Makaleler, Yazılar, Şiirler ve sizin şiirleriniz.
Ayrıca bu panomuzu blog web günlüğü gibi kullanacağız. Lütfen yalnızca kendi yazı, şiir vb yazıları paylaşın.! Başkalarına ait eser ise; lütfen not düşün.
güzel yazıların ardından böyle bir yorum .. pek hoş gelmedi bana
diyebileceğimiz tek şey "yoksa yok." yoktun eksik miydik? varlığın, daha doğrusu ürettiğin şeylerin varlığı insanların beğenisini kazanmış belki ama bu tarz yorumla birçok kişiyi kaybettiğini bilmeni isterim.
Yazdığım şeyin arkasına eklediğim ikonla ve cümleyi kuruş tarzımla espri yaptığım gayet net bir biçimde anlaşılıyordu aslında. Ben olmadan önce bu platformun eksik olduğunu ifade eden bir şey dediğimi de hiç zannetmiyorum. Kaldı ki eksik bulduğum bir platforma yazımı ekleyeceğimi zannetmiyorum. Tam tersi, yazılarımı daha foruma ekleyemeden yöneticilerin okuyor ve onaylıyor olması ilgimi çekmişti. Espri yapamayacak olmam gerçekten üzdü... Ki, tekrar yazı eklemeye gelmiştim. Böyle bir olayın arkasından biraz sakinleşmeyi beklemek gerek sanırım. (Yani aslında "yorum yapar mısınız" şeklinde yorum istemekten çekindim ve espriyle harmanlamaya çalıştım ama sanırım çok fazla ciddi gibisiniz.) Ha bu arada siteninizin eksik kalması konusuyla ilgili bir şey daha diyeceğim ki, "yorum yoksa yazı da yok. " cümlesi sitenin genel duruşunu ilgilendiren bir cümle değil. Öyle olabilmesi için siteye çok şey katmış olmam ve sitenin moderatörü ya da administratörü gibi birşey olabilmiş olmam gerek. Kusura bakmayın ama haddim olduğunu düşünerek söylüyorum ki tarzınız hiç yapıcı değil. Bir cümlelik bir espri için ilk defa bu kadar uzun bir açıklama yapıyorum. Yeni üyeleriyse gerçekten benimsemeniz ve sahip çıkmanız uzun sürüyor gibi, kendimi fazla dışlanmış hissettim. Kısaca yorum ekleme sebebimede değinmek isterim, ben henüz 16 yaşındayım, kendimi geliştirmem benim için çok önemli, yazdıklarımı eleştirmeniz, kötü ya da iyi bulduğunuz yerleri söyleyebilmeniz benim geleceğim açısından da büyük önem taşıyor, emin olun ki yazdıklarımı buraya eklemem ve yorum beklemem beğeniden kaynaklanıyordu. Hayal kırıklığı içerisinde olduğumu söylemem gerekir...
şiirler güzel ama 16 yaşında biri için fazla mükkemmel..gerçi öyle şeylerin yaşı olurmu bilmiyorum ama bana şiiri daha olgunların yazması gerekiyormuş gibi geliyor..ama kıskandım ondan böyle söylüyorum aslında müthişsin bunları sana yazdıran ilham perine teşekkürler sanada...
İlk defa bir şarkı sözümü paylaşacağım ve bu yüzden daha bir heyecanlıyım.
Ayna Simetrisi
Ayna simetrisinin önünde bile,
Güvensizlikle bekliyorum, ürkerek.
Ve ben bıktım artık yalanlardan.
Var sandığım maskeleri düşürebilmek adına,
Ellerimle her yeri tırmalamaya başladım,
Öyle ki artık tırnaklarım kırılmaya başladı.
Ayna simetrisinin önünde bile,
Çıldırıyorum korkumdan, kayboluyorum.
Sana nasıl inanabilirim? Bana yardım et.
Yansımamı bir insanın gözlerinden görmeye ihtiyacım var.
Çıldırıyorum korkumdan, yalnızım,
Ve her yer sessiz, bana yardım et.
Uzun süre, boş bırakılan bir eve ilk giriş anı,
Kapıdan girerken yüzüne yapışan örümcek ağları,
Işığı açmaya çalıştığında oluşan bekleme süresi.
İki eşyanın arasında şekil almaya başlamış toz parçaları,
Tabloları kaldırdığında duvarda gördüğün renk değişimi,
Uzun süre, boş bırakılan bir eve ilk giriş anı.
Ayna simetrisinin önünde bile,
Güvensizlikle bekliyorum,
Neyi beklediğimi bilmeyerek.
Yansımamı bir insanın gözlerinden görmeye ihtiyacım var.
Çıldırıyorum korkumdan, yalnızım,
Ve her yer sessiz, bana yardım et.
Sabah kalkıyorum, önce hayalinin yatağı ve evi terk etmesini bekliyorum.
Sonra bende kalkıyorum, yatağı toplayıp elimi yüzümü yıkıyorum, bir şeyler yiyorum,
Televizyon izliyorum, bir şeyler karalıyorum, müzik dinliyorum, çok azcık kitap okuyorum.
Akşam oluyor, seni unutuyorum aslında, yatağa girince aklıma geliyorsun, ama sorun yok,
Sen zaten yanımda uyuyorsun, yorganı örtüyorum sımsıkı üzerime, sevişiyorum.
Ona sevgi sözcükleri fısıldıyorum, sırf onun fısıldayamayacağını bildiğim için, sırf hayalimin sona ermemesi için lütfen sus diyorum, sus, hiçbir şey söyleme bana. sadece sevişmeye devam et, sonra uyuya kalıyoruz ikimiz. Sabah oluyor, ben yine hayalinin evi terk etmesini bekliyorum, çünkü biliyorum, eğer ben bir gün senin benimle olmadığını anlarsam, dünyamı bile durdurabilirim, düşünemeyebilirim ve en kötüsü, hayalinin canını yakabilirim…
Bir şarkıyı dinlemek, İlk kez dinlediğinde düşündüklerinde ellinci kez dinlediğinde düşündüğün şey arasındaki farklar. Sözler zamanla önemini kaybetmiş, kendini müziğe bırakmışsın. Dans ediyorsun, içinden geçen anlık cümlelerin eşliğinde. Bir aşk şarkısı, duyuyor musun? Şarkıyı dinlerken düşünebileceğin birisi var mı? Oraya birisini koymak ister misin? Çığlık atıyorum ve sen bunu duymuyorsun, aslında itiraf etmeliyim ki çığlığı atma sebebim sadece senin duymanı sağlamak.
Şimdi dinlediğim bir şarkı var, hep kıskanmışımdır bu şarkı da anlatılanları, yalnızlık kelimesi bir kere bile kullanılmadığı halde, şarkıyı dinlerken kafanda oluşmaya başlayan şeyler, hayaller, yalnızlık, kırıklık ve bekleyişler oluyor. Kazanmak ve kaybetmek yok, o kadar masum ki her şey; sevdiklerinle hep birliktesin ve diğer sorunlar önemini yitirmişçesine yalvarıyorlar; yok olmamak adına. Hep kıskanmışımdır bu şarkı da anlatılanları, belki bir gün daha iyisini yazarım umuduyla. Şimdi öyle ki sadece bu şarkı da anlatılanları yaşayabilmek için bile kazanmak gerekebiliyor. Bu yüzden diyorum, belki bir gün daha iyisini yazarım. Şarkı da küçük bir mantık hatası varmış gibi değil mi? Umutsuz gibi algıladığının farkındayım, aslında bu yazıda senin idrak ettiğin umutsuzluk. Umut kırıklığının yansıması, beklentilerimi azaltamıyorum, çok şey istiyorum. Ben aslında kendi varlığımla fark yaratamıyorum. Bunu bile yazdıklarımın yapmasını bekliyorum. Anlatabiliyor muyum? Bunlar sorun mu bunu bile bilmiyorum.
Bir şarkıyı dinlemek, hızlı ritimlerle dans ederken şarkının yavaşça bitişe yaklaşması ve o şarkı bittikten sonra yavaşça başlayan diğer şarkının sözleri ve müziğiyle tüm duyguları ele alması. Dans bittikten sonra yavaşça yerine oturmak ve masadaki içki şişelerine bakmak, sonra da hesabı ödeyip gidip eve yatmak. Her şey güzel de, şimdi ben bu yazıyı nereye bağlayacağımı düşünüyorum…
Ne yazık ki hatırlıyorum. İçimde tuhaf bir duygu vardı, yanındaydım. Bunu bu şekilde söylemek istemiyorum, bu yüzden, bu sefer “yanımdaydın,” diyeceğim. Muyluydum, ilk defa mutluluğun bu kadar farklı olaylar sonucunda oluştuğuna tanık oluyordum. O kadar gelişmiş bir duyguydu ki; Birçok duygunun bir bünye de toplanmış haline verilen bir isimdi sanki. Anlatabilmem gerek. Bunu hissetmelisiniz, ya da hissedemeseniz de anlayabilmelisiniz.
Yalnız değildik ve yalnız kalmamız içinde erken gibiydi, arkadaşların ve arkadaşlarım vardı. Ve tıpkı onlar gibi, sen vardın, ben vardım. Her zaman ki o dik duruşunla koltukta oturuyordun, ben ise sol tarafındaydım ve sana sarılıyordum, sol elimi sağ omzuna uzatmış, ve kafamıysa sol omzuna yaslamış durumdaydım. Sonra sende kafanı benim kafamın üzerine yaslamıştın, hatırlıyorum. Ne yazık ki hatırlıyorum.
Öyle güzel bir sohbet vardı ki, sakindi, herkes gülüşmelerle birbirilerine bir şeyler anlatıyordu. Sen ve ben susmuştuk, öyle büyük bir sevgi vardı ki, sanki bütün ortamı ısıtan şey bu gibiydi. Camın önünde, dışarıya bakan ve kahvesini yudumlayan kişiyi hatırlamıştım. Bir şeyler bekler gibiydi o, yok oluşu tuhaf bir şeyler hissettirmişti. Sevgi dolu bir ortamdaydık. Ve kısık bir piyano sesi vardı, bir viyolayla birlikte.
Güven duygusu içimi kaplamıştı. Öyle hissediyordum ki; ne olursa olsun bırakıp gitmeyecektiniz burayı ve beni. Ben de gitmeyecektim, sonsuza dek, evet saçma gelebilir fakat sonsuza de sürecekti bu. Viyolanın sesleri arttıkça Mozart geliyordu aklıma, demiştim ki; “Mozart okusa bunları,” gerçi okuyabilecek durumda olsa “Mozart amca,” olurdu. “Mozart okusa bunları, okusa, okuyabilse ve müzik yapsa, ya da yaşasa bunları, belki de yaşamıştır, hatta belki müziğini bile yapmıştır, hangisi tüm bunların sonucunda oluşan bir müzik olabilir di ki? Bu durumun ben de ki etkisiyle onda ki etkisi aynı olmuş mu dur ki?”
Yavaşça müzik sesi belirginleşiyordu, arkadaşlarımız akşam yemeğini hazırlamak için alış veriş yapmaya markete gitmeye karar vermişti. Panik yapmaya başlamıştım, “nerden konu açsam, ne desem ki şimdi?” Sanki yalnız kaldığımızda konuşmaya başlamamız gerekecekmiş gibi, bir taraftan da ilk girişi sana bırakmak istemiyordum, hiç konuşmazsın diye. İlginçtir ki; Müzik sesi bu duygulara eşzamanlı bir biçimde hızlanmaya başlıyordu. Ayrıca artık gitarlar ve davullar da müziğin ritmine katılarak eşlik etmeye başlamıştı.
Vücudumda terleme hissetmeye başlıyordum, bir de saçlarımda sıcaklık ve ıslaklık var gibiydi, müzik sesi çok net bir şekilde duyulmaya başlıyordu, sol elimi yorganın sağ tarafına doğru uzatmışım, kulağımda kulaklıkla müzik dinlerken uykuya dalmışım sanırım. Oldum olası beynin uyurken duyduğu sesleri rüyanın içinden bir yerlerden geliyormuş gibi canlandırıyor olması bana sorun yaşatmıştır zaten. Alarmı duymayıp okula gecikmem ya da hiç gidememem gibi. Fakat bu sanki işkence gibi oldu. Gerçek cehennem önizlemesi gibiydi. Tüm bunların rüya olduğunu acı içinde idrak edip, uyanabilme gafletinde bulunduktan sonra kulaklığı çıkartıp tekrar gözümü kapattım. Belki uykuya dalarım umuduyla, belki birkaç rüya daha görürüm ve senin özlemini bastırmış olurum diye, hatta çok ta şey düşünmemeye çalıştım bilincim yerine tam anlamıyla gelmesin ki, şu anları da hatırlamayım diye. Fakat olmadı, uyuyamadım.
Kalkıp bir kahve yaptım kendime, ve camın kenarına geçtim, dışarıya baktım, boş gözlerle, hiçbir şey düşünmemeye çalışarak. Ben düşünmeden durabilir miyim ki? Rüyayı düşündüm tabii, ve o an hatırladım. Sizde hatırlıyor musunuz bilmiyorum. Camın kenarında bir şey beklediğimi düşünmüştüm, sanırım seni bekliyorum. Belki gelirsin umuduyla. Gelmeyeceğini bilsem de, bunu hayal etmeye, gelmeyeceğini bilerek beklemeye ihtiyacım var sanırım. Hani demiştim ya, “ne olursa olsun burayı hiç birimiz terk etmeyecektik, sonsuza dek burada kalacaktık,” diye, hani diyorum ki, belki de orayı, uykumdan uyanarak ilk ben terk ettim. Olabilir mi ki bu? Neyse, düşünmemeye çalışacaktım ben değil mi? Tabii yine duramadım, bunları bir yere not ettim.
Sanırım fena da olmadı, ve sanırım uzun bir süre müzik dinleyerek uyumayacağım, ha bu arada, artık çalar saati kurmaya da korkuyorum. Olmayacak rüyanın olmayacak yerinde uyanırım diye, neyse, çok konuştum ben, susuyorum.