Şima
uzun kırlangıçlar yollarında siyahtım
gölgemde yalnızlığı sesimin soluksuz
soluksuz sevdim sende gördüğümü
ben sende akşamı yok eden
duvar dibi çiçeğini gördüm karlı
hayatımın ışığı
ayaklanış gerekçem
yeşerelim fırtınalı bir kış sabahı
şöminemsin
çocuk uykularımın düş cibinliği
daha çok sar beni
güncel peyzajıyla sözlerinin
eksiksiz gülsün hüzünlerin bile
manolyalı açık
mor ufuklu sahiller boyu
geri dönüşsüz
denizlerini özlüyor ufuklarım
nar çiçeği sabahlı
ve kelimeler arıyorum
tükenmez kışlarımı ısıtmak için
eskimeyen düşlerimdeki
eskimeyecek olanla
seninle
ve senden olanla
senden olan ne varsayla
en mütevazi sokağıydın iç ülkemin
bir ağaç bir ev perdenin ardındaki bakışın
kaldırımlara üşümeyi unutarak oturuşuma
gene tüm ömrüm hep o an gibi
aşkımın kumaşıydı senlilik
keten kokulu sade
umarsız kahkahalılık olmalı bu
ama bırak kirpiklerini nolurlarımla
nolur
güneşlensin sırtı uçurumlarımın...
korkmadım hiçbir Aralık akşamı
uykuda ya da yolda ölmekten
gözlerini kapadığın an
aklından geçeceğim geliyor aklıma
taşlı yollar kesmiyor ayaklarımı
korkmadım tek kalmaktan bir yokuşu tırmanırken
hızlıca kalbim çarptığı an
gözlerini kırpışın geliyor aklıma
sen ellerinde taşıdığın an sıcacık kanını
filizlenir emaneti bendeki yıldızının
samanyolu huylu bir sonsuzluk gibi bu...
ama bu...sadece bu...
ellerinde sıcacık kanını taşıdığın sürece
Kağan İşçen
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.