve unutur gider Cevahir kırmızı arabayı

Unutur gider dalar gözleri martılara
Cevahir unutur unutmasına ya
Kara bıyıklı dağ gibi işçi baba Süleyman
Ömrü boyunca unutmaz o kırmızı arabayı
Her gece döşeğine yattığında
Uyumak için gözlerini kapadığında
Demir lokma gibi
Bir kırmızı araba takılıt durur kursağına
Bütün ömrü boyunca

İşte bu
Kara bıyıklı Süleyman’ın hikayesidir
Ve herkesin bir yerine
Birgün bir Süleyman acısı değmiştir....
Kullanıcı avatarı
SERAPben
Takımdan
Takımdan
Mesajlar: 1754
Kayıt: Salı, Şubat 12, 2008 17:06
İsim: SERAP
Konum: Trabzon

Re: İBRAHİM SADRİ ve ŞİİRLERİ

Mesaj gönderen SERAPben »

BU ŞİİR SUYA YAZILMIŞTIR

Bu şiir suya yazılmıştır...

Bir hiç kimse için
Hesapsız ve ardından ağlanmadan
Öyle harap öyle yetim bırakılmıştır
Mor dağların kınalı bulutuna,
Irmağın köpüğüne,
Tarçın ağacının yapraklarına yazılmıştır...

Bu şiir düşe yazılmıştır...

Yorgun gecelerin nihayetine
Yorulmadan kavgadan
İhaneti unutmadan, unutulmadan kayıtlardan
Bir muska gibi takılmıştır yüreğe bu şiir
Her zaman umut edilecek bir şafak kalmıştır
Yine de kalmıştır bir yerinde
Ekmek gibi sıcak,
Su gibi aziz bir şeyi insanın...

Bu şiir kahra yazılmıştır...

Vurulmuştur duvar dibinde Bekir
Duvarda yarım bıraktığı geleceği memleketin
Duvarda şarkıları, umudu ve kanı
Yani bedeli ettiği üç-beş kelimenin
Kardeşi Nihat polis kolejinin ikinci sınıfında,
Kız kardeşi Semahat örmecide sürmekdedir sefasını hayatın
Sabah ayazı cellat gibi kesmektedir adamı
Bir gazetenin üçüncü sayfasına düşmektedir
İşin hasılası
Kim bilecektir ki duvarın dibinde
Bir gül yaprağı gibi yatan Bekir'i bulmak
Sabah poaçaya çıkan Çankırılı Ali'ye kısmet olacaktır...

Bu şiir hayra yazılmıştır...

Nihat koleji bitirip polis olacaktır
Semahat örecektir kendi kaderinin ağlarını
Çankırılı Ali ne yapsın
Bekir'i kaldırıp yerden yüreğini soğuk
Poaçalarını sıcak tutacaktır.
Ağlamak kolay, ağlamak zor
Ağlamak yine analara yazılacaktır.
Her Allah'ın günü bahtlarına şivan düşe düşe
Ağlayacaktır analar
Olsun işte
Oğlu Nihat polis olacaktır,
Aslan gibi duracaktır ortada
Semahat bir koca bulacaktır
Bekir'se olmayacaktır evde
Her gece bir yıldız düşen kabrinde
Böyle sessiz yatacaktır...

Bu şiir bahta yazılmıştır...
Kırılmıştır kalbi memleketimin
Suyun tadı kırılmıştır
Adamın adamlığı
Ne yazılmışsa doğrudur
Doğrudur Bekir'in duvara yazdıkları
Nihat'ın polisliği doğrudur
Ve doğrudur Ferdi Tayfur'un yuvasız kuşları
Çankırılı Ali'nin günahı nedir
Ya Semahat saçını kimin için süpürge etmektedir
Ve anaları neden her bir güvercin gördüğünde
Bir daha ölmektedir...

Bu şiir umuda yazılmıştır...

Yine de sabah gün doğarken üstüne karanlığın
Sevebileceğimiz bir şeyler olacaktır.
Mesela Nihat polis olacaktır
Semahat nur topu gibi bir oğlan doğuracak
Adını Aslan Bekir koyacaktır.
Bir şeyler olacaktır
Umut da bizim hanemize bir şivan gibi
Bir çığlık gibi üleşecektir kan revan içinde
Yine de bu şiir biraz kahra, biraz hayra, biraz suya, biraz bahta
Ama en çok
Duvarda şarkısı ve kanı kurumayan Bekir'e yazılmıştır...
Kullanıcı avatarı
SERAPben
Takımdan
Takımdan
Mesajlar: 1754
Kayıt: Salı, Şubat 12, 2008 17:06
İsim: SERAP
Konum: Trabzon

Re: İBRAHİM SADRİ ve ŞİİRLERİ

Mesaj gönderen SERAPben »

SENSİZ YARIM

Her şey yarım
Dışarıda sensiz bir pazartesi
Yeniden başlamak lazım
Hatırlamamak en iyisi!..
Sensiz yarım
Yaşanacak ne varsa
Bir yarım ''merhaba'' diyor yeni gelen sabaha
Zifir karanlıkta kalmış...
Sensiz yarım, şarkılar yarım
Susmuş radyolarda aşk
Çekip gidişin gibi.
Kapkara büyüyor yokluğun cehennemi
Yanıyor tutuşmuş yarım.
Resimler yarım
Gözlerin yok, saçların yok
Elele gülmüşüz güllerin önünde
Ellerin yok, ağlıyor gülen yarım...
Sözler yarım
Unutulmuş ne varsa sevdaya dair
En güzel yerinden vurmuşsun aşkı
Seni seviyorum desen ne olur
Lal olmuş söyleyen yarım
Kapılar yarım;
Vurup gidişin arkana bakmaksızın
Bir sızı bırakmışsın
Acıyor her kapı çalınışta
Seni bekleyen yarım...
Sensiz yarım
Yaşanacak ne varsa
Bir yarım ''merhaba'' diyor yeni gelen sabaha
Zifir karanlıkta kalmış
Sensiz yarım, aşk yarım, ben yarım,
Her şey yarım...
Dışarıda sensiz bir pazartesi
Yeniden başlamak lazım
Hatırlamamak en iyisi!..
Kullanıcı avatarı
sehrikalp
Admin
Admin
Mesajlar: 786
Kayıt: Pazar, Eylül 18, 2005 22:22
İsim: Serkan
Konum: İstanbul

Re: İBRAHİM SADRİ ve ŞİİRLERİ

Mesaj gönderen sehrikalp »

KUŞ HATIRALARI

Benim çocukluğumda soframıza kuşlar konar
rüyalarımıza melekler uğrardı.
Kapımızdan yoğurtçu
bahçemizden ishakkuşu
kalbimizden yeni çıkan şarkılar geçerdi.

Kışın bir sobamız olurdu
sobanın yanında kedimiz
kedinin önünde yün yumağı
bir Hayat Bilgisi fotoğrafı gibiydik.

Yerli malı kullanan
yurdun üç tarafı denizlerle çevrili
kuruüzüm incir fındık
tütün çay narenciye kavun-karpuz yetiştiren
kuru üzüm ve inciri satan
karşılığında
çamaşır makinesi radyo ve otomobil alan
bir toprağın fertleri...
Biraz yoksul biraz mütevekkil
biraz mahcup biraz kırılgan
biraz naif ama hep umutlu...

Özlerdik.
Memleketteki halamızı
ince doğranmış bir dilim pastırmayı
yurttan sesler korosunu
akşam komşuluklarını
radyo tiyatrolarını
sabah ezanını
kalaycıyı bozacıyı
münir nureddin şarkılarını
orhan boran yarışmalarını
kandil gecelerini duvar sarmaşıklarını
bakkalımızın utana sıkıla veresiye hatırlatmalarını
okul önü koz helvalarını
akşam oturmalarını
ve hayatı...

Top oynardık
ip atlar kedi kovalar
taşlarla birbirimizin başını yarar
mahalle savaşları çıkarır
gece olunca da tutar babalarımızın elinden
yazlık sinemalara gider
Sadri Alışık Vahi Öz
Belgin Doruk Cüneyt Arkın seyreder
Olimpos gazozları içer
güler eğlenir bağırır çağırır
dönerken yıldızları sayardık.
Biz sıkı çocuklardık.

Hepimizin birer yıldızı vardı
onlara isim takardık
onlar da bize isim takardı
pus ve dumandan önce bu şehrin
geceleri gökırpan ve isimleri takılan yıldızları
vardı.

Benim yıldızıma Mehlika adını vermiştik
biz kimseden yana değildik.

Kimsenin de kendinden yana olmasını istediği birileri
olmazdı
Bir değirmendeydik
öğütülen
öğütülürken türküler söyleyen
buğday başaklarına benziyorduk.
Ben
çorbalardan tarhanayı
yemeklerden kurufasulyayı
sigaralardan Harmanı
belki bunun için çok sevdim.

Yollar bozuk musluklar bozuk
ziller bozuk paralar bozuk
ama adamlar sağlam idi.

Bu şehrin yıldızları vardı.
Saçlarına kurdelalar takan
çivitle yıkanmaktan aşınmış beyaz çoraplarına
leke bulaşmasın diye su birikintilerinden sakınan
gözleri önünde
yürekleri ve beslenme çantaları ellerinde
küçük çocukları vardı bu şehrin
bu şehrin yıldızları vardı.

Ben Fenerbahçeyi amcam Vefayı tutardı.
Konya tahıl ambarı Mersin muz cennetiydi.
Taksimden Fatihe troleybüs kalkar
Şişhanede mutlak raydan çıkardı.
Vallahi hayat zor ve fakat çok matraktı.

Muammer Karacan’nın adına bir tiyatro binası yoktu
bizzat kendisi vardı.

Başımız ağrırdı komşumuz vardı
gönlümüz daralırdı komşumuz vardı
Çorbamızı umutlarımızı
memleket kadar kalbimiz paylaştığımız komşularımız
vardı.

Geceleri bekçimiz
gündüzleri sütçümüz
bizim kadar zayıf da olsa
nohuta ve makarnaya alışmış da olsa
Sarman adında bir kedimiz
ceplerimizde kırık misketlerimiz
çamur bulaşığı ellerimiz
ve gülümseyen bir yüzümüz
kimseye göstermekten utanmayacağımız bir içimiz
biraraya gelerek çektirebileceğimiz
bir aile fotoğrafımız vardı.

Bir sabah bütün iyi şeylerin
Ayvansaray iskelesinden
hayal ülkesine doğru demir alan
bir şirket-i hayriyye vapuru gibi
aramızdan ayrıldığını gördük
Sonra Ayvansaray’ın sularının çekildiğini yazdı
gazeteler.
Süheyla hanımın Raci beyin
Melahat mehveş ablanın
Niko’nun Ercüment efendinin çekildiğini ise
yazmadılar nedense.
Ama yok ama yoklar.

Ne Harman sigarası kaldı geriye
ne Olimpus gazozu
ne Sadri Alışık.

Kalan bir tortuydu belki.

Belki kırık bir rüya denizi
belki suya düşürdüğümüz suretimizin
cep aynamıza nüktedan bir yansımaydı herşey.
Herşey Maltepe sigarasının
hep arandığında
her bakkalda bulunabilmesi ile
büyüsünü kaybetmişdi belki de .
belki de biz bir rüya mı görmüştük?

Hadi hepsi yalandı.
Hadi hepsi hayaldi.
Hadi hepsini ben uydurmuştum.
Ama rüyalarımızın melekleri
ve soframızın daim konukları kuşlar?
Ya onlar?
Onları siz de görmediniz mi?
Sizin de sofranıza konup
rüyalarınıza uğramadılar mı?
Onlar da mı yalandı?
Je est un autre
Kullanıcı avatarı
SERAPben
Takımdan
Takımdan
Mesajlar: 1754
Kayıt: Salı, Şubat 12, 2008 17:06
İsim: SERAP
Konum: Trabzon

Re: İBRAHİM SADRİ ve ŞİİRLERİ

Mesaj gönderen SERAPben »

YAZ BİTTİ

Yaz bitti
Sesin
Ay düştü
Mavi neonları söndü, sahil çay bahçelerinin.
Ortalıkta birkaç sarı yaprak,
Yarım bir çay,
Ve sadece hatıralar var
Yaz bitti.
Çekildi gözlerin lacivert sulardan
Ay gitti...
Hani bu sondu?
Hani ağlamak yoktu?
Geride yosun kokusu
Ve sarkılan egenin
Geride korku
Yaz bitti.
Ay düştü ellerimden
İsmin şimdi şurada,
Üstünde şu iskelenin
Yaz bitti.
Sesin;
Ay düştü içimden
Bütün şarkılar gibi kederli
Unutulmuş bir akşam tanışıklığı kadar derbeder
Her şeyi aslında döndüren bir ateş, aşk ve nar
İşte sonbahar
Yaz bitti.
Çekerek içimden ne varsa
İyot kokan, deniz kokan, sen kokan
Rüzgarı saçlarına benzetmek
Ve saçlarını rüzgara verişini beklemek
Bir taburenin üstünde
Oturup seni özlemek bitti!
Ay gitti ellerimden
Yaz bitti.
Hadi ömre yürüyelim
Geriye şiirler kalsın
Belki kimsesiz anılar
Sevdanın yoksullarına dağıtacak kadar
Belki bir imbatla
Bir martı kanadında ya da
Yarım bırakılmış bir akşam şarkısında
En iyisi bir dalganın köpüğünde kalsın adın
Anlaşılan artık olmamalısın!
Radyolarda şarkılar dinlemeliyim
Hangisi sana benziyorsa;
Ben de biraz söylemeliyim!
Güneşi avuçlarımıza bırakan
Bir temmuzun ardından yürüyüp gitmeliyim!
Seni lacivert sularından çıkarıp egenin
Okyanusların bitimsiz mavilerine terk etmeliyim!
Kim bilir
Belki de artık üşümeliyim...
Hey sonbahar!
Ben şimdi seni sevmeliyim
Yaz bitti.
Sesin
Ay düştü
Mavi neonları söndü, sahil çay bahçelerinin.
Ortalıkta birkaç sarı yaprak,
Yarım bir çay,
Ve sadece hatıralar var
Yaz bitti!..
Kullanıcı avatarı
SERAPben
Takımdan
Takımdan
Mesajlar: 1754
Kayıt: Salı, Şubat 12, 2008 17:06
İsim: SERAP
Konum: Trabzon

Re: İBRAHİM SADRİ ve ŞİİRLERİ

Mesaj gönderen SERAPben »

İbrahim Sadri'nin yeni albümü Sensiz Yarım tüm şiir sevdalılarına şiddetle tavsiye ederim...
Kullanıcı avatarı
SERAPben
Takımdan
Takımdan
Mesajlar: 1754
Kayıt: Salı, Şubat 12, 2008 17:06
İsim: SERAP
Konum: Trabzon

Re: İBRAHİM SADRİ ve ŞİİRLERİ

Mesaj gönderen SERAPben »

GÜLCE

Uçurumun kenarındayım Hızır
Bir dilber kalesinin burcunda
Vazgeçilmez belaya nazır.
Topuklarım boşluğun avcunda
Derin yar adımı çağırır
Kaldım parmaklarımın ucunda.

Uçurumun kenarındayım Hızır
Bir gamzelik rüzgar yetecek
Ha itti beni, ha itecek.

Uçurumun kenarındayım Hızır
Divan hazır,
Ferman hazır,
Kurban hazır
Güzelliğin zulme çaldığı sınır
Başım döner, beynim bulanır
El etmez, gel etmez
Gözleri bir ret, bir davet
Gülce uzak uzak dolanır.
Mecaz değil,
Maraz değil
Gülce; semavi bir afet.

Uçurumun kenarındayım Hızır
Gülce bir beyaz sihir
Canıma bedel bir haz
Nar ve nur'dan bir zehir
Gülce Araf'ta infaz
Bir tek bakışıyla suyum ısınır
Güzelliğin zulme çaldığı sınır.

Uçurumun kenarındayım Hızır
Ben fakir, en hakir, bin taksir
Cahil cesaretimi alem tanır;
Ateşten, kalleşten,
Mızrakla gürzden,
Dabbetülarz'dan,
Deccal'dan, yedi düvelden
Korku nedir bilmeyen ben;
Tir tir titriyorum Gülce'den!
Ödüm patlıyor Gülce'ye bakmaktan
Nutkum tutuluyor, ürperiyorum!
Saniyeler gözlerimde birer can,
Her saniyede bir can veriyorum!

Uçurumun kenarındayım Hızır
Bir dilber kalesinin burcunda
Vazgeçilmez belaya nazır.
Topuklarım boşluğun avcunda
Derin yar adımı çağırır
Kaldım parmaklarımın ucunda
Uçumun kenarındayım Hızır!..

Şiir; Ömer Lütfü Mete
Müzik; Fikret Hasani
Seslendiren; İbrahim Sadri
Kullanıcı avatarı
SERAPben
Takımdan
Takımdan
Mesajlar: 1754
Kayıt: Salı, Şubat 12, 2008 17:06
İsim: SERAP
Konum: Trabzon

Re: İBRAHİM SADRİ ve ŞİİRLERİ

Mesaj gönderen SERAPben »

SİYAH GÖZLERİNE BENİ DE GÖTÜR

Daha dokunmadan kurudu irem
Çöllere bir türlü yağamıyorum
Yeni bir koşunun başlangıcında
Biraz deprem sonrası, biraz şehir hülyası
Bir kalp yangınından geriye kalan
Siyah gözlerine beni de götür
Artık bu yerlere sığamıyorum

Pembe uçurtmalar yolladığından beri
Sarardı tiryaki menekşeleri.
Sonbaharın tozlu kafeslerinde,
Sevgi turnaları yakalıyorum.
Turnalar gidiyor, ben kalıyorum.
Avareyim, asudeyim, yorgunum
Bilmiyorum, neden sana vurgunum

Erzurum garında banklar üstünde
Uyku tutmuyor karanlıklar
Yitik düşlerimi kovalıyorum.
Gölgeler gidiyor, ben kalıyorum
Bin türlü kokuyorsa yaylalar
Siyah gözlerine beni de götür

Baharın koynundan koparıp
Sana ipek bir mendile sardığım yüreğimle
Şehzade gülleri gönderiyorum
Umutlar kalıyor, ben gidiyorum
Bütün yelkenlileri, deniz fenerlerini
Kaptanları sorgulayan,
Yanından geçen küheylanların
Korku tufanına yakalandığı;
Siyah gözlerine beni de götür

Güneş ülkesinden gelen yiğitler
Benzeri olmayan bir dünya kursun.
Cellat ayrılığın boynuna vursun.
Usul usul intizarı çürüten
Bu hercai diken, bu çılgın arzu;
Sürüklüyor imkansız muştuların eşiğine
Gönül vadilerini

Bir ağaçtan düşen yapraklar gibi düşüyorum tan yerine
Ya topla yaralı kırlangıçları
Ya da bu vefasız şarkıyı bitir.
Özgürlüğe giden tutsaklar gibi,
Özgürlüğe giden tutsaklar gibi
Siyah gözlerine beni de götür
Beni de götür!..

Şiir; Nurullah Genç
Seslendiren; İbrahim Sadri