Şarkılarımı seven insanlarla ortak dilim yok!
-
- Dengesiz Üye(Banlı)
- Mesajlar: 97
- Kayıt: Salı, Kasım 22, 2005 11:09
- Konum: Balıkesir-Merkez
Şarkılarımı seven insanlarla ortak dilim yok!
Şarkılarımı seven insanlarla ortak dilim yok!’
Feridun Düzağaç, son albümü ‘Bir Devam Filmi / Siyah Beyaz Türkçe Dublaj’da karda açan bir kardelen sevinci kattı dinleyicilerine. Şarkıları gibi sakin ve dingin bir yapıda olan Düzağaç, “Bazı şeyler artık bana çok dünyevi ve sahte geliyor.
Şöhret, bilinirlik, popülerlik derdim yok. Müzik alanında popüler olmak beni rahatsız ediyor. İnsanın kendine tapması kadar sağlıksız ve hastalıklı bir durum tahayyül edemiyorum.” diyor.
Feridun Düzağaç’ın müzikal anlamda çıkışını hep ‘dipteyim, sondayım, depresyondayım’la irtibatlandırıyorlar. O dönemde sizin ve albümünüzün revaçta olmaması bir dipte olma hali miydi? Bu şarkı o psikolojinin bir ürünü mü?
Popülerlik denen şey, izin verirseniz sizi çok farklı yerlere götürür. Tehlikeli, çok tahrik edici bir şey yani. Öne çıkmayı sevmiyorum. O zamanlar herkes tanınmak için Kral TV’ye klip gönderirken ben istemiyordum. İmza istenince utanan bir adamım.
Popülerliğe prim vermiyorsunuz yani?
Şu üç günlük dünyada çok matah bir şey değil bence. İnsanın kendine tapınması kadar sağlıksız ve hastalıklı bir durum tahayyül edemiyorum. Güzel bir şarkı yazmanız ya da şarkılarınızın kitlelerce çok seviliyor olması sizi yüceltmez. Bu çok manevi bir şeydir.
Popüler kültürün hiç kalıcı imajı yok mu, olamaz mı?
Bu ülkede neden bütün edebiyat dünyamız Ahmet Altan’la sınırlıymış gibi bir algı var. Çünkü kimse kitap okumuyor. Bir müzik popüleri olmak beni rahatsız ediyor. Keşke başka bir alanda popülerlik taşısaydım.
Tarkan’ı bu yüzden mi sevmiyorsunuz acaba?
Benim ilk albüm zamanlarım, onun popülerliğinin ilk dönemi idi. Çok ucuzlaştıran, basitleştiren laflar ediyordu, ben de yeri gelince bir şeyler söylüyordum. Aslında kimseyle bir derdim yok. Kim bilir belki adamın şöhretini kıskanıyorumdur. Ama bütün bunları aştım, olgunluk yaşındayım. Zaten birbirimizin dünyasında değiliz.
Olgunluk yaşı kırktır, oysa siz üç yıl önce girmişsiniz.
(Gülüyor). Di mi? Ben çoktandır öyle hissediyorum. Tabii hayat görüşünüzle ve okuduğunuz kitaplarla ilgili.
Kızınıza okuduğunuz masalların da etkisi var mı bu olgunlukta?
O da var tabii. Kızımdan önce ‘yarın ne olacağımız belli değil’ diye deli gibi yaşayan bir adamdım. Oysa şimdi öyle yaşamıyorum. Onun geleceğini merak ediyor, yanında olmak için mümkün olduğu kadar hayatta kalmam gerektiğini düşünüyorum. Bazı şeyler bana çok dünyevi ve sahte geliyor. Şöhret, bilinirlik, popülerlik derdim yok.
Peki kızınız değil de oğlunuz olsaydı nasıl bir değişim olurdu sizde?
Ben kız babası olmayı arzu ettim. Enerjik erkek çocuk yetiştirmeye pek müsait değilim. Oğlum olsaydı bu yaşlarda herhalde peşinden koşacaktım, top oynayacaktım. Oğlum olsaydı kesinlikle Beşiktaşlı olurdu. Kızımı ikna edemedim, o mantıklı bir insan. (Gülüşmeler) Umarım benim gibi bir futbolsever olur. Tribünde küfür eden erkekleri de sevmiyorum da, küfür eden bayanların olması feci, çok çirkin. İnsanların 10 milyon dolarlık futbolcuya küfrederken kendini iyi hissetmek gibi bir çaresizliği var. Kaybetmişlik var.
Kaybetmişlik, çaresizlik hep size yakıştırılıyor ama!
Ve ben bundan rahatsızım!
Ben de rahatsızım! Açıkçası Feridun Düzağaç’ın şarkılarında ‘hiç olmazsa kaybolmasın’ demeye yönelik bir özlem var. Yalnızlığı forse ediyorsunuz kanımca?
Evet. Ben hep umuda dair yazdığımı ve yaşama sevincine sıkı sıkıya sarılmak gerektiğini ifade ediyorum. Radikal Gazetesi’nde futbol yazmak da, hakkımdaki bu çok da katılmadığım intibayı, imajı, biraz bertaraf etme kaygısıyladır. Çok günlük ve sıradan yaşıyorum. Şarkılarımda somurtuyorum; ama günlük hayatta öyle değilim. Evimde siyah perdeler falan yok.
Kendinizi yalnızlıkta mı ararsınız yoksa sevdiğinizin kalbinde mi?
İnsan her şeyi, her yerde arıyor zaman zaman. Yalnızlığımı çok özlediğim, üretmek için ona muhtaç olduğum dönemleri bilirim. Bozcaada’yı çok severim mesela, orada bir evim var. Sanırım kızım büyüdükçe İstanbul’la ilişkim de azalacak. Hep sorulurdu, ‘Bozcaada’ya ilham gelsin diye mi gidiyorsun?’ diye. Buna çok gülerdim. Ama özellikle son albümüm “Bir Devam Filmi/Siyah Beyaz Türkçe Dublaj’’ın şarkılarının birçoğunu hakikaten o sessizlikte yazdığımı da itiraf etmeliyim.
Yani size Bozcaada yolu gözükebilir her an?
Bir süre gözükmez, yaz bitti. Özlüyorum Anadolu’yu, taşrayı... Çanakkale’deki insanların güler yüzünü görmeyi seviyorum. Şarkılardan böyle bir şey çıkmıyor olabilir ama... (Gülümsüyor)
Şarkılarınızda hep “düş” imgesi var. Gerçeklerden mi korkuyorsunuz yoksa sizi gerçek yapan şey düşleriniz mi?
Bir adam gerçekleriyle pek hoşnut değilse düşe sarılır. Kaybetmeye karşı, başaramamaya karşı duyulan öfke ve bu anlamda yaratılan beklentiler insanın cinnet anlarını çoğaltabiliyor. O anlamda içime döndüğümde bazı şeylerin düşünü kurmuş oluyorum. Böyle bir hayat düşlemezdim ben mesela.
Nasıl bir hayattı düşlediğiniz?
İnsanların çok özel yaratılmış olduklarını görmek isterdim. Gördüğüm insan manzaraları karşısında uzun zamandır şaşırmış durumdayım. Şarkılarımı seven insanlarla bile bir ortak dilim olamadı. Tabulaştırma, tapınma durumları oldu internet sitesi forumlarında. Olmamalıydı. Yani içeriksiz yaşıyor, ucuz ve dünyevi hedefler peşinde koşuyoruz.
Tutunamayanlardan mısınız?
Hayat ve insanlıkla ilgili bunları düşünen bir insanın ‘ben başardım, ben kazandım’ demesi çok saçma olur. Ben insanların başarmış olmasını görmeyi tercih ederdim. Fazla romantik ve fazla kırılgan bir yapım var, o da beni bazen dört duvar arasına hapsediyor.
Peki ‘okuduğunuzu kaldıramayacak bir biyolojik ve ruh yaşındayken, yanlış bir adam okudum’ dediğiniz kimdir?
Freud. 15 yaşında iken ‘İçimdeki Ben’i okudum. Kaldıramadım, ağır geldi ve kendimi iki üç yıl falan toparlayamadım açıkçası. Belki o iki üç yıl benim hayatımda daha uzun süreli ertelemelere neden oldu.
Televolelerde görülmemek özellikli bir tercihiniz mi?
Bu, magazin kültürüne duyduğum uzak mesafeyle ilgili. Bu duruşum herhalde birilerini rahatsız ediyor, üzerime geldikleri zamanlar oluyor. Ben sevgiliden sevgiliye dolaşan bir adam olmadım, olmam da.
Size göre dünyanın en güzel sesi ne?
Konuşmayı beceremediği zamanlar kızımın sesine bayılırım. Ondan çıkan her sese bayılırım.
Kendinize karışık bir albüm yapsanız içinde kimler olurdu?
Bu albümden sonra sevdiğim şarkıları söyleyeceğim gerçekten. Fikret Kızılok’tan bir sürü olur. Mazhar Alanson’dan okumayı çok isterdim. Ama artık olamayacağını biliyorum. Çünkü bu kadar reddedilecek bir şeyse bu, sürekli ısrar etmenin de bir anlamı yok. Bülent Ortaçgil, İlham İrem, Ezginin Günlüğü olur. Yine ‘Esterabim’ konserlerde çok keyif alarak söylediğim şarkı.
Bazı konserlere neden çıplak ayakla çıkıyorsunuz?
Sahne gıcırdıyorsa ayakkabıyla rahat edemem. Genelde Türkiye’de sahneler gıcırdar. Çim ve açık alansa da çıkarıyorum.
Ekşi Sözlük’ten arınmak istiyorum!
İyi şarkı yazma peşinde misiniz, iyi söyleme mi?
Her ne kadar sorulduğunda ‘çok iyi bir şarkıcıyım’ demesem de yazmayı da maksimize etmekten yanayım. Güzelliği güzel göstermek için çirkinliğin içinde olmamak çok önemli. Mesela ‘Ekşi Sözlük’ kültürüne saygı duyuyordum eskiden; çünkü demokratik bir oluşum ve içerik bugünlerde olduğu kadar yerlerde sürünmüyordu. Hayranı olduğum yazarlar vardı Ekşi Sözlük’te. Şimdi yeni bir jenerasyon aldılar, altıncı nesil diyorlar. Dergilerle filan çok tabulaştırmaya başladılar. Bu dövüş kulübüne mi götürecek bizi? Orada benim hakkımda çok güzel şeyler de yazılıyor. Ama sizin aracılığınızla sesleneyim, Ekşi Sözlük’ten arınmak istiyorum! “Arkadaş cankidir, o yüzden sürekli uzun kollu gezer”, “Arkadaş alkoliktir, Fenerbahçe stadının altındaki Migros’tan bir şişe viski alırken gördüm.” diye yazıyorlar. Bir kere benim Beşiktaşlı olarak Fenerbahçe stadının altındaki Migros’a gitme ihtimalim yok! (Gülüşmeler).
Ve bunları tekzip etme imkanınız da yok!
Yok. Demokratik değil. Biz de girebilelim, biz de yazalım. Hakkımda yazılan şu numaralı şey doğru değildir yazabileyim, o zaman ne yazıyorlarsa yazsınlar. Beni sevmeme hakkını yanlış kullanmasınlar. Hiç tanımadığım adamın bana duyduğu gerekçeli veya gerekçesiz nefretin beni üzmesi kadar haksız bir durum olamaz. Çok adaletsiz. Artık reklâm da alıyorlar. Siz gelin, nefret kusun, biz de bundan para kazanalım durumu oluyor yani.
Orada size gelen bir mailden söz ediliyordu: “Zonguldak’ta minibüs ve taksiciler Feridun Düzağaç dinliyor diye, buna kızıp siteyi kapatmışsınız.” Bu da mı yalan?
Lütfen yazın! Bu da Ekşi Sözlük iftirası! Şarkıyı ve bu popülerliği benim suçummuş gibi algılayan fanatik dinleyici grubu oldu. Onlar da bu örneği veriyordu “Taksiciler de artık seni dinliyor, bu nasıl iş?” falan diye. Ben de ‘ne mutlu bana ki taksiciler beni dinliyor’ dedim. Ekşi Sözlük, eski sözlük olsun, kaçmasınlar; isim ve telefon numaraları olsun.
28.01.2006
Feridun Düzağaç, son albümü ‘Bir Devam Filmi / Siyah Beyaz Türkçe Dublaj’da karda açan bir kardelen sevinci kattı dinleyicilerine. Şarkıları gibi sakin ve dingin bir yapıda olan Düzağaç, “Bazı şeyler artık bana çok dünyevi ve sahte geliyor.
Şöhret, bilinirlik, popülerlik derdim yok. Müzik alanında popüler olmak beni rahatsız ediyor. İnsanın kendine tapması kadar sağlıksız ve hastalıklı bir durum tahayyül edemiyorum.” diyor.
Feridun Düzağaç’ın müzikal anlamda çıkışını hep ‘dipteyim, sondayım, depresyondayım’la irtibatlandırıyorlar. O dönemde sizin ve albümünüzün revaçta olmaması bir dipte olma hali miydi? Bu şarkı o psikolojinin bir ürünü mü?
Popülerlik denen şey, izin verirseniz sizi çok farklı yerlere götürür. Tehlikeli, çok tahrik edici bir şey yani. Öne çıkmayı sevmiyorum. O zamanlar herkes tanınmak için Kral TV’ye klip gönderirken ben istemiyordum. İmza istenince utanan bir adamım.
Popülerliğe prim vermiyorsunuz yani?
Şu üç günlük dünyada çok matah bir şey değil bence. İnsanın kendine tapınması kadar sağlıksız ve hastalıklı bir durum tahayyül edemiyorum. Güzel bir şarkı yazmanız ya da şarkılarınızın kitlelerce çok seviliyor olması sizi yüceltmez. Bu çok manevi bir şeydir.
Popüler kültürün hiç kalıcı imajı yok mu, olamaz mı?
Bu ülkede neden bütün edebiyat dünyamız Ahmet Altan’la sınırlıymış gibi bir algı var. Çünkü kimse kitap okumuyor. Bir müzik popüleri olmak beni rahatsız ediyor. Keşke başka bir alanda popülerlik taşısaydım.
Tarkan’ı bu yüzden mi sevmiyorsunuz acaba?
Benim ilk albüm zamanlarım, onun popülerliğinin ilk dönemi idi. Çok ucuzlaştıran, basitleştiren laflar ediyordu, ben de yeri gelince bir şeyler söylüyordum. Aslında kimseyle bir derdim yok. Kim bilir belki adamın şöhretini kıskanıyorumdur. Ama bütün bunları aştım, olgunluk yaşındayım. Zaten birbirimizin dünyasında değiliz.
Olgunluk yaşı kırktır, oysa siz üç yıl önce girmişsiniz.
(Gülüyor). Di mi? Ben çoktandır öyle hissediyorum. Tabii hayat görüşünüzle ve okuduğunuz kitaplarla ilgili.
Kızınıza okuduğunuz masalların da etkisi var mı bu olgunlukta?
O da var tabii. Kızımdan önce ‘yarın ne olacağımız belli değil’ diye deli gibi yaşayan bir adamdım. Oysa şimdi öyle yaşamıyorum. Onun geleceğini merak ediyor, yanında olmak için mümkün olduğu kadar hayatta kalmam gerektiğini düşünüyorum. Bazı şeyler bana çok dünyevi ve sahte geliyor. Şöhret, bilinirlik, popülerlik derdim yok.
Peki kızınız değil de oğlunuz olsaydı nasıl bir değişim olurdu sizde?
Ben kız babası olmayı arzu ettim. Enerjik erkek çocuk yetiştirmeye pek müsait değilim. Oğlum olsaydı bu yaşlarda herhalde peşinden koşacaktım, top oynayacaktım. Oğlum olsaydı kesinlikle Beşiktaşlı olurdu. Kızımı ikna edemedim, o mantıklı bir insan. (Gülüşmeler) Umarım benim gibi bir futbolsever olur. Tribünde küfür eden erkekleri de sevmiyorum da, küfür eden bayanların olması feci, çok çirkin. İnsanların 10 milyon dolarlık futbolcuya küfrederken kendini iyi hissetmek gibi bir çaresizliği var. Kaybetmişlik var.
Kaybetmişlik, çaresizlik hep size yakıştırılıyor ama!
Ve ben bundan rahatsızım!
Ben de rahatsızım! Açıkçası Feridun Düzağaç’ın şarkılarında ‘hiç olmazsa kaybolmasın’ demeye yönelik bir özlem var. Yalnızlığı forse ediyorsunuz kanımca?
Evet. Ben hep umuda dair yazdığımı ve yaşama sevincine sıkı sıkıya sarılmak gerektiğini ifade ediyorum. Radikal Gazetesi’nde futbol yazmak da, hakkımdaki bu çok da katılmadığım intibayı, imajı, biraz bertaraf etme kaygısıyladır. Çok günlük ve sıradan yaşıyorum. Şarkılarımda somurtuyorum; ama günlük hayatta öyle değilim. Evimde siyah perdeler falan yok.
Kendinizi yalnızlıkta mı ararsınız yoksa sevdiğinizin kalbinde mi?
İnsan her şeyi, her yerde arıyor zaman zaman. Yalnızlığımı çok özlediğim, üretmek için ona muhtaç olduğum dönemleri bilirim. Bozcaada’yı çok severim mesela, orada bir evim var. Sanırım kızım büyüdükçe İstanbul’la ilişkim de azalacak. Hep sorulurdu, ‘Bozcaada’ya ilham gelsin diye mi gidiyorsun?’ diye. Buna çok gülerdim. Ama özellikle son albümüm “Bir Devam Filmi/Siyah Beyaz Türkçe Dublaj’’ın şarkılarının birçoğunu hakikaten o sessizlikte yazdığımı da itiraf etmeliyim.
Yani size Bozcaada yolu gözükebilir her an?
Bir süre gözükmez, yaz bitti. Özlüyorum Anadolu’yu, taşrayı... Çanakkale’deki insanların güler yüzünü görmeyi seviyorum. Şarkılardan böyle bir şey çıkmıyor olabilir ama... (Gülümsüyor)
Şarkılarınızda hep “düş” imgesi var. Gerçeklerden mi korkuyorsunuz yoksa sizi gerçek yapan şey düşleriniz mi?
Bir adam gerçekleriyle pek hoşnut değilse düşe sarılır. Kaybetmeye karşı, başaramamaya karşı duyulan öfke ve bu anlamda yaratılan beklentiler insanın cinnet anlarını çoğaltabiliyor. O anlamda içime döndüğümde bazı şeylerin düşünü kurmuş oluyorum. Böyle bir hayat düşlemezdim ben mesela.
Nasıl bir hayattı düşlediğiniz?
İnsanların çok özel yaratılmış olduklarını görmek isterdim. Gördüğüm insan manzaraları karşısında uzun zamandır şaşırmış durumdayım. Şarkılarımı seven insanlarla bile bir ortak dilim olamadı. Tabulaştırma, tapınma durumları oldu internet sitesi forumlarında. Olmamalıydı. Yani içeriksiz yaşıyor, ucuz ve dünyevi hedefler peşinde koşuyoruz.
Tutunamayanlardan mısınız?
Hayat ve insanlıkla ilgili bunları düşünen bir insanın ‘ben başardım, ben kazandım’ demesi çok saçma olur. Ben insanların başarmış olmasını görmeyi tercih ederdim. Fazla romantik ve fazla kırılgan bir yapım var, o da beni bazen dört duvar arasına hapsediyor.
Peki ‘okuduğunuzu kaldıramayacak bir biyolojik ve ruh yaşındayken, yanlış bir adam okudum’ dediğiniz kimdir?
Freud. 15 yaşında iken ‘İçimdeki Ben’i okudum. Kaldıramadım, ağır geldi ve kendimi iki üç yıl falan toparlayamadım açıkçası. Belki o iki üç yıl benim hayatımda daha uzun süreli ertelemelere neden oldu.
Televolelerde görülmemek özellikli bir tercihiniz mi?
Bu, magazin kültürüne duyduğum uzak mesafeyle ilgili. Bu duruşum herhalde birilerini rahatsız ediyor, üzerime geldikleri zamanlar oluyor. Ben sevgiliden sevgiliye dolaşan bir adam olmadım, olmam da.
Size göre dünyanın en güzel sesi ne?
Konuşmayı beceremediği zamanlar kızımın sesine bayılırım. Ondan çıkan her sese bayılırım.
Kendinize karışık bir albüm yapsanız içinde kimler olurdu?
Bu albümden sonra sevdiğim şarkıları söyleyeceğim gerçekten. Fikret Kızılok’tan bir sürü olur. Mazhar Alanson’dan okumayı çok isterdim. Ama artık olamayacağını biliyorum. Çünkü bu kadar reddedilecek bir şeyse bu, sürekli ısrar etmenin de bir anlamı yok. Bülent Ortaçgil, İlham İrem, Ezginin Günlüğü olur. Yine ‘Esterabim’ konserlerde çok keyif alarak söylediğim şarkı.
Bazı konserlere neden çıplak ayakla çıkıyorsunuz?
Sahne gıcırdıyorsa ayakkabıyla rahat edemem. Genelde Türkiye’de sahneler gıcırdar. Çim ve açık alansa da çıkarıyorum.
Ekşi Sözlük’ten arınmak istiyorum!
İyi şarkı yazma peşinde misiniz, iyi söyleme mi?
Her ne kadar sorulduğunda ‘çok iyi bir şarkıcıyım’ demesem de yazmayı da maksimize etmekten yanayım. Güzelliği güzel göstermek için çirkinliğin içinde olmamak çok önemli. Mesela ‘Ekşi Sözlük’ kültürüne saygı duyuyordum eskiden; çünkü demokratik bir oluşum ve içerik bugünlerde olduğu kadar yerlerde sürünmüyordu. Hayranı olduğum yazarlar vardı Ekşi Sözlük’te. Şimdi yeni bir jenerasyon aldılar, altıncı nesil diyorlar. Dergilerle filan çok tabulaştırmaya başladılar. Bu dövüş kulübüne mi götürecek bizi? Orada benim hakkımda çok güzel şeyler de yazılıyor. Ama sizin aracılığınızla sesleneyim, Ekşi Sözlük’ten arınmak istiyorum! “Arkadaş cankidir, o yüzden sürekli uzun kollu gezer”, “Arkadaş alkoliktir, Fenerbahçe stadının altındaki Migros’tan bir şişe viski alırken gördüm.” diye yazıyorlar. Bir kere benim Beşiktaşlı olarak Fenerbahçe stadının altındaki Migros’a gitme ihtimalim yok! (Gülüşmeler).
Ve bunları tekzip etme imkanınız da yok!
Yok. Demokratik değil. Biz de girebilelim, biz de yazalım. Hakkımda yazılan şu numaralı şey doğru değildir yazabileyim, o zaman ne yazıyorlarsa yazsınlar. Beni sevmeme hakkını yanlış kullanmasınlar. Hiç tanımadığım adamın bana duyduğu gerekçeli veya gerekçesiz nefretin beni üzmesi kadar haksız bir durum olamaz. Çok adaletsiz. Artık reklâm da alıyorlar. Siz gelin, nefret kusun, biz de bundan para kazanalım durumu oluyor yani.
Orada size gelen bir mailden söz ediliyordu: “Zonguldak’ta minibüs ve taksiciler Feridun Düzağaç dinliyor diye, buna kızıp siteyi kapatmışsınız.” Bu da mı yalan?
Lütfen yazın! Bu da Ekşi Sözlük iftirası! Şarkıyı ve bu popülerliği benim suçummuş gibi algılayan fanatik dinleyici grubu oldu. Onlar da bu örneği veriyordu “Taksiciler de artık seni dinliyor, bu nasıl iş?” falan diye. Ben de ‘ne mutlu bana ki taksiciler beni dinliyor’ dedim. Ekşi Sözlük, eski sözlük olsun, kaçmasınlar; isim ve telefon numaraları olsun.
28.01.2006
-
- Görevli
- Mesajlar: 509
- Kayıt: Çarşamba, Eylül 15, 2004 14:58
- İsim: güLşah
- Konum: İstanbul
-
- Dengesiz Üye(Banlı)
- Mesajlar: 97
- Kayıt: Salı, Kasım 22, 2005 11:09
- Konum: Balıkesir-Merkez
-
- Görevli
- Mesajlar: 509
- Kayıt: Çarşamba, Eylül 15, 2004 14:58
- İsim: güLşah
- Konum: İstanbul
-
- Yeni Üye
- Mesajlar: 10
- Kayıt: Cuma, Mart 17, 2006 17:22
- Konum: İstanbul
-
- Üye
- Mesajlar: 35
- Kayıt: Çarşamba, Nisan 5, 2006 11:24
- Konum: İzmir-Bursa
-
- Takımdan
- Mesajlar: 146
- Kayıt: Perşembe, Temmuz 7, 2005 20:06
- İsim: Aslı
- Konum: İstanbul
TAPINMA DURUMLARI:Bİ İNSAN ANCAK BU KADAR ALÇAK GÖNÜLLÜ OLABİLİR İLGİYİ GÖSTERYİ BU KADAR REDDEEBİLEN ONUN GİBİ GÜZEL ÜRÜNLER SUNABİLEN VE BUNLARDAN HİÇ Bİ BEKLENTİSİ OLMAYAN BAŞKA Bİ SANATÇI DAHA VARMI ARKADAŞLAR BEN BU ADAMI BU YÜZDEN SEVİYORUM HEP BÖYLE KALACAĞINI ÇOK İİ BİLİYORUM BEN ONU TV LERDE VE HİÇBİYERDE GÖRMEK İSTEMİYORUM ONU ŞARKILARINDA HİSSETMEK İSTİYORUM VE ARKADAŞLAR ORTAK NOKTASI OLMAYAN DİNLEYİCİLERİM DEMİŞ TÜM LAVİNYA.NET AİLESİNİ BU TABİRDEN DIŞLIYORUM HEPİMİZDEN ONDA ORTAK Bİ NOKTA VAR EN AZINDAN ONUN BU GÜZEL RUHUNU HİSSEDEİLİYORUZ
-
- Üye
- Mesajlar: 173
- Kayıt: Pazartesi, Ekim 24, 2005 23:09
- İsim: Burcu
- Konum: Çanakkale
24 mart daki konserde beni çok güldüren aslında içimden üzüldüğüm ve sinirlendiğim bir şey oldu.ufak bi olay ama gene de anlatmalıyım.şarkı arasıydı arkalardan biri ''YERİM SENİ FERİDUUUNNNN!''diye bağırdı.O an böyle bir şeyi duyunca çok şaşırdım ve güldüm..kimse onu söyleyen bilmiyorum ama ben çok utandım.Bu tapınmak mı sevgi göstergesi mi yoksa şımarıklık mı anlamadım.bu tip olaylara artık alıştık hepimiz değil mi?sevgi bu değildir asla..sevginin olabilmesi için saygıda olmalıdır onların yaptıkları da saygısızlıktır.forumlarda bende kendi adıma yazılmış onlarca saçma yazıyı görsem ve biri bana yeriiim seni diye bağırsa üzülürüm.haklı feridun..
-
- Üye
- Mesajlar: 57
- Kayıt: Perşembe, Ocak 12, 2006 15:37
- Konum: İstanbul
-
- Yeni Üye
- Mesajlar: 10
- Kayıt: Cuma, Mart 17, 2006 17:22
- Konum: İstanbul
-
- Üye
- Mesajlar: 205
- Kayıt: Cumartesi, Aralık 10, 2005 11:05
- Konum: Bir uçurumun kenarındayım...O kadar yokum ki; görmüyorlar...
-
- Üye
- Mesajlar: 76
- Kayıt: Cuma, Mart 10, 2006 14:42
BEN BU RÖPORTAJI OKURKEN O SÖZÜ GÖRÜNCE BİRAZ DURAKSADIM VE BENİ BİR DÜŞÜNCE SARDI.ACABA ORTAK DİLİM YOK DERKEN TAM OLARAK NEYİ KASDETMİŞ OLABİLİR DİYE AMA GERÇEKTENDE HEM ŞAŞIRDIM HEMDE ÜZÜLDÜM...YANİ DİYEBİLİRİMKİ KESİN OLARAK ONU ANLIYORUM VE ÇOK SEVİYORUM,ÇOK SAYGI DUYUYORUM..PEKİ YA O ZAMAN EKSİK OLAN NE..BELKİDE BU KADAR İRDELENMESİMİ SEVGİNİN ACABA YOKSA KONSERE GELENLERİN ÇOĞUNUN ONU DİNLEMEYİ HAK ETMEDİĞİNİMİ DÜŞÜNÜYOR ACABA..
BİLMİYORUM AMA GÜN GEÇTİKÇE SANKİ ONUN Bİ ŞEKİLDE SEVENLERİNDEN UZAKLAŞTIĞINI SOĞUDUĞUNU HİSSEDİYORUM..HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRUYOR OLABİLİR...O KENDİ HALİNDEYKEN BİZ ONU KENDİ HALİMİZDE SEVEMEDİK GALİBA..SEVGİNİN GÜZELİ SAYGILI OLANI VE İÇTEN GELEN MADDİ DUYGULARDAN UZAK İÇSEL SEVGİDİR..ONUNLA BİR ŞEKİLDE ORTAK DİLİMİN YADA DUYGULARIMIN OLDUĞUNA HALA İNANIYORUM...YOKSA BURDA NE İŞİM OLURDU. BUNDAN SONRA ONU DAHA DİKKATLİ DİNLEYİP DAHA İYİ ANLAMAYA ÇALIŞACAĞIM..BÜTÜN BUNLAR SADECE SEVGİ VE F.D. İÇİN...ONUN YAPTIĞI İŞLER KİMİN İÇİN OLURSA OLSUN...........
BİLMİYORUM AMA GÜN GEÇTİKÇE SANKİ ONUN Bİ ŞEKİLDE SEVENLERİNDEN UZAKLAŞTIĞINI SOĞUDUĞUNU HİSSEDİYORUM..HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRUYOR OLABİLİR...O KENDİ HALİNDEYKEN BİZ ONU KENDİ HALİMİZDE SEVEMEDİK GALİBA..SEVGİNİN GÜZELİ SAYGILI OLANI VE İÇTEN GELEN MADDİ DUYGULARDAN UZAK İÇSEL SEVGİDİR..ONUNLA BİR ŞEKİLDE ORTAK DİLİMİN YADA DUYGULARIMIN OLDUĞUNA HALA İNANIYORUM...YOKSA BURDA NE İŞİM OLURDU. BUNDAN SONRA ONU DAHA DİKKATLİ DİNLEYİP DAHA İYİ ANLAMAYA ÇALIŞACAĞIM..BÜTÜN BUNLAR SADECE SEVGİ VE F.D. İÇİN...ONUN YAPTIĞI İŞLER KİMİN İÇİN OLURSA OLSUN...........
feridun un konserine gidenlerin onu dinlemeyi haketmediğni düşündüğünü sanmıyorum böyle bi düşünce içinde olsa eminim konserde yapmazdı ama hemen her konserde tek albümlük tek şarkılık dinleyenler aralardan çıkabiliyor belkide bunları kastetmiştir kaldı ki feridun röportajlarında daha çok sevmeyenlerinden bahsediyo bence bu biraz da yürek işi onu anlayabildiğimizi düşünüyorsak şarkıları tekrar tekrar dinleyip yaralarımızı sarabiliyosak onu anlıyoruz demektir