Sabrım Ölmeye Nankör
esinlenince iyilik dudak büküşlerinden
ılık bir şefkate dönüşürdü mevsim
ayak izlerin beyaz bir kumsala giderdi
kan lekeleriyle uslanırdı iç çekişlerim
uslanmazdım ben
sevdam belki sonsuzluğa fit
belki tarifsiz kusursuzluğuna parçalanışların
yollar dermanıma yalan
zaman sabrıma çocuk oyuncağı
sabrım ölmeye nankör
kör
kör bu şatafatı karanlığın
gün ışığında kaybolacak umutsuzluk
ağaçların arasında yosun yeşili bir saat on bir
ağrıma gidiyor yaşamak
kalınca gidişlerinin tazeliği
eskiyen ömrümde
eskiyen ömrümde
bir yel sızısı gibi saplanınca böğrüme
gurbet sayrılığı
isli lambaların çilekeş iftirasıdır gölgeler
seni aramalarımın direncine
bulanık sular durulur yonca açışlı
erdemiyle fedakar yarınımızın
emeğimdir bütün birgün'ler
birgün gelirsin değil mi? gibi...
sabrım ölmeye nankör
bekler birgün'ümüzü
eskiyen ömrümde
eskiyen ömrümde
ve havalar soğuyunca
ateşimin köşesine kurulunca güzelliğinin
içli
yanık türkülü öyküsü...
Kağan İşçen
Sabrım Ölmeye Nankör
-
- Takımdan
- Mesajlar: 988
- Kayıt: Cuma, Ağustos 22, 2008 19:59
- İsim: kağan
- Konum: Adana