hüzünle bezeli sözcüklerden arınıyorum
gizemli derin yaz mutsuzluklarına seslenirken
kabullenilmemiş yalnızlığındaki
acından damıttığım bu ölüm serinliğine alışık
gözlerindeki sönük bu yaşamak istenciyle tanış
ve çocukluktaki yağmur sıkıntılarıyla geliyor
nedense hep yanıtsız gidişin...
hiçbir şeyin anısı kalmıyor aramızda
canlılığını zamansızlığına borçlu olmalı
gülüş filizlerinin demli buğulanışları
bir tek sen misin ki böylesine anlamı değişmeyen
hastalıklı güzlerin tekrarına döndüren ömrü
göğsü dağ kayıplarına duyarlı bir yetişmek olmalı bu
sana ulaşmak dürtüsü...
soluğuma öyle kırlangıçlar bıraktın ki
kanatları yeryüzüne yabancı yaralı sesler toplamı
ve kalemime masalları unutturan ıraklığındaki yangında
yoksul haritasını yırtıyorum ayrılığımızın
yeni bir uykuya varıyorum bu yurtsuzlukta
şarklı şiirlerle dağlıyorum kabusumun üstünü
tuz yerine tümden eksik tadın
tenimse yaşanmamış mevsimleri yeryüzünün
beyazı çoğaltıyorum korkuda...
kağan işçen...