çocuklu mutluluklardı
kumrulu mahalleler
ve ilk balkonlarla oynaşan
şefkatli dallarıydı ağaçların
sessizliği bile içimde
seni sen sandığım günlerin...
yaz hep gelip geçer
denizli günler de öyle
bazen de üşümek ister can
yakın tatlardan sıkılır insan
olur ya kişioğlu
an olur da ölmek bile ister
özlemekse bitmez bir türlü...
ölçüye vurulsa
ne çin ne hint denizi
ne dehşetengiz karanlığı okyanusun
ne güneşe olan bilmem kaç milyon uzak yıl
hemen bir önceki an daha uzak gelir bana...
aşk ayrılığa gebe
ayrılık yalnızlığa
yalnızlık başka bir yalnızlığa...
ve insan aşkta
çocuksa büyür
gençse çocukluğunu özler
gençliğini arar ilerilerde
geç vakitlerinde yalnızlığa tutulur
ölüm düşünceleri gitmez başından
ama nasıl olur bilmem
insan aşkta
bir de unutur zamanı...
haklısın
belki uzak şehirlerden geçmedim
senin için
uzun acılarla da yıpranmadı yüzüm
yemekten içmekten kesilip
aç açıkta da kalmadım o kadar
haklısın
belki birgün hiç göremesem de seni
ağlayıp sızlayıp ölmem de belki
ama acele düşlerden uyanıp geldim sana...
kağan işçen...