çağla dalıyla gelirdi kış
su renkli havada koyun koyuna
gençliğimle saçlarının yan kısmı
aşka aşkla tutunmaktı tek dürüstlüğüm
gerçeğe hiçbir gidişin yakışmazken
ömre ayak direyen kavak ağaçlarıydı
gözlerime sırıtkan sırıtkan bakan
ve dişleyen etini son sonbaharın
kıvrak bir sarımsılık kalırdı gerisin geriye
hiçbir mevsim olgunlaşmazdı içimde
bakışların karşımda değilken
zaman ham bir meyve kadar aciz
çiğ bir çocuğum kumrallığının uzağında
yağmura dudağıma dokunmayı öğretirken
gün ışığının yanağında her türlü acı ve öfke
yalnızlığıma acele gerekçeydi
sisli sisli ağlaşırken sokak lambaları
ve üşüdüğümü anlama diyorum ürkek kar tanem
gücenmesin varlığının nedeni...
zaman her zaman bizim zamanımızdı
yağmurluğumuzun altında güneşli
sıcacık inci gibi birer ayrılık
terine uzak oyun bozanlığımla serseriyim
sensizliği unutmayı deneyerek
eksik tamamlayan ölümü
bütün düşleri acemi
korkak
kurnaz
sarsak
uçarı...
ölü bir yankı içerimde
canlanacak gelişinle
çığlarına dürüst yalanlarımın...
kibirli bir öğlen sonu
terk edeceğim gölgelerimi
sevişecekse aydınlıklarımız
ömre ayak direyerek
yaşlandığımızdan habersiz...
Kağan İşçen
Ömre Ayak Direyen
-
- Takımdan
- Mesajlar: 988
- Kayıt: Cuma, Ağustos 22, 2008 19:59
- İsim: kağan
- Konum: Adana